1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İngiltere'de aşırı sağ halkın öfkesinden nasıl yararlanıyor?

Anchal Vohra
8 Ağustos 2024

İngiltere'de Southport'taki bir bıçaklı saldırının ardından başlayan ayaklanmalar kısa sürede pek çok bölgeye yayıldı. Peki aşırı sağın yönlendirdiği bu ayaklanmalardaki ana aktörler kim ve ateşi nasıl körüklüyorlar?

Rotherham'da elinde bir işaret fişeği tutan bir gösterici.
Rotherham'da sığınmacıların kaldığı bir otel ateşe verildi. Fotoğraf: Hollie Adams/REUTERS

İngiltere'nin kuzeybatısındaki Southport'ta Taylor Swift temalı bir dans kursuna düzenlenen saldırıda üç kız çocuğunun hayatını kaybetmesi ve çok sayıda kişinin yaralanması sonrası Birleşik Krallık'ın bazı bölgeleri ayaklanmalara sahne oldu.

Bıçaklı saldırının şüphelisinin 17 yaşındaki Ruanda kökenli Cardiffli bir genç olduğu açıklandı. Ancak saldırıya tepki protestoları farklı bir boyut kazanarak etnisite ya da din odaklı bir çatışmaya evrildi. Bir tarafta aşırı sağ destekçileri ve ağırlıklı olarak beyaz, yerel topluluklar varken diğer tarafta ise hedefe konan özellikle de müslüman topluluğun içindeki göçmenler oldu.

Sığınmacıların kaldığı bir otel ateşe verildi, kamu binaları hasar gördü ve ülkenin çeşitli yerlerinde provokatör kalabalıklar polis karakollarına saldırdı. Sosyal medyadaki videolarda ise sokaklarda dolaşan, yüzleri kapalı, Asya kökenli erkek grupları vardı.

Olayların kısa sürede büyümesi akıllara şiddetin planlı mı yoksa spontane mi olduğu sorusunu getirdi. Nasıl oldu da Ruandalı bir aileye doğan ve görünürde Hristiyan inancına sahip 17 yaşındaki Cardiffli bir gencin bir dans kursuna düzenlediği saldırı ağırlıklı olarak Müslümanları hedef alan ayaklanmalara dönüştü?

Birleşik Krallık'taki koruyucu habercilik yasaları gereği, polis ilk etapta reşit olmayan şüphelinin adını kamuoyuna açıklayamadı. Bu durum da aşırı sağ tarafından istismar edildi.

Reading Üniversitesi'nden Rosa Freedman, DW'ye yaptığı açıklamada saldırganın isminin açıklanmamasını fırsat bilen aşırı sağın favori düşmanları olan Müslüman göçmenleri suçlama fırsatı bulduğunu söyledi. Freedman, "Aşırı sağ (saldırganın) düzensiz göçmen olduğu ve Müslüman olduğu dedikodularını yaydı" dedi. Freedman'a göre bu dedikodular tek başına ayaklanmalara neden olmasa da bir önceki muhafazakar hükümet, bazı gazeteler ve aşırı sağ gruplar tarafından Brexit öncesinden bu yana körüklenen korku ve nefret fitilini ateşledi.

Hâkim, saldırganın isminin anonimliğini kaldırmaya karar verdiğinde Birleşik Krallık'ın eski ve yeni sağı çoğunlukla çevrimiçi olmak üzere kampanyaları için yeterli ivmeyi kazanmıştı bile.

"Hope not hate" (Umut et, nefret etme) adlı ırkçılık karşıtı yardım kuruluşu, aşırı sağın göçmen, müslüman ve çok kültürlülük karşıtı bir gündemle ülke çapında birçok gösteri düzenlediğini açıkladı. Kuruluş, yaşananların savaş sonrası dönemde görülen en kötü aşırı sağ şiddet dalgası olduğunu ifade etti.

Birleşik Krallık'ın yeni sağı

Birleşik Krallık'ta yeni sağdan, genellikle sosyal medya fenomeni olan bireysel aktörlerden ve küçük gruplardan oluşan bir karışım anlaşılıyor. Bu gruplar, çevrimiçi platformlarda, haklı şikayetlere işaret edebilme becerileri sayesinde orantısız bir etki kazanıyorlar, ancak çoğunlukla sosyal medyayı göçmenlere ve Müslümanlara karşı önyargıyı körüklemek için kullanıyorlar.

Birleşik Krallık'ın aşırı sağ ortamındaki ana aktörlerden biri Tommy Robinson ismini kullanan Stephen Christopher Yaxley-Lennon. Yaxley-Lennon, aşırı sağcı ve faşist Britanya Ulusal Partisi'nin (BNP) bir üyesi ve aynı zamanda göçmen karşıtı bir aşırı sağ grup olan İngiliz Savunma Birliği'nin de (EDL) kurucularından.

BNP'nin Birleşik Krallık'ta tek bir seçilmiş temsilcisi bulunmazken, EDL uzun zamandır aktif değil. Ancak Merseyside polisine göre EDL destekçileri geçen hafta Southport'taki bir caminin önünde polisle çatışan grubun içinde ön saflardaydı. İngiliz basını hükümetin bu grubu aşırılık yanlısı bir örgüt olarak sınıflandırma ihtimalini değerlendirdiğini bildirdi.

