1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İdlib'de ateşkes ve güvenli bölge beklentisi

5 Mart 2020

Moskova'da gerçekleşecek Erdoğan-Putin görüşmesinde İdlib'de yeni bir ateşkes sağlanması ve Türkiye'nin oluşturmak istediği güvenli bölgenin sınırlarının müzakere edilmesi bekleniyor.

Fotoğraf: Reuters/S. Chirikov

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İdlib'de Suriye ordusuyla TSK arasında doğrudan çatışmaya dönüşen gerilimin yatıştırılması amacıyla Moskova'da bir araya geliyor.

Görüşme öncesinde bir açıklama yapan Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov, "Putin'in ortak önlemleri içeren bir paket üzerinde anlaşmaya varılmasını istediğini" söyledi. Erdoğan da görüşmede bölge için yeni bir ateşkes sağlanmasını hedeflediklerini, Putin ile görüşmenin temel gündem maddesini ateşkesin oluşturacağını açıklamıştı.

Rus hükümetine yakın Moskova merkezli düşünce kuruluşu Rusya Uluslararası  İlişkiler Konseyi'nden (RSMD) Timur Ahmetov, hem Türk hem de Rus tarafının öncelikle bölgede şiddetin son bulmasını istediklerine dikkat çekti ve  görüşmeden yeni bir ateşkes uzlaşması çıkabileceği görüşünü dile getirdi. DW'ye konuşan Ahmetov, Erdoğan-Putin görüşmesinin başlatılacak yeni diplomatik görüşmeler için bir ilk adım olacağını belirterek "Diplomatik görüşmelerde gündem, Türkiye'nin oluşturacağı güvenli bölgenin sınırlarının belirlenmesi olacaktır. Sığınmacı kamplarının kurulacağı bu bölgede Türkiye'ye, bölgenin bir bölümünde Türk hava kuvvetlerinin sınırlı da olsa faaliyet göstermesi gibi haklar tanınacaktır" diyor.

Soçi Mutabakatı kurtarılabilecek mi?

İki taraf da birbirini Eylül 2018'de imzaladıkları Soçi mutabakatının gereğini yerine getirmemekle suçluyor. Mutabakat kapsamında Rusya'nın Suriye ordusunun İdlib'de askeri operasyona girişmesini engellemesi, Türkiye'nin de "radikal terörist grupların" çatışmasızlık bölgesi dışına çıkmasını sağlaması öngörülüyordu. Radikal gruplara ait ağır silahların 10 Ekim, savaşçıların da 15 Ekim'e kadar bölgeden ayrılması, stratejik önemdeki M4 ve M5 otoyollarının da yıl sonuna kadar güvenliği sağlanarak trafiğe açılması hedefleniyordu.

Ancak 2018 sonu itibarıyla Türkiye bu yükümlülüklerini yerine getiremediği gibi 2019'a iki ülkenin de terör örgütü olarak tanıdığı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ile Türkiye destekli milisler arasında şiddetlenen çatışmalarla girildi. HTŞ, Ocak ayında İdlib'in neredeyse tamamını kontrol altına almış oldu, milislerle ateşkes imzalandı.

Suriye ordusu 2018 Kasım ayında başlattığı askeri operasyonla İdlib vilayetindeki pek çok köy ve kasabada kontrolü ele geçirdi. Esad rejimi M4 ve M5 karayollarının kesiştiği stratejik önemdeki Serakib'i sekiz yıllık aradan sonra geçen Şubat ayı sonunda kontrolü altına aldı.

Rusya'dan Türkiye'ye "teröre destek" suçlaması

Rusya süreç içinde "terörist gruplar"ın mutabakatta öngörüldüğü üzere çatışmasızlık bölgesi dışına çıkarılması talebini sürekli gündeme getirdi. Ancak Moskova'nın önceleri daha diplomatik bir tonlamayla "Türk dostlarımızın karşılaştıkları güçlükleri anlıyoruz ama…" diye dillendirdiği, "milislerin saldırılarının durdurulması Türkiye'nin sorumluluğundadır" hatırlatması, şu an üst düzeylerde "Türkiye teröristlere destek veriyor" söylemine dönüştü. Rusya Savunma Bakanlığı, İdlib'de 33 Türk askerinin hayatını kaybetmesine yol açan rejim saldırısı sonrasında "Türk tarafını (yeni) olaylardan kaçınmak için, teröristlerin eylemlerine yönelik desteğini ve onlara silah vermeyi bırakmaya davet ediyoruz" açıklaması yaptı.

Türkiye'nin 12 gözlem noktasının bir bölümü artık Suriye ordusunun kontrolündeki topraklarda kalmış bulunuyor. Bu nedenle söz konusu Türk gözlem noktalarının kuzeye ve batıya çekilmesi gibi önlemlerin de Erdoğan-Putin görüşmesinde gündeme gelebileceği belirtiliyor.

Rus uzman Ahmetov, Suriye ordusunun Soçi Mutabakatında öngörülen hattın gerisine çekileceğini düşünmediğini, ancak örneğin ağır silahlarını çekebileceğini tahmin ediyor.

Rus uzmanların çok büyük bir bölümü gibi Ahmetov da, nükleer güç Rusya ile NATO üyesi Türkiye arasında doğrudan bir çatışma çıkacağına inanmıyor. İşin bu noktaya varmasına kimsenin izin vermeyeceğini belirten Rus uzman, "münferit olaylar ya da Rus uçağının düşürüldüğü 2015'teki gibi düşük yoğunluklu gerilimlerin mümkün olabileceğini" kaydetti. Ahmetov, 2015'e göre iki ülke arasında çok daha iyi diyalog kanalları bulunduğunu da sözlerine ekledi.

DW,RG,BK/TY

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik