1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İnsan Hakları Konseyi'nin tepkisi

Peter Philipp / DW7 Temmuz 2006

İsrail’in, İsrailli bir askerin Filistinliler tarafından kaçırılmasının ardından başlattığı operasyon sürüyor. Uluslararası toplumdan operasyona tepkiler gelmeye devam ederken, yeni kurulan BM İnsan Hakları Konseyi’nden de operasyona eleştiri geldi. DW’den Peter Philipp’in yorumu:

“BM’nin İnsan Hakları Konseyi tüm dünyada büyük beklentilerle kuruldu. Ancak belli ki bu beklentiler konusunda biraz aceleci davranıldı. Çünkü Konsey’in ilk toplantısında alınan karar, yerini aldığı İnsan Hakları Komisyonu geleneğini bozmadı. Yani çoğunluğun, içerikle ilgili değil de, siyasi gerekçelerle oluşturulduğu.

Konsey dünkü toplantısının amacı ise “yine” Ortadoğu’ydu. Özellikle de Gazze Şeridi’nde yaşanan son gelişmeler. Üye Müslüman ülkelerin başvurusu üzerine, Konsey, İsrail’den askeri operasyonunu durdurmasını istedi. Ayrıca görevlendireceği özel delegasyonun kriz bölgesine gönderilerek İsrail’in buradaki insan hakları ihlallerinin incelenmesi kararını aldı.

İsrail’e, devletler hukukunu çiğnediği ayrıca insan haklarını ihlal ettiği şeklinde yöneltilen eleştiriler yerinde. Mesela, İsrail’in bombardımanıyla, önemli altyapı tesislerinden elektrik sağlayan ana trafonun ya da köprülerin tahrip edilmesi, Gazze Şeridi’ndeki Filistinlilere verilmiş kollektif bir cezadır.

Aynı kategoriye, hava ve karadan Filistinli sivil halkın evlerini hedef alan bombardımanlar da giriyor. İnsanlar bu şekilde korkutulup, yıldırılmaya çalışıyor. Yani kesinlikle bir insan hakları ihlali.

Ancak şahit olduğumuz krize neden olan tek nokta bu değil. İnsan Hakları Konseyi’nin işte tam burada üzücü olduğu kadar, düşündürücü ihmali söz konusu: İsrailli askerin kaçırılması ya da Filistin’in İsrail’i hedef alan roket saldırıları hakkında tek kelime edilmiyor.

Neticede, Ehud Olmert liderliğindeki İsrail yönetiminin, Gazze Şeridi’ne tanklarını göndermezden önce bu olaylar yaşanmıştı. Ve her iki olay da sınır ötesine düşmanca düzenlenmiş eylemler olmasına rağmen Filistin’in devlet olarak tanınmaması nedeniyle, uluslararası bir sorun olarak değerlendirilmedi.

Bu tür eylemlerin, insan hakları ihlali olup olmadığı ya da bu düşmanca faaliyetlerin savaş veya devletler hukuku kapsamında mı değerlendirilmesi gerektiği belki tartışılabilir. Bu yüzden bu görev, İnsan Hakları Konseyi’ne düşmüyor. Konuyla ilgilense bile, İsrail’in tutumunu da eleştirmemesi gerekir.

Daha net bir ifadeyle, her iki taraf da kural ve sözleşmeleri ihlal ediyor. BM İnsan Hakları Konseyi gibi bir merciinin devreye girme gibi bir niyeti varsa, o zaman her iki tarafı da uyarmalı ve eleştirmeli. Ama Konsey içinde de insan haklarını ihlal eden üyelerin olması, aksi bir beklentinin olmaması gerektiği anlamına geliyor.”