2009'da Londra'da kurulan EDL'in destekçilerinin çoğu Müslümanların asla "gerçek İngiliz" olamayacağına inanan futbol taraftarlarıydı. Futbol holiganizmi, Birleşik Krallık'ta, zirve yaptığı 70 ve 80'li yıllar kadar olmasa da, uzun süredir aşırı sağ faaliyetlerle ilişkilendiriliyor.

Yaxley-Lennon, hala EDL destekçileri arasında etkili bir figür ve sosyal medya platformu X'teki 900 bin takipçisi yoluyla göçmen, müslüman ve polis karşıtı mesajlarını yayıyor.

2 Ağustos tarihli bir X paylaşımında bir polis karakoluna yapılan saldırıyı övdüğü anlaşılan Yaxley-Lennon etiketlediği Başbakan Keir Starmer'a hitaben "Dinlemeliydiniz" diye yazmıştı.

Romanya'da tecavüz ve insan kaçakçılığı suçlamalarıyla yargılanmayı bekleyen İngiliz-Amerikan sosyal medya fenomeni Andrew Tate de İngiliz polisini göçmenler ve müslümanların tarafını tutmakla suçladı. Kendisi de melez olan ve Müslüman olduğunu açıklayan Tate, şiddeti körükleyen Southport saldırganının henüz bir ay önce bir botla İngiltere'ye geldiği dedikodusunu ilk başlatanlardan biri.

X hesabında şişme bir botun üzerinde bir elinde bıçak bir diğerinde İngiliz Sterlini olan koyu tenli bir adam fotoğrafı paylaşan Tate, "Cardiffli tipik bir adam" diye yazmıştı.

Aşırı sağın polis karşıtlığı

Polise karşı şüphe tohumları ekmek ve polisin güvenilirliğini zedelemek, Birleşik Krallık'taki aşırı sağın tüm aktörleri tarafından yaygın olarak benimsenen bir başka taktik. Uzmanlar bunun vatandaşları kolluk kuvvetlerine karşı kışkırttığını ve şiddete yönelmeye teşvik ettiğini belirtiyor.

İngiliz hükümeti tarafından 2016'da yasaklanan Neonazi bir grup olan National Action'ın sabıkalı üyesi Matthew Hankinson da Southport ayaklanmasına katıldı. Hankinson'un "yozlaşmış polis memurlarının öldürülmesini" savunduğu belirtiliyor. BBC'nin haberine göre, Hankinson polisi yalnızca "beyaz çocukların" öldürülmesini protesto edenleri baskı altına almakla suçladı.

İngiltere'nin pek çok bölgesinde göstericiler polisle karşı karşıya geldi. Fotoğraf: JUSTIN TALLIS/AFP

Reform UK Partisi lideri Nigel Farage'ın da paylaşılan bilgiler hakkında bilinçli olarak şüphe uyandırdığı ve polisin dürüstlüğünü sorguladığı görülüyor. Farage, "gerçeğin kendilerinden saklanıp saklanmadığını merak ettiğini" söyledi.

Britain First adlı bir diğer aşırı sağ faşist partinin kurucularından Paul Golding de polisin adilliğini sorgulayan tweetler attı. Uzmanlar, polise yönelik bu tür suçlamaların genellikle kasıtlı olarak yanlış bir bağlantı kurmak için müslüman karşıtı içeriklerle ilişkilendirildiğini belirtiyor.

Aşırı sağ, Elon Musk'a müteşekkir

X'in sahibi milyarder girişimci Elon Musk, Birleşik Krallık'taki aşırı sağın en büyük destekçilerinden birine dönüştü. Nefret içerikleri paylaştığı için hesabı askıya alınan Yaxley-Lennon geçen yıl X'teki hesabını yeniden açan Musk'a teşekkür etti.

Musk'ın İngiltere'de "iç savaşın kaçınılmaz olduğunu" savunduğu paylaşımı da tartışmalara neden oldu. 

İngiltere Başbakanı Starmer, X'te vatandaşların yaşananlara ilişkin endişelerine yönelik "Camilere ya da müslüman topluluklara saldırılara müsamaha göstermeyeceğiz" yazdığında Musk, Başbakanın tüm toplulukların güvenliğini sağlama endişesi taşımadığını ima ederek bir diğer tartışma başlattı.

 

Britain First'ten Golding, Başbakanı sorgulayan Musk'a destek vererek bir alkış emojisiyle Musk'ın Starmer'ı "ifşa ettiğini" yazdı.

Dezenformasyon ve şiddet

Ulusal Polis Şefleri Konseyi'nin Asayişten Sorumlu Başkanı BJ Harrington "Dezenformasyon ve sosyal medya söylentilerinin yol açtığı şiddet olayları" başlıklı bir açıklama yaptı ve şunları kaydetti: "Dezenformasyon bu dehşet verici şiddetin büyük bir itici gücüdür ve bu sözde protestolara katılanların çoğunun bunu internette okuduklarına doğrudan bir karşılık vererek yaptığını biliyoruz."

Genellikle bu paylaşımların tanınmış hesaplar tarafından yapılıp yayıldığını ve bunun önüne geçmek için çalışmalar yürttüklerini ifade eden BJ Harrington, vatandaşlara online kaynaklarda okuduklarına, paylaştıklarına ve inandıklarına "özellikle dikkat etme" çağrısında bulundu. 

DW Türkçe'ye engelsiz ve sansürsüz nasıl ulaşabilirim?