1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İklim Kanunu: Hedef ekonomik kaygılar mı iklim krizi mi?

3 Temmuz 2025

İklim değişikliğiyle mücadelede çerçeve çizmesi beklenen İklim Kanunu TBMM’de kabul edildi. Ancak yasa, sera gazı azaltım hedefi, fosil yakıt çıkış takvimi ve adil geçiş mekanizmaları içermediği için eleştiriliyor.

Afşin Elbistan Termik Santrali.
Uzmanlar, İklim Kanunu Teklifi'ni kömür ve fosil yakıtlardan çıkış hedefi içermediği gerekçesiyle eleştiriyor. Fotoğrafta, Afşin Elbistan Termik Santrali görülüyor. Fotoğraf: ANKA

Türkiye'nin ilk iklim kanunu teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda görüşülerek kabul edildi. 

Tasarı ile kabul metni arasında yalnızca üç maddede netleştirme amaçlı düzenlemeler yapıldı. Maddelerin tamamı 242 kabul ve 141 ret oyuyla kabul edilerek kanunlaştı.

Teklif, iklim değişikliğiyle mücadelede yetersiz kaldığı ve esas olarak ekonomik kaygılarla hazırlandığı gerekçesiyle çevre aktivistleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından eleştiriliyordu.

Uzmanlar, kabul edilen teklifin sera gazlarının hangi seviyeye kadar ve hangi hızla azaltacağının net bir şekilde ortaya koymadığını, kömür ve fosil yakıtlardan çıkış hedefi içermediğini, fosil yakıtların kademeli azaltılmasından etkilenecek çalışanlar için adil bir geçiş mekanizması sunmadığını belirtiyordu. 

Öte yandan İklim Kanunu, Avrupa Birliği'nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) nedeniyle Türkiye ekonomisinin zarar görmesini engelleme amacı taşıyor.

Teklif neden hazırlandı?

AKP milletvekillerinin imzasını taşıyan teklif, 26 Şubat'ta TBMM Çevre Komisyonunda kabul edilmişti. İklim değişikliğiyle mücadelede genel ilkelerin belirlendiği kanun teklifi "Adil geçiş," "Birincil piyasa," "Denkleştirme," "Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)," "Gömülü sera gazı emisyonları" ile "Gönüllü karbon piyasaları," "İklim adaleti" gibi tanımları içeriyor. 

Görüşmeler sırasında teklifin Gelirler ve döner sermaye başlıklı 12'nci maddesine eklenen 6'ncı fıkra ile İklim Değişikliği Başkanlığına tahsis edilen gelirlerin yüzde 10'una kadar olan bölümünün adil geçiş uygulamaları kapsamında kullanılabileceği hükmü getirildi. Bu hükmün teklifte yer almaması, çevre örgütlerinin işaret ettiği bir belirsizlikti.

Türkiye'de Emisyon Ticaret Sistemi kurulmasına yönelik tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Avrupa Birliği'nin uygulamaya koyduğu Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın ise süreci hızlandırdığı belirtiliyor. SKDM, Türkiye gibi üçüncü ülkelerden ithal edilen ürünlerin üretim süreçlerinde salınan karbondioksitin fiyatlandırılmasını öngörüyor. 

Şubat ayı sonunda Çevre Komisyonu'nda kabul edilen İklim Kanunu Teklifi TBMM Genel Kurulu'nun gündeminde. (Arşiv fotoğrafı)Fotoğraf: Ali Unal/AP Photo/picture alliance

Üçüncü ülkelerde eğer herhangi bir karbon fiyatlama mekanizması, vergilendirme gibi bir uygulama varsa SKDM maliyetlerinden düşmek mümkün. Bu durum da ülkeleri kendi ETS'lerini kurmaya yönlendiriyor.

Emisyon Ticaret Sisteminin kurulması ve tahsisatların esasları başlıklı maddenin 6'ncı fıkrasında yapılan değişiklik ile sistem kapsamında yapılacak ücretsiz tahsisatların, tarihsel emisyon verileri veya kıyaslama değerleri nispetinde yapılabileceği hükmü eklendi. Bu bağlamda bir belirsizlik daha ortadan kalkmış oldu.

Düzenlemenin "Görev, yetki ve sorumluluklar" başlıklı 10'uncu maddesinde yapılan değişiklik ile de Emisyon Ticaret Sistemi Danışma Kurulu'na Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile Çevre Mühendisleri Odasının da birer temsilci ile katılabileceği hükmü getirildi.  Çevre örgütleri, sivil toplumun dahil olmadığı bir Karbon Piyasası Kurulu yetkili olmasının sistemin şeffaf işleyip işlemeyeceği konusunda belirsiz yaratacağını savunuyordu.

Bengisu Özenç: Ekonomik önlem paketi olarak görülmeli

Ancak kanun teklifinde yer almayıp Meclis görüşmelerinde netleştirilen üç düzenleme de ETS ile iklim hedefleri arasında bağ kuran düzenlemeler değil.

DW Türkçe'ye konuşan Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Direktörü Bengisu Özenç, İklim Kanunu'nun ekonomik kaygılarla hazırlandığı görüşünde.

Özenç, "Türkiye bu kanunla ETS'yi devreye sokarak, AB'ye ödenecek karbon maliyetini yurt içinde tutmayı ve dönüşümü bu şekilde finanse etmeyi hedefliyor. Ancak, yasa iklim hedeflerine yönelik bir düzenleme değil, ekonomik bir önlem paketi olarak görülmeli" diyor.

Özlem Katısöz: Geride kalma riski var

DW Türkçe'ye konuşan Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz de teklifin iklim değişikliğiyle mücadelede temel adımları atmadığını vurgulayarak, "Bu yasa, sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemiyor. Mevcut haliyle sadece uluslararası piyasalarda emisyon ticaretini düzenliyor" diye konuşuyor.

Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem KatısözFotoğraf: Privat

Katısöz, özellikle Paris İklim Anlaşması'nın ardından küresel ticaret ve ekonominin karbonsuzlaşma sürecine girdiğini hatırlatarak, Türkiye'nin bu dönüşüme ayak uyduramadığı takdirde geride kalma riski taşıdığını belirtiyor.

Fosil yakıtlardan çıkış planı eksik

Teklifin fosil yakıtlardan çıkışı teşvik eden herhangi bir düzenleme içermediğine dikkat çeken Katısöz'e göre teklif bu haliyle, fosil yakıtları aşamalı olarak terk etmeye yönelik bir takvim sunmuyor. Bu da sera gazı emisyonlarının devam edeceği anlamına geliyor. Katısöz, özellikle kömür gibi çevreye zarar veren sektörlerin kapanması sürecinde çalışanların ve yerel halkın mağdur olmaması gerektiğini vurgulayarak ekliyor: "Kanun 'adil geçiş' kavramını tanımlıyor ancak bu dönüşüm için gerekli mekanizmalara yer vermiyor."

"ETS şeffaf olmalı"

Özenç'e göre ise ETS'nin kurulması Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın maliyetlerini azaltmak anlamında önemli bir fayda sağlayacak. Yurt dışına aktarılacak maliyetler bu sayede yurt içinde tutulacak. Ancak bunu başarabilmek için güçlü, AB ETS'sine yakın bir karbon fiyatının oluşması önemli.

Öte yandan Özenç, yasa tasarısının ETS ile iklim hedefleri arasında doğrudan bir bağlantı kurmadığını belirtiyor. 

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFİA) Direktörü Bengisu Özenç.Fotoğraf: Privat

Özenç'e göre de kanun gerekçesinde 2053 net-sıfır karbon hedefi yer alsa da bu hedefe ulaşmayı sağlayacak somut bir yol haritası sunulmuyor.

Özenç, fosil yakıtların azaltılmasına ilişkin düzenlemelerin de eksikliğine dikkat çekerek, "Adil geçiş kavramı tanımlanmış olsa da bunu destekleyecek sosyal politikalar yok. Kömür madenciliğinin doğal alanlara ve tarım arazilerine etkisi, işçilerin hakları ve hava kirliliği gibi konular göz ardı edilmiş durumda. Ayrıca, ETS'den elde edilecek gelirlerin büyük ölçüde sanayi ve teknolojiye yönlendirilmesi planlanıyor" ifadelerini kullanıyor.

Türkiye küresel hedeflerin gerisinde mi kalıyor?

Uzmanlar, Türkiye'nin ETS kurma sürecini hızlandırmasının ekonomik açıdan zorunluluk olduğunu, ancak bunun tek başına bir iklim politikası olarak değerlendirilemeyeceğini vurguluyor. Fosil yakıtların aşamalı olarak devreden çıkarılmasına yönelik adımların netleşmesinin yanı sıra Türkiye'nin kömür politikalarının güncellenmesi gerektiğini de dile getiriyorlar. 

"Geçtiğimiz yıl açıklanan Uzun Vadeli İklim Stratejisi'nde kömürden çıkışa dair tek bir cümle bile yer almadı. Oysa ki ulusal katkı beyanlarımızın net sıfır hedefiyle uyumlu olması gerekiyor" diyen Katısöz, Türkiye'nin iklim politikalarının küresel standartlarla uyumlu hale getirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Katısöz ve Özenç, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu iklim yasasının içermesi gereken unsurları şöyle ifade ediyor: "Şeffaf ve hesap verebilir olması, sivil toplumu sürece dahil etmesi, sera gazı emisyonlarını azaltmayı hedeflemesi, fosil yakıtları yerin altında bırakması, biyolojik çeşitliliği ve doğal sistemleri koruması, adil geçiş mekanizması oluşturması."

Editörün notu: İlk olarak 19 Mart'ta yayınlanan bu haber son gelişmelerle güncellenmiştir. 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?