İktidar-baro geriliminde yeni perde: 4. yargı paketi
3 Haziran 2021Bir kentte birden fazla baro kurulmasının yolunu açarak, pandemi gerekçesiyle genel kurul toplantılarını erteleyerek son dönemde barolarla ihtilaf yaşayan hükümet, hazırladığı 4.yargı paketinde de bazı barolardan eleştiri aldı.
AKP, Mayıs 2019’ta açıkladığı "Yargı Reformu Strateji Belgesi" kapsamında hazırladığı 4.yargı paketini TBMM’ye sunma aşamasına geldi. Paketteki düzenlemeler arasında "soruşturmanın amacını tehlikeye düşürecek somut delillerin bulunması" halinde, avukatların müvekkilleriyle görüşmesinin "bekletilmesi" öngörüsü de yer aldı. AKP kurmayları bu öngörüyü "Soruşturmanın daha sağlıklı ve hızlı ilerlemesi açısından" pakete koyduklarını savunurken, barolardan "Avukatların ve yurttaşların temel hakları çiğnenecek" eleştirisi yükseldi.
DW Türkçe'ye bu eleştirinin temelde ne anlama geldiğini anlatan Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, "Soruşturmanın selametinin tehlikeye düşeceği konusunda savcı bir karar alırsa, avukat müvekkiliyle görüşemeyecek" derken, mevcut uygulamada avukatın zaten emniyette de, savcılıkta da engelle karşılaşıp, müvekkiliyle görüşmekte sıkıntı çektiğini söylüyor.
Yeşilboğaz’a göre 4. yargı paketindeki hükümet öngörüsü gerçekleşirse daha büyük ve ciddi bir sıkıntı yaşanmasının ötesinde temel bir "hak ihlali"nin ortaya çıkmasının da önü açılacak. Yeşilboğaz, neden böyle olacağını da şöyle anlatıyor:
"Savunmaya ciddi darbe vurabilecek bir düzenlemedir. Düzenleme yasalaşırsa tamamen savunmanın elini, kolunu bağlayacaksınız. Vatandaşı sahipsiz bırakacaksınız. Keyfiyeti yasalaştıracaksınız. Yani savcı, -ben 15 gün boyunca bu dosyayı inceleyeceğim, soruşturmasını yapacağım - dediği sürece siz müvekkilinizle görüşmeyeceksiniz, müvekkilinizin başına neler geleceğini bilemeyeceksiniz. Daha önce ondan bir ifade alındı mı, baskı gördü mü, işkence oldu mu bunları göremeyeceksiniz. Bunlar çok ciddi ithamlar. Bu; hem emniyeti hem savcılığı zan altında bırakır, hukuku ayaklar altına alır."
"AİHS’e de aykırı"
İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi, avukat Deman Güler de 4. yargı paketindeki bu düzenlemenin hem Türkiye'deki hukuk mevzuatına hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde yer alan "adil yargılanma" ilkesine aykırı olduğunu söylüyor.
Herkesin bir avukat hakkından yararlanması gerektiğinin hukukun ve avukatlık mesleğinin "özü" olduğunu dile getiren Güler, düzenlemenin "adil yargılanma" ilkesini nasıl zedeleyeceğini DW Türkçe'ye şöyle anlatıyor:
"Özellikle ceza yargılamasında -avukat ne işe yarar- diye sorarsak, avukat kendisini savunmak isteyen fakat yasayı, uygulamayı bilmeyen kişilere profesyonel destek veren kişiye denir ve bu işe yarar. Siz bunu ortadan kaldırdığınızda, -soruşturma, kovuşturma aşamasında avukat göremezsiniz dediğinizde, o zaman kişilerin adil yargılanma hakkı ortadan kalkmış olur ve doğrudan doğruya avukatlık mesleğinin özüne bir müdahale olur. Avukatları bırakın, yurttaşların haklarının temelden çiğnenmesi söz konusu olur."
"Neden baroların görüşü alınmıyor?"
Hükümetin son iki yılda 4 yargı reform paketi hazırladığını ancak kendilerinden hiç görüş alınmadığını dile getiren barolar, bu yüzden de paketlerin Türkiye'de yargının işleyişine ilişkin sıkıntıları çözemediğini düşünüyor.
Mersin Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz "Hükümetin açıkladığı her yargı reformunda maalesef hukuk alanında bir gidişle, bir insan hakkı ihlaliyle, savunma ihlaliyle karşılaşıyoruz" derken, barolardan görüş sorulmadığı için sıkıntıların sürdüğünü söylüyor.
Yeşilboğaz; hükümete "Savunma olmadan yargılama yapılamaz. Sizin vermiş olduğunuz kararların, yapmış olduğunuz soruşturmaların meşruiyetini biz sağlıyoruz. Bizim olmadığımız yerde maddi gerçeğe ulaşamazsınız. Bunları anlatmaya çalıştık ama halen savunmayı dışlama, vatandaşı sahipsiz bırakma gayreti içindesiniz. Bundan vazgeçin" çağrısı yapıyor.
Bugün reform yapmak isteyen hükümetin öncelikli olarak sulh ceza hakimliklerini kaldırması gerektiğini savunan Yeşilboğaz, "Ama bakıyorsunuz sulh ceza hakimliklerine 25-30 yaşlarındaki hakimleri, savcıları atıyorlar. Onlar da 60 yaşındaki bir savcının düzenlediği iddianameyi reddedebiliyor. Kurdu, kuzuya boğduruyorlar. Bir de çıkıp diyorlar ki; -savcılar onuruyla, namusuyla soruşturma başlatsın.- Kusura bakmayın da; baskı altındaki hiçbir savcı soruşturma başlatamaz" eleştirisinde de bulunuyor.
Avukat Deman Güler de, 2019'daki ilk yargı paketinde deneyimli avukatlara yeşil pasaport verileceğinin duyurulduğunu hatırlatıyor. Güler; "Bugün geldiğimiz son 4.yargı paketiyle karşımızda şöyle bir gerçek var. Avukatlar bugün müvekkilleriyle görüşemez hale geldiler. Bırakın yeşil pasaportu, avukatlar nerdeyse devletten vize almadan kendi müvekkilleriyle görüşemez hale geldiler. Dolayısıyla mesleğin özü burda yokedilmiş durumda. Türkiye'nin ihtiyacı olan adil yargılanma hakkının düzenlenmesi için bizim görüşümüzün alınması şarttır" diyor.
Pakette neler var?
AKP’nin önümüzdeki hafta TBMM'ye sunmayı planladığı 4. yargı paketinde; boşandığı eşini öldürenler için "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası öngörülürken, adli kontrol sisteminde de yeniliğe gidiliyor. Adli kontrol kararının üst sınırının 2 yıl olması öngörülüyor. Bu kapsamdaki yurtdışı yasağının "sakıncalı olmadığı" kararı verilirse kaldırılması hükme bağlanıyor. Pakette, vergi suçları için "etkin pişmanlık" ilkesinin uygulanması isteniyor. Sulh ceza mahkemelerince alınan tutuklama ve adli kontrol kararları için "dikey denetim" ilkesinin uygulanması öngörülüyor ve denetimin ağır ceza ya da asliye ceza mahkemelerince yapılabileceği söyleniyor. Barolar; bu öngörüyü olumlu bulduklarını dile getiriyor.
Hilal Köylü / Ankara
© Deutsche Welle Türkçe