"Hakikat, Hiroşima ve Nagazaki’deki mezarların arasında"
6 Ağustos 2020Beyrut'ta meydana gelen şiddetli patlama Alman medyasında da ilk sırada. Almanya'nın Türkiye'ye seyahat uyarısını kısmen yumuşatmasının yarattığı soru işaretleri tartışılıyor ve ayrıca Hiroşima'nın 75’inci yıl dönümü dolayısıyla nükleer silahlanma masaya yatırılıyor.
Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi Beyrut'taki patlamayı şu şekilde yorumluyor:
"Salı günü yaşanan trajedi Lübnan’ın yönetici siyasi sınıfı açısından yıkıcı bir hüküm olduğu kadar zümrelere bölünmüş bu eski ülkenin başarısızlığını da ifade ediyor. Eski politik zümreden gelen birkaç aile, servetlerinin en ufak bir parçasını bile paylaşmadan ülkeyi yağmaladılar. Ekim ayında Lübnan’ın ulusal bir iflasın eşiğine geldiği ve sıradan Lübnan vatandaşının yaşam şartlarının büyük ölçüde kötüleştiği anlaşıldığında, gençler bu kötü düzene ve bu düzenin yozlaşmış temsilcilerine karşı ayaklandılar. Bu felaket Beyrut'ta yaşanmış olsa da bütün Arap dünyasının nasıl sallantıda olduğunun korkutucu bir örneği. Çünkü sadece birkaç ülkede sorumluluk sahibi liderler iktidarda."
Frankfurter Rundschau gazetesinin aynı konudaki yorumu şöyle:
"Beyrut’taki şiddetli patlama, hırpalanmış bir ülkenin insanları için ölçü kabul etmeyen bir acıya sebep oldu. Patlamanın nedeni ne olursa olsun, sonuçları çok büyük olacak. Bu senenin başında, Lübnan zaten ekonomik ve politik bir çöküşün eşiğine gelmişti. Sonrasında korona krizi baş göserdi, şimdi de bu patlama. Lübnan’da istikrar sağlanmalı. 1975- 1990 yılları arasındaki iç savaş zamanlarının tekrarlanması bir seçenek olamaz. Ortadoğu’daki ateş zaten büyük. Suriye’deki iç savaş bir diğer örnek. Avrupa Birliği Komisyonu'nun 100’den fazla kişiyi bölgeye yardım için göndermesi yerinde olsa da bu sadece bir ilk adım. Daha fazla adım atılması lazım. Bu sadece ahlaki bir ödev değil, aynı zamanda Avrupa’nın çıkarına. Avrupa, Ortadoğu’nun komşusu ve Lübnan’daki dağılmanın sonuçlarının acısını da dolaysız bir biçimde çeker."
Münchner Merkur gazetesi Türkiye'nin dört kentine kaldırılan seyahat uyarısını ve getirilen yeni uygulamaları şu sözlerle yorumluyor:
"Türkiye’nin ülkeden çıkış yapmadan önce korona testi imkanı sunması ne işe yarıyor? Kulağa mantıklı geliyor fakat Türk hükümeti çok sayıda enfekte olmuş kişiyi teşhis etme konusunda istekli değil. Ayrıca, test ve karantina standartları birbirine denk mi? Kim, ne kadar sıkı kontrol ediyor? Bunu açıklığa kavuşturmalıyız: Türkiye’den dönenler için, nereden ve hangi havalimanından döndüklerinden bağımsız olarak, karantina kuralları ve Almanya’da zorunlu test yükümlülüğü devam ettirilmeli. Yetkililer, enfeksiyondan korunma tedbirleri hususunda kendilerini Erdoğan’ın ellerine bırakacak ve bu yüzden bir cezayı hak edecek kadar naifler."
Süddeutsche Zeitung gazetesi Hiroşima saldırısının yıl dönümünde nükleer silahlanmayı gündemine taşıyor:
"Barack Obama’nın 2009 yılında ifade ettiği nükleer silahların olmadığı bir dünya hayalinin gerçekten de sadece bir hayal olduğu anlaşıldı. Gerçekler acımasız: Silahlanma her yerde. Eski nükleer güçler ABD ve Rusya askeri teçhizatlarını modernleştiriyor yeni güçler Çin ve Kuzey Kore ise büyütüyor. İran da Ortadoğu için sonuçlarını hesaplamadan yine bombaya yöneliyor. Nükleer silahlara sahip olmanın pratikte nasıl bir karşılığı olduğunu anlamak için stratejik deha olmaya gerek yok: Nükleer güç Rusya, komşusu Ukrayna’yı parçalayabilir. Kuzey Kore’nin nükleer silah kuşanmış diktatörü Kim Jong-un, Donald Trump’a aşk mektupları yazarken, nükleer bir güç olmayan İran rejimi hâlâ Washington'un baskısı altında inliyor. Despotların bu durumdan çıkardığı, atom bombası üretmenin güvende olmayı sağladığı sonucu yanlış bir öğreti. Hakikat ise ancak Hiroşima ve Nagazaki’deki mezarların arasında aranıp bulunabilir."
DW / AI, EC
©Deutsche Welle Türkçe