İş dünyasında şikayetler neden artıyor?
30 Haziran 2025
Türkiye'de son günlerde aralarında iktidara yakın çevrelerin de olduğu iş dünyası örgütlerinden ekonomi yönetimine yönelik birbiri ardına üretim ve ihracatta kriz uyarısı geliyor. Uzmanlara göre, iş dünyası hükümetin yüksek faiz politikasına bayrak açarken, üretimin yeterince desteklenmemesinden şikayetçi.
Mehmet Şimşek'ten umut veren mesajlar
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 28 Haziran'da Ziraat Bankası Tarım Ekosistemi Buluşması'nda yaptığı konuşmada, Orta Vadeli Program'da (OVP) en önemli önceliklerinin hayat pahalılığıyla mücadele, yani enflasyonu kalıcı olarak düşük tek haneli seviyelere indirmek olduğunu belirtti.
Şimşek, "Bu yönde epey mesafe kat ettik. Son bir yıldır kesintisiz şekilde devam eden bir dezenflasyon süreci söz konusu. Özellikle son açıklanan veriler, hane halkının enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin hızlandığını gösteriyor, yani artık milletimiz de buna inanmaya başladı" diye konuştu.
Ana hedeflerinin sürdürülebilir yüksek büyüme olduğuna dikkat çeken Mehmet Şimşek, "İmalat sanayinden tarıma ve hizmetlere kadar bu bölgenin en büyük üretim üssüyüz. Cumhurbaşkanımızın da vizyonu son derece net: yatırım, istihdam, üretim ve ihracat. Bunu en güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
Şimşek'in ekonomiye ilişkin umut dolu açıklamalarına karşın, iş dünyası liderlerinden son dönemde iktidar uyarı niteliğinde açıklamalar dikkat çekiyor.
Mustafa Gültepe: Firmaların ihracat hevesi kaçtı
İş dünyasında son dönemde gidişata dair önemli uyarılarda bulunan isimlerden biri Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mustafa Gültepe. TİM Başkanı, sık sık yaptığı konuşmalarda ve yazılı açıklamalarda firmaların maliyet ve enflasyon artışını fiyatlandırma konusunda çok zorlandığına vurgu yapıyor.
Gültepe, "Sanayi kan kaybediyor, firmalar küçülüyor. Enflasyonla mücadele çok önemli. Yalnız dikkat edelim, 1-2 sene sonra enflasyon yüzde 15'e inebilir. Ancak bu dönemde sanayicinin yüzde 20'si artık olmayabilir. Eskiden herkesin ihracatçı olayım düşüncesi vardı, şimdi iç piyasaya yöneliyorlar. Firmaların ihracat hevesi kaçtı" şeklinde konuşuyor.
İSO: En ağır bedeli sanayici ödüyor
İş dünyasında özellikle sanayicilerin ve ihracatçıların yaşadıkları sıkıntılarını sıklıkla dile getirmeye başlayan bir diğer isim de İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan oldu. Mayıs ayı sonunda açıklanan İSO 500 araştırmasına ilişkin düzenlenen toplantıda konuşan İSO Başkanı, "Enflasyonu çözmek ve onu tekrar düzene koymak ancak çok ağır bedellerle olabiliyor. Ve bu ağır bedellerin en büyüğünü de maalesef sanayi sektörü ödüyor" dedi.
Ekonomiyi rasyonel politikalardan uzaklaştıran ilk kararlar alınırken, bunun sonuçlarının "finansal istikrar"dan uzaklaşma ve "yüksek enflasyon" olacağı uyarısı yaptıklarını hatırlatan Erdal Bahçıvan, şunları söyledi:
"OVP sürecinde en büyük fedakarlığı yapmasına karşın, 2024 yılını neredeyse büyümesiz kapatması, sanayi sektörünün durumunun en somut göstergesi olarak görülmelidir. Bu nedenle OVP eğer başarılı olacaksa, programın en büyük yükünün sanayinin omuzlarında olduğu gerçeğini de konuşmalıyız."
