1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Halep'ten sonra ne olacak?

9 Aralık 2016

Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, Suriye'deki savaşın Halep'te bitmeyeceğine dikkat çekerek, değişen dengelerle birlikte savaşın yeni bir evreye girdiği değerlendirmesinde bulunuyor.

Syrien Krieg - Zerstörung in Aleppo
Fotoğraf: Reuters/H. Katan

2016'da Suriye'deki iç savaşın en önemli cephesi kuşkusuz Halep oldu. 2015'in sonlarında Rusya'nın açıkça ve doğrudan askeri desteğiyle önceden kaybettiği stratejik bölgeleri geri almaya başlayan Suriye ordusu, rejimin ayakta kalmasını garanti altına alan hamlelerden sonra gücünün büyük bir kısmını Halep'e yöneltti. Bunun sonucunda uzun bir aradan sonra ilk kez 2016 şubat ayında Halep, Suriye ordusu tarafından kuşatma altına alındı. Sonrasında bu kuşatma birkaç kez kırıldı ve yeniden başladı. Son kez Eylül 2016'da başlayan Halep'teki kuşatma, muhaliflerin İdlib yönünden taarruzuyla kırılmayınca şehrin düşmesi artık zamana kalmıştı.

Öncelikle Halep'teki çatışmanın tam olarak bitmediğinin altı çizilmeli. Halen değişik bölgelerde çatışmalar sürüyor. Ancak bir süre sonra şehrin merkezi tamamen Suriye ordusu ve müttefiklerinin eline geçecek gibi görünüyor.

Ortadoğu uzmanı Serhat ErkmenFotoğraf: privat

Savaş Halep'te başlamamıştı. Tersine Halep'in iç savaşa toptan dahil olması beklentilerin tersine epey geç oldu. Dolayısıyla Halep'te başlamayan savaş, Halep'te bitmeyecek. Ancak yeni süreç hayli karmaşık bir takım yeni eğilimler doğurabilir. Bu nedenle olasılıkları kısaca maddelemek daha uygun görünüyor:

Müttefikler sahaya iniyor

Irak'ın işgalinden sonra Rusya'nın Suriye'deki müdahalesi bir gerçeği tekrar açığa çıkarttı. Büyük bir devlet Ortadoğu'da fiilen ve kendi varlığıyla sahaya indiğinde, sonucu dramatik bir biçimde değiştiriyor. Yerel güçlere dayalı dolaylı stratejinin düşük maliyetli olması onu tercih edilir kılıyordu. Fakat sonucu değiştiren temel şey doğrudan müdahale. Yıllardır kilitlenen Halep, Rusya'nın doğrudan müdahalesinden 1 yıl sonra rejimin eline geçti. Bu durum, yakın gelecekte bölge ülkelerinin müttefikleriyle ilişkilerini gözden geçirmesine neden olabilir. "Elini taşın altına sokmayan müttefik, beklenen etkiyi üretemiyor."

Rejim de muhalifler de Halep savaşında çok kan kaybetti. Suriye ordusu insan kaynağı açısından ciddi bir tükenmişlik yaşıyor. Bu tükenmişlik müttefiklerinden gelen destek ile kapanıyordu. Ancak, dünyanın değişik yerlerinden gelen insan desteği, başarı gelmedikçe kesilebilirdi. Halep'teki sonuç, rejime, İran'ın farklı coğrafyalardan sağladığı insan kaynağı desteğini sürdürmesini kolaylaştıracaktır.

Çatışmalar nedeniyle Halep'in doğusunda on binlerce sivil evini terk etmek zorunda kaldı.Fotoğraf: Reuters/Sana

Şam, sadece askeri değil, diplomatik ve moral açısından da üstünlüğü ele geçirmiştir. Bu durum Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yürütülen barış görüşmelerinde kendisini gösterecektir. Halep'teki durum ile muhaliflere bölge ülkelerinden gelen desteğin kesilmesi arasındaki ağ unutulmamalıdır. Bundan sonra muhaliflere gelen desteğin niteliği ve miktarında daha ilginç değişiklikler olabilir. Ayrıca ülke içinde "bekle-gör" taktiği uygulayan tarafların rejimin yanında yer almasını sağlayabilecektir. 

Esad'ın hedefi İdlib

Halep'teki durum, çatışmaları sona erdirmeyecek. Verilen ağır kayıplar nedeniyle Halep'ten sonra diğer bölgelerde hızlı bir domino etkisi beklenmemeli. Halep'in tamamen kontrolünden sonra Suriye ordusunun üç temel ilerleme hattı olacağı söylenebilir: İdlib, El Bab ve Palmira üzerinden Rakka.

Rusya'nın hareket tarzına bakıldığında Suriye ordusunun öncelikli hedefi İdlib ve civarı olacaktır. Ancak, bölgedeki nüfus yoğunluğu, silahlı militan sayısı, lojistik açıdan avantajları ve diğer bölgelerden gelenleri de ağırlaması dikkate alındığında buradaki savaşın aylarca, belki bir yıldan fazla süreceği söylenebilir. Yine de bu bölgede yaşanacak gelişmeler tek başına sahadaki askeri dengelere bağlı değildir. IŞİD'e yönelik Musul ve Rakka'da ABD ve müttefiklerinin yürüttüğü operasyonlar sürecin uzamasına ya da kısalmasına neden olabilir. Özellikle, Irak hükümeti ve milis gruplar IŞİD'i Musul'dan çıkarabilir ve sonrasında çatışmayı Suriye'nin doğusuna taşıyabilirse, İdlib ve Bab'daki dengeler farklı olacaktır.

Suriye'nin ikinci büyük şehri Halep çatışmalar nedeniyle ağır hasar gördü.Fotoğraf: Reuters/O. Sanadiki

Muhalifler nereye çekilecek?

Halep'ten çıkan muhalif grupların hangi bölgelere doğru kayacağı yakın gelecek açısından belirleyici olacaktır. Muhaliflerin tamamı aynı ideolojik ve siyasal perspektiften gelmemektedir. Çatışma sürecinde yerel askeri konseyler oluşturarak ittifaklar yapsalar da çekilecekleri bölgelerde farklılıklar yaşanabilir. Halep'ten açılacak bir çekilme koridorunun doğal adresi İdlib görünse de tüm grupların burada toplanmayacağı açıktır. İdlib'teki hakim gruplar ile Halep'teki bazı gruplar arasındaki farklılıklar en azından bir kısmının orta vadede Azaz'da toplanmasına neden olabilir. Bu durum anılan bölgelerdeki iç politik ve askeri dengeler açısından da önemli olacaktır.

Şam-YPG işbirliği

Kısa vadede Şam ile YPG arasında işbirliği devam edecek gibi görünmektedir. Halep'te bu işbirliği pratikte her iki taraf için de fayda sağlamıştır. Fakat, YPG'nin Halep'teki varlığı şehrin kuşatması ve ele geçirilmesi sırasında taktik ve stratejik avantajlar sağlamasına rağmen bir süre sonra siyasi açıdan sorun yaratabilir. Beşar Esad'ın son dönemdeki söylemlerinde en dikkat çekici unsurlardan birisi PYD'nin federasyon söylemini kesin bir dille reddetmesi ve ayrılıkçı tanımlamasıyla mevcut durumun da geçici olduğunu söylemesidir. Kısa vadede Halep'te PYD'ye ihtiyacı bulunan Şam'ın onu Halep'te çevrelemesi orta vadede ilginç sonuçlar yaratabilir.

Özetle, Suriye ordusunun Halep merkezine girmesine ramak kaldığı bu günlerde çatışmanın sona ermediği, tersine iç savaşın yerel ve uluslararası dengelerin değiştiği yeni bir evreye girdiği söylenebilir.

 

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

 

Doç. Dr. Serhat Erkmen Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve 21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezi Başkanı'dır.