İran denkleminde Türkiye'nin rolü
13 Ocak 2012Ankara'da temaslarda bulunan İran Meclis Başkanı Ali Laricani, ülkesinin nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak yapılacak müzakerelerin ciddi olmasını temenni ettiğini söyledi. Laricani Ankara'da düzenlediği basın toplantısında, Türkiye ve İran liderlerinin bölgesel sorunlara bakışlarının birbirine çok yakın olduğunu belirterek, Türkiye ile İran'ın bölgede önemli roller üstlenmeleri nedeniyle bölgedeki sorunların çözümüne dair görüşlerinin de önemli olduğunu vurguladı. İran Meclis Başkanı, Türkiye'nin, İran'ın nükleer faaliyetleriyle ilgili görüşmelerin yeniden başlamasını istediğini, bu nedenle kendilerinin de görüşmelere olumlu baktığını söyledi.
Gözler bir süredir İran'da
Önce Hürmüz Boğazı ile ilgili açıklamalar, sonrasında Kum kenti yakınlarındaki Fordo tesislerinde uranyum zenginleştirme çalışmalarının başlaması gözlerin İran’a çevrilmesine neden oldu. Ülkenin nükleer programı konusunda işbirliğine yanaşmaması önümüzdeki dönemde İran’ın dünya gündemini daha çok işgal edeceğini gösteriyor. İran’a geniş hacimli ambargo uygulanması planları hazırlanıyor. Tüm bu süreç Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Zira uzmanlara göre İran, Batı ile müzakere sürecinde Türkiye’nin arabuluculuğuna ihtiyaç duyuyor.
“Ambargo İran Merkez Bankası’nı da kapsayacaktır”
İran’ı yakından takip eden stratejist uzman Arif Keskin, İran’ın nükleer programı ile ilgili somut adım atmadığını ve Hürmüz Boğazı konusunda blöf yaptığını belirtiyor. Keskin, süreci şöyle yorumluyor:
“İran ciddi bir ekonomik kriz içerisinde. Riyal dolar karşısında eriyor. Bununla birlikte 2009'dan bu yana İran siyasetindeki harmoninin bozulduğu da görülüyor. Mart ayında İran’da seçim var. Bu seçim sürecinde rejim içindeki çatlaklar çatışmaya dönüşebilir. Ayrıca ülkede etnik milliyetçilik de gelişiyor. Bu doğrultuda İran rejimi kendisinin zayıf pozisyonda olduğunu görüyor ve içinde bulunduğu krizden çıkmaya çalışıyor. İran Merkez Bankası ve İran petrollerinin ambargoyla karşı karşıya kalması İran için ‘öldürücü’ olabilir. Bu yüzden İran, Hürmüz Boğazı’nı kapamak konusunda bir korku siyaseti yaratıyor. Ama bunun yanında Türkiye üzerinden müzakereye hazırım mesajı da veriyor. İran’ın korku siyasetinin sonuç vermesi mümkün değil. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi ABD’nin bunu savaş sebebi ilan etmesi. İran, ABD ile savaşı göze alamaz. İkinci sebep, o boğazı Suudi Arabistan, Kuveyt gibi diğer petrol satan ülkeler de kullanıyor. Onlar için de bu bir savaş sebebi. Son olarak Japonya, Çin gibi petrol alıcısı olan ülkelerin de tepkisi söz konusu. Zira Japonya’nın petrol ihtiyacının yüzde 75’i o bölgeden sağlanıyor. Bu yüzden İran burada blöf yapıyor.
Savunma Bakanı “Hürmüz Boğazı’nı kapatacağız demedik” diyerek geri adım attı bile. Bu kapsamda Türkiye’nin arabulucu olması önemli. Ama bunun Türkiye’ye bir katkısı olmaz. Zira İran’ın nükleer programı konusunda anlamlı bir açıklaması yok. İran, zaman kazanmaya çalışıyor. Ama Batı ile İran arasındaki tedirginlik gelişecektir. Ambargo, İran Merkez Bankası’nı da kapsayacaktır. Ambargonun yoğunlaşması Türkiye-İran arasındaki ekonomik ilişkileri ciddi ölçüde etkileyecek. Türkiye’de iki kurum –Tüpraş ve Halkbank– bu anlamda risk altında. Türkiye, bu kurumlar için ABD’den muafiyet talep ediyor. Eğer ABD bu muafiyeti sağlamazsa bu kurumlar faaliyetlerini durdurmak zorunda kalacak.”
“İran bu krizi çok fazla sürdüremez”
Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol ise, İran’ın bölgedeki krize krizle karşılık verdiğini, Türkiye’nin bölgedeki istikrar için krizin ilerlemesini hayırlı görmediği belirtiyor. Erol, “Meseleyi sadece nükleer programla değerlendirmek eksik bir analiz olur. İran ABD ile en başından beri sorun yaşadı. Ama Almanya ile ilişkileri her zaman sorunlu olmadı. Sorun İran rejiminin nükleer silah ile temasa geçmesi. ABD Irak’