Metin Güler: Sanayicinin psikolojisi bozuldu
Anadolu'daki önde gelen sanayi şehirlerinden biri olan ve Türkiye'deki en gelişmiş ilk 10 il içerisinde bulunan Eskişehir'in Ticaret Odası Başkanı Metin Güler de son dönemde sesini yükselten iş dünyası temsilcilerinden biri oldu.
26 Haziran'da gerçekleştirilen Eskişehir Ticaret Odası'nın (ETO) Haziran ayı meclis olağan toplantısında konuşan Metin Güler, yüzde 60'a varan ticari kredi faizler sebebiyle tüccar ve sanayicinin finansmana ulaşamadığını kaydetti. Konut, dayanıklı tüketim, mobilya gibi sektörlerde işlerin yavaşladığı belirten Güler, yapılan bazı denetimlerle tüccar ve sanayicinin psikolojisinin sınanmaya çalışıldığını söyledi.
"KOBİ'ler hayatta kalmaya çalışıyor"
27 Haziran Dünya KOBİ Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yayınlayan Türkiye iş dünyasının en büyük bağımsız konfederasyonu olan ve 100 bini aşkın şirketi temsil eden TÜRKONFED'in (Türk İş Dünyası Konfederasyonu) Başkanı Süleyman Sönmez de hükümete uyarı niteliğindeki açıklamalarına bir yenisini ekledi.
KOBİ'lerin finansmana erişim sorununun ekonomik büyümenin yanı sıra toplumsal refah açısından da kritik bir mesele haline geldiğine dikkat çeken Sönmez, "Bu belirsizlik ortamında finansmana erişimin kısıtlanması, KOBİ'lerin günlük nakit akışı yönetimini sürdürmekte dahi zorlanmasına yol açtı. Neticede KOBİ'ler büyümeye değil, hayatta kalmaya çalışıyor" dedi.
İTO: Yatırımlar ve ihracatın büyümeye etkisi negatif
Hükümete yakınlığı ile bilinen İstanbul Ticaret Odası'ndan (İTO) da son dönemde ekonomideki gidişata dair eleştirel açıklamalar geliyor.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç, Türkiye ekonomisinin 2025 yılının ilk çeyreğinde yüzde 2 büyümesine ilişkin Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, büyüme rakamlarına iki konuyu ele alarak baktıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Bir tanesi 'yatırımların' büyümeye etkisi, ikincisi de 'ihracatın' büyümeye etkisi. Her iki rakamın da negatif çıktığını görüyoruz. Dolayısıyla bu önümüzdeki dönem için ciddi uyarı vermesi gereken iki veridir. Tüm sıkıntıları aşacak güce sahibiz. Yeter ki Türkiye'nin yatırım kabiliyetini yukarı doğru çekecek, ihracatta yaşadığımız sıkıntıları kademeli olarak ortadan kaldıracak bir politika setini hızlıca devreye alalım."
Peki iş dünyasının önde gelen kurumlarından gelen bu açıklamalar, ne anlama geliyor?
Sinan Alçın: İş yapma olanağı neredeyse bitti
DW Türkçe'ye konuşan Kırklareli Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın'a göre, ekonomideki sorunlara ilişkin iş dünyasında giderek artan tepkiler, kredi ile iş yapma olanaklarının neredeyse bitmiş olmasından kaynaklanıyor.
Merkez Bankası'nın politika faizini üç aydır yüzde 46'da sabit tuttuğunu hatırlatan Prof. Alçın, "Son bir yılda firmalar yabancı para cinsinden borçlanma alternatifini değerlendirmeye başlamak zorunda kaldı. Fakat burada da döviz geliri olmayan bir firmanın döviz cinsi borçlanması, özellikle kur ataklarının ortaya çıktığı durumlarda iflaslarla sonuçlanıyor" diyor.
19 Mart operasyonu ve İsrail-İran savaşının Türkiye'de Türk Lirası'nın kur ataklarına karşı savunmasız olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade eden Sinan Alçın, "Dolar ve euro kuru, Merkez Bankası tarafından belli bir düzeyde tutulmaya çalışılsa da, çok ufak siyasi gerilimlerde bile yükselme eğilimi gösteriyor. Bu durum sayıları giderek artan döviz borçlanmış firmaların sıkıntısını daha da artırıyor" diye konuşuyor.
"500 büyük şirketin 152'si zarar açıkladı"
İstanbul Sanayi Odası tarafından hazırlanan İSO 500 (Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu) listesinin geçtiğimiz günlerde açıklanan 2024 sonuçları, Türkiye'de özellikle sanayi sektöründeki şirketlerin en büyüğünden en küçüğüne kadar çok ciddi bir kan kaybı yaşadığını gösteriyor.
Yüksek enflasyon dönemindeki ilk bir iki yılı yüksek karlarla kapatan firmaların artık bilançolarında zarar açıklamaya başladığına işaret eden Prof. Sinan Alçın, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
"Özellikle İSO 500 sonuçları bunu açık bir şekilde gösteriyor. İSO 500'ün son açıklanan verilerine göre, 500 büyük kuruluşun 152'si 2024'te zarar açıkladı. 2024 yılının ikinci çeyreği sonrasındaki yavaşlama, özellikle imalat sanayi ve tekstil gibi ihracatçı sektörlerde işlerin yavaş yavaş durmaya başladığı bir tablo yarattı. Bu sebeplerden dolayı son dönemde ticaret ve sanayi odaları, iş dünyası kuruluşları hep bir ağızdan bu nakit akışı sorununun çözülebilmesi için ekonomi yönetimine karşı seslerini yükseltiyorlar."
Konkordato ilanında patlama oldu
Türkiye iş dünyasındaki bir diğer önemli sorun da son dönemde sayıları giderek artan konkordato ilanları.
Finansal olarak batık duruma düşen şirketlerin borçlarının yeniden yapılandırılması için mahkeme gözetiminde alacaklıları ile yaptığı anlaşma 'konkordato' olarak tanımlanıyor.
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, 29 Haziran tarihinde yaptığı açıklamada, konkordato ilanlarındaki artışa dikkat çekerek, 2021 yılında 1914 firmanın, 2022'de 1587 firmanın, 2023'te 1516 firmanın ve 2024 yılında 3497 firmanın konkordato ilan ettiği bilgisini verdi.
2025 yılının yalnızca ilk beş ayında ise konkordato ilan eden firma sayısının 2235'e ulaştığına işaret eden Gürer, "Ticari durumu sarsılan borçlular, alacaklılarıyla bir ödeme planında anlaşmaya çalışıyorlar. Hiç ödeme almamaktansa bu tür anlaşmalarla en azından parasını kurtarmaya çalışan şirketler de var. Mahkemeyle onaylanan anlaşmalar sayesinde zor duruma düşen şirketler, süreci kurtarma çabasındalar" dedi.
Caner Özdurak: Enflasyonla mücadele üretici ve halkın sırtında
DW Türkçe'ye konuşan İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Özdurak, iş dünyasında giderek artan memnuniyetsizlik ve öfkenin arkasında ekonomi politikaları konusundaki yetersizliklerin olduğunu söylüyor.
Özdurak, "Ekonomi yönetimi enflasyonla mücadeleyi temel olarak üretici şirketlere ve hane halklarına yüklemiş durumda. İş dünyası giderek artan sorunlara karşı kendini köşeye sıkışmış hissediyor" diyor.
Ekonomi yönetiminin bu dönemde şirketlerden zamanında ucuz kredilerle elde ettikleri varlıkları satarak ayakta kalmaya çalışmasını talep ettiğini dile getiren Doç. Özdurak, şunları söylüyor:
"Yani tüzel kişilerin gayrimenkul satışları ile ihtiyaç duydukları finansmana kavuşmasını istiyor. Bu da iş dünyasında başka bir gerilim yaratıyor. Bu şartlarda üretim yapmayı kimse tercih etmiyor ya da Mısır gibi daha düşük maliyetli ülkeler kaçıyorlar. İş dünyası örgütleri, özellikle üretici ve ihracatçılar, giderek daha fazla tepkili hale geliyor."