1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Hitler'in Kızları: Nazi sempatizanı İngiliz aristokratlar

Manasi Gopalakrishnan
17 Eylül 2022

İngiltere'nin soylu sınıfı içerisinde 1930'lu yıllarda birçok Nazi hayranı vardı. Bazı dük ve kontlar toplama kampı ziyaret etmek isterken çocuk Kraliçe Elizabeth ise Nazi selamı vermişti.

Kraliçe Elizabeth'in çocukken Hitler selamı verdiği fotoğrafı manşetten aktaran İngiliz The Sun gazetesi
Kraliçe Elizabeth çocukken Hitler selamı vermiştiFotoğraf: Tim Ireland/AP Photo/picture alliance

Nazilerin Almanya'da iktidara gelerek Avrupa siyasetine damga vurduğu 1930'lu yılların İngilteresinde de aşırı sağcı ve faşist hareketler yaşanıyordu. Bu hareketlere bakıldığında göze çarpan ilk iki isim, Unity Mitford ve Oswald Mosley. Bazı söylentilere göre, Mitford bir dönem Adolf Hitler ile birlikteydi. Mosley ise 1932-1940 yılları arasında İngiliz Faşistler Birliği isimli örgütün liderliğini yapan isimdi.

Bu dönemde Nazilerin Birleşik Krallık'ta gördüğü destek konusuyla ilgilenen çok sayıda kitap var. Bunlara, Ağustos ayında çıkan "Hitler'in Kızları: İngiliz Aristokrasisi ve İkinci Dünya Savaşı Arifesinde Nazi Almanyası" adını taşıyan kitap eklendi.

Kitabın yazarı, önceden Londra Ekonomi ve Siyaset Bilimi Okulu ve Birleşmiş Milletler'de de çalışan ve bugün çalışmalarını Yale Üniversitesi'nde sürdüren Lauren Young. Young, söz konusu kitap için yaptığı araştırmalarda, gizli olmayan belgeleri mercek altına alarak İngiliz aristokratların Hitler Almanyasıyla nasıl işbirliği yaptığı sorusuna yanıt aradı.

Bulgularını DW'ye değerlendiren Young, "Adeta İkinci Dünya Savaşı, Hitler ve Nazilere ilişkin bilgi yağmuruna tutulduk. Bu bilgiler ışığında, liberal Batı demokrasilerinin bugün aynen 1930'lu yıllarda yaşananlara benzer sorunlarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz" değerlendirmesini yaptı.

İngiliz aristokrasisi içerisinde Hitler'i ziyaret edenler arasında Windsor Dükü ve eşi de vardıFotoğraf: EPA/dpa/picture alliance

Faşist İtalya'ya yolculuk

Kitabının girişinde Nazilerin Almanya'da iktidara gelme sürecini anlatan Young, bunu takiben 1920'li yıllarda İngiliz soylularının faşizme nasıl sempati duyduklarına ışık tutuyor.

Bu dönemde, aralarında Westminster ve Buccleuch düklerinin ve siyasetçi Harold Nicolson'ın da bulunduğu bazı İngiliz üst sınıfı mensuplarının faşist hareketi yakından gözlemlemek için İtalya'ya gittikleri belirtiliyor. Sonradan başbakanlık koltuğuna yükselen Winston Churchill dei o dönemde İtalya'yı ziyaret edenlerden biriydi. Kitaba göre, Churchill söz konusu ziyaretiyle faşistlerin "Rus zehrine karşı panzehir" oldukları izlenimini edinme amacını güdüyordu.

İngiliz Faşistler Birliği'nin ortaya çıkış sürecini de mercek altına alan Young, aristokrat sınıfının çok sayıda üyesinin bu örgütle ilintili olduğunu dile getiriyor.

Kraliçe Elizabeth çocukken Hitler selamı vermişti

Nazilerin Avrupa'nın tamamına hükmetmeye çalıştığı dönemde Büyük Britanya'da Nazilere sempati duyan en üst sınıf, aristokratlar değildi. Kraliyet ailesinin birçok mensubunun Nazi sempatizanı görüşlere sahip olduğu da tarihsel bir gerçek.

Young'ın kitabında değinilen bir videoda, 1933 yılında o dönem 7 yaşında olan Elizabeth'in, annesi ve kız kardeşi Margaret ile amcası ve sonradan kral olan 8. Edward'ın talimatı üzerine, Hitler selamı verdiği görülüyor. Söz konusu görüntü, 2015 yılında The Sun gazetesinde yayınlanmış ve büyük ilgi uyandırmıştı. Kraliyet ailesi, 80 yıllık bir videonun yayınlamış olmasına öfkeli bir biçimde tepki göstermişti.

Toplama kampını ziyaret isteği

Young'ın elde ettiği kaynaklara göre, 1930'lu yıllarda, Connaught Dükü ve Kincardine Kontu gibi üst düzey isimler de Almanya'daki çalışma ve toplama kamplarını ziyaret etmek istediklerini ifade etmişlerdi. İki soylu, bu ziyaretle Nazilerin "ırk temizliği ve zindeliği" nasıl hayata geçirdiklerini görmeyi amaçlıyordu.

Kitap, 1937-1940 yılları arasında Birleşik Krallık'ın dış politikasını belirleyen Başbakan Neville Chamberlain'e değinmekte de fayda görüyor. Chamberlain'in politikasının ana hatlarından biri, savaşı her ne pahasına olsun engelleme gayesine odaklanıyordu. Bu politikanın içerdiği yazılmamış kurallardan biri de, Alman ve Avusturyalı Yahudi mültecilerin Filistin'e gitmesinin engellenmesini gerektiriyordu.

Unity Mitford ve kız kardeşleri Diana ve NancyFotoğraf: Mary Evans Picture Library/picture alliance

"Hitler'in kızı" Unity Mitford hakkında söylentiler

Young, kitabının başlığını seçerken, 1930'lu yıllarda İngiliz basınında Unity Mitford için kullanılan "Hitler'in kızı" ifadesinden esinlenmiş. Kitapta, Mitford merkezi bir rol oynuyor.

Mitford, Kanada'nın Ontario eyaletinin Swastika kentinde, aristokrat Redesdale ailesinin bir üyesi olarak dünyaya geldi. Aile, İngiltere'deki aşırı sağcı hareketlerin büyük bir hayranıydı.

Unity'nin kız kardeşi Diana, daha sonra aşırı sağcı hareketin liderlerinden Oswald Mosley ile evlendi. Açık bir Yahudi düşmanı olduğu bilinen Unity, Hitler'in büyük bir hayranıydı. Unity, Hitler'le bizzat tanışmak amacıyla Almanya'nın güneyindeki bir kız okuluna dahi gelmişti. Kendisinin Hitler'le 160'tan fazla kez bir araya geldiği biliniyor.

Young, "Herkes Unity Mitford'ın ne yaptığını biliyordu. Dedikodular havada uçuşuyordu. Ama kimse, Mitford vasıtasıyla Hitler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmanın veya Mitford'ı İngiltere'ye döndüğünde vatana ihanetten yargılamanın iyi bir fikir olduğuna inanmıyordu" değerlendirmesini yapıyor.

"Demokrasi doğuştan kazandığımız bir hak değil"

İntihara kalkıştığı iddia edilen Unity Mitford, 1939 yılında İngiltere'ye döndü. O dönemde İngiltere Almanya ile savaş hâlinde olmasına rağmen, kendisine herhangi bir ihanet suçlaması yöneltilmedi. Buna rağmen kendisi, İngiliz siyaseti ve basınının gündeminde merkezi bir yer işgal etti. O dönem yayılan söylentilerden birine göre ise Mitford, Hitler'den olduğu edilen ancak evlilik dışı olduğu için nüfus kaydına alınmayan bir çocuk dünyaya getirmişti.

Çalışmalarıyla İngiliz aristokrasisinin Nazilerle ilişkisine ışık tutan Young, tüm bu tarihsel gelişmelere verilen kamuoyu tepkisinin yetersiz olduğunu ve bunu değiştirmeyi amaçladığını söylüyor. O dönemde bugün arasında benzerlikler olduğuna dikkat çeken Young, demokrasinin doğuştan kazanılan bir hak olmadığına vurgu yapıyor.