1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hakan Atilla tepkisinin olası artçıları

1 Kasım 2019

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın, Hakan Atilla’nın atanmasına tepki olarak Borsa İstanbul’dan çekilmeye karar vermesi, borsayı uluslararası konuma getirme hedefini de tehlike atabilir. Erdal Sağlam’ın haber-analizi:

Hakan Atilla
Hakan AtillaFotoğraf: picture-alliance/AA/M. E. Yildirim

ABD'de mahkum olan Hakan Atilla’nın, yüzde 10 ortaklığı bulunan Borsa İstanbul (BİST) Genel Müdürlüğü’ne getirilmesine karşı çıkarak hissesini satacak olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın (EBRD) bundan sonraki tavrı merak konusu. Şirkette yüzde 60 hissesi bulunan Varlık Fonu yönetimi, EBRD’nin elindeki yüzde 10’luk payı satın alacağını duyurmuşken, bankanın toplamda 15 milyar euroyu bulduğu söylenen Türkiye’deki özel sektör finansmanı konusunda bundan sonra alacağı karar da büyük önem taşıyor.

Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı görevindeyken, ABD'nin İran yaptırımlarını deldiği iddiasıyla 32 ay hapis cezası verilen Hakan Atilla, 28 ay hapiste kaldıktan sonra, geçen Temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Ülkeye geldikten sonra kamuda yeni görev verileceği söylenen, bu arada büyükelçilik için adı geçen Atilla, geçen ay Borsa İstanbul Genel Müdürlüğü'ne atandı.

Atilla'nın BİST Genel Müdürlüğü’ne getirilmesine, şirketin yüzde 10 ortağı bulunan EBRD yönetimi tepki verdi. Kendilerine sorulmadan bu atamanın yapıldığını ve uluslararası mahkumiyeti nedeniyle bu göreve uygun olmadığını düşündüklerini kaydeden EBRD, BİST’teki hissesini satmak istediğini de belirtmişti.

Atama kararı EBRD’ye sorulmalı mıydı?

EBRD'nin bu atamaya karşı çıkışı birkaç açıdan tartışmalı. Bazı yorumcular BİST ana sözleşmesine göre genel müdürün atanmasının A tipi pay sahipleri tarafından yapıldığını, bu tip paya da sadece Varlık Fonu’nun sahip olduğunu belirterek, bu atamanın yapılması için EBRD’ye sorulmasına gerek olmadığını, yani yasal olarak atamada sorun bulunmadığını söylüyorlar. Aynı yorumcular “Atama yapılmadan sorulsa daha şık olmaz mıydı?” sorusuna ise “Tabii ki olurdu ama zorunlu değil” yanıtını veriyorlar.

Bir başka açıdan bakıldığında ise BİST’in uluslararası konuma getirilmesi için hükümetin ısrarla yabancı ortak aradığı, EBRD’nin ortaklığının bu aşamada gündeme geldiği gözden uzak tutulmamalı. Mevcut tek yabancı ortak konumundaki EBRD’ye, ortak bulunduğu şirkete genel müdür atanmadan sorulması, en azından haber verilmesi şüphesiz ki daha doğru olacaktı ama bu yapılmadı. İstanbul’un finans merkezi olması hedefi ile bu tavrın birbirine kesinlikle uymadığı da ortada.

Öte yandan EBRD’nin uluslararası bir yatırım bankası olduğu, birçok gelişmiş ülkenin ortak olduğu, dolayısıyla uluslararası bir suçtan mahkum olmuş, hem de ana çalışma konusu olan uluslararası finansmanla ilgili suçlanarak mahkum olmuş bir kişiye sıcak bakamayacağı da ortada. Yani Türkiye açısından böyle bir mahkumiyetin haksız görülmesinin, bu aşamada EBRD için hafifletici bir neden olarak görülemeyeceği belirtiliyor.

‘Ekonomiye zarar verebilir'

Uzun yıllar EBRD’de görev yapan bir kaynağıma konuyu sorduğumda, EBRD’nin Türkiye’ye zaten ayrıcalıklı davrandığını, bu kurumun küstürülmesinin Türkiye’ye ve ekonomiye zarar vereceğini söyledi. EBRD’nin ABD, Fransa, Almanya gibi büyük ortaklar tarafından, Sovyetler Birliği’nden ayrılan Doğu Avrupa ülkelerine “piyasa ekonomisine uyumlarını desteklemek” amacıyla kurulduğunu hatırlatan kaynak, Türkiye'nin de kurucu ortak yani donör ülke olduğunu söyledi. Kurucu ortaklara aslında kredi verilmediğini, Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunun AB üyesi olmalarını fırsat bilen Türkiye’nin, donör ülke olmasına rağmen kredi talep ettiğini, EBRD'nin da bunu kabul ettiğini kaydetti.

Kaynağım, BİST'in uluslararası hale getirilmesi, diğer yabancı yatırımcılara örnek olması adına Türkiye’ye yardım için yüzde 10 ortak olan EBRD'nin, kesin olmamakla birlikte, Türkiye’deki özel sektör finansmanına ilişkin porföyünün de son dönemde 15 milyar euro seviyesine çıktığını belirtti.

Özel sektör finansmanı sıkıntıya girebilir

Sorumuz üzerine, bu aşamadan sonra EBRD’nin özel sektör finansmanına da eskisi kadar sıcak bakmayacağını kaydeden aynı kaynak, EBRD’nin en fazla kredi verdiği ülkenin Türkiye olduğunu, bu finansmanın öneminin, ekonominin sıkıntılı ve dış kaynak temin etmekte zorlandığı mevcut dönemde, daha da arttığını hatırlattı.

Bu arada EBRD'nin Türkiye'de mevcut kullanımda bulunan finansmanı için "geri çağırma” gibi radikal bir yola gitmesi beklenmiyor. Asıl sıkıntının bundan sonra verilecek finansmanlarda EBRD'nin daha çekimser davranması yönünde oluşması bekleniyor.

Aslında BİST’ten ayrıldığı için EBRD'nin diğer alanlardaki finansmanının etkilenmesinin, tartışmalı bir konu olacağı gözüküyor. Bankanın büyük ortakları ABD, Fransa ve Almanya ile Türkiye arasındaki siyasi ilişkilerin bankanın Türkiye’nin finansmanı konusunda ne kadar etkili olacağını, önümüzdeki günlerde görme imkanımız olacak.

Erdal Sağlam / İstanbul

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik