Hollanda: Wilders'ın iktidar oyunu sonuç verecek mi?
7 Haziran 2025
Hollanda'da 2023 seçimlerinin ardından aylar sonra güçlükle kurulan koalisyon hükümetinin ömrü kısa oldu. Hükümet henüz birinci yılını doldurmadan seçmenlere yine sandık yolu göründü. Özgürlük Partisi (PVV) Genel Başkanı Geert Wilders hükümet ortaklarıyla yaşanan uzlaşmazlığın ardından koalisyondan bakanlarını çekme kararı aldı. Böylece geçen sene Temmuz ayında kurulan dört partili koalisyon hükümeti dağıldı.
Görevden ayrılan Başbakan Dick Schoof yeni seçimler yapılana kadar Lahey'de geçici bir hükümete liderlik edecek. Uzmanlara göre bu seçimlerin Ekim'den önce gerçekleşmesi beklenmiyor.
Hollanda'yı aylar sürecek bir siyasi belirsizliğe iten Wilders'ın amacı ise oldukça açık. Aşırı sağcı lider, "yeni başbakan olmak istediğini" ifade ediyor.
Peki, Avrupa'da aşırı sağ siyasetin en uzun soluklu aktörlerinden olan Wilders, sonunda başbakan olma emeline ulaşabilecek mi? Yoksa bu hamlesinin ardından artık Hollanda seçmeninin gözünde "bitmiş" bir figür mü?
DW'ye konuşan Chatham House Avrupa Programı Kıdemli Araştırmacısı Armida van Rij, "İşte milyon dolarlık soru bu" diyor.
Çok partili koalisyon hükümetlerinin norm olduğu ülkede siyasi başarının anahtarı seçmenlerden alınan oyların yanı sıra diğer partilerle ittifak kurabilme yetisinden geçiyor.
"Zora gelemeyen" siyasetçi imajı
Parlamentoya ilk kez 1998 yılında giren Wilders, partisinin 2010 yılında Mark Rutte liderliğindeki koalisyon hükümetine verdiği desteği geri çektiği 2012'ye kadar 10 yıldan uzun bir süreyi aşırı sağın uçlarında geçirdi.
Wilders, siyasi kariyerindeki bu hamleler nedeniyle "işler zorlaştığında arkasını dönüp giden bir siyasetçi" olarak tanınır oldu.
Hollanda merkezli düşünce kuruluşu Clingendael'dan kıdemli araştırmacı Adriaan Schout, "Bunlar Wilders'ın imajı için kötü" dedi ve ekledi: "Rutte hükümetini destekledi, sonra 2012'de (kemer sıkma politikaları nedeniyle) hükümetten çekildi. Bu da hep ismiyle anılan bir hamle oldu. Şimdi bunu yeniden yapması onun, kamuoyunun gözünde oldukça kötü görünmesine neden oluyor."
Wilders'ın başbakanlık hayali gerçekleşecek mi?
Wilders'ın partisi PVV, 2023 seçimlerindeki sürpriz zaferiyle 150 sandalyeli Hollanda parlamentosunda 37 sandalye elde ederek en fazla milletvekili çıkaran parti oldu. Aşırı sağcı partinin hükümete katılmasıyla partiye destek azalmış görünse de anketler bugün seçim yapılsa sonuçların parlamentoda yine Wilders'ın partisinin lehine olacağını ortaya koyuyor.
Avrupa Birliği (AB) siyaseti üzerine yayımlar yapan sağ eğilimli BrusselsReport.eu'nun genel yayın yönetmeni Pieter Cleppe, "Seçmenler, Wilders hükümeti bozsa bile, göç politikasında kayda değer bir değişiklik olmamasından duydukları memnuniyetsizlik nedeniyle onu ödüllendirebilir" dedi.
DW'ye konuşan Cleppe, "Bu durumda Wilders olmadan bir hükümet kurmak ancak onun göç karşıtı ajandasının en azından bir bölümünü benimseyerek mümkün olabilir" diye ekledi.
Ancak yaşanan son hükümet krizinin ardından eski koalisyon ortaklarının Wilders'a duydukları öfke çok taze. Bu nedenle Wilders, seçimi kazanırsa diğer partiler başbakan olmasına izin vermek bir yana aşırı sağcı siyasetçinin "blöfünü görüp" onunla koalisyona girmeyi dahi reddebilir.
"Göç" krizi hükümetin sonunu getirdi
Avrupa'nın en büyük beşinci ekonomisi olan Hollanda'da göç konusundaki siyasi kriz, Wilders'ın Mayıs sonunda tüm kartlarını masaya sürerek Avrupa'nın en sert göç politikalarından bazılarını içeren "10 maddelik sığınma planını" önermesiyle zirveye ulaştı.
Plan; ülke sınırlarına askeri birliklerin konuşlandırılmasını, mültecilere konaklama sağlanmasına tamamen son verilmesini, iltica başvurusu kabul edilen kişiler için aile birleşiminin geçici olarak durdurulmasını ve Suriye'den gelen mültecilerin ülkelerinde karşılaşabilecekleri riskler bulunsa dahi geri gönderilmesini öngörüyor.
Koalisyon ortaklarının bu plana imza atmayı reddetmesi üzerine Wilders, bakanlarını hükümetten çekti.
Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi (CEPS) bünyesindeki Adalet ve İçişleri Birimi araştırmacısı Davide Colombi planın hem AB yasalarının hem de uluslararası hukukun; özellikle de iltica hakkının açıkça ihlali anlamına geldiğine dikkat çekiyor.
"Avrupa siyasetinde göç ve sığınma meseleleri aslında araçsallaştırılıyor" diyen Colombi, "Sadece Hollanda'da değil, AB genelinde hukuka aykırı politika önerilerinin normalleştirildiği bir eğilim var gibi görünüyor. Sanki göç ve sığınma hukukun kapsamı dışında kalan şeylermiş gibi" ifadelerini kullandı.
Avrupa aşırı sağında parçalanma
Avrupa'da bir zamanlar daha birleşik görünen aşırı sağ artık ideolojik farklılıklardan değil, içinde bulundukları demokratik sistemlerin sınırları nedeniyle parçalanma sürecine girmiş durumda.
Fransa'da Marine Le Pen, AB fonlarını zimmetine geçirdiği gerekçesiyle 2027 başkanlık seçimlerine katılmaktan men edildi. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni'nin göç konusundaki sert politikaları ise ülkesindeki mahkemeler tarafından büyük ölçüde sekteye uğratıldı.
BrusselsReport.eu'dan Cleppe, "İsveç ve Danimarka'da sağcı popülistler siyaseti başarılı biçimde etkilemeyi başardı ancak Hollanda'nın azınlık hükümeti geleneği yok" diyor. Ona göre Wilders, siyasi hareketine ana akım figürleri çekerek hükümete daha hazırlıklı olabilirdi.
Hollanda'da şimdi kartlar seçimlerle birlikte yeniden dağıtılacak. Önümüzdeki aylarda siyasi partiler pozisyon kapma yarışına girecek ve birçoğu Wilders'ı oyun dışına itmeye çalışacak.
Ancak Wilders şimdilik meydan okur bir tavır sergiliyor ve diğer partilerle ittifak kurmaya çalışmak yerine göç karşıtı politikalarını halka empoze etme konusunda daha da kararlı görünüyor.
DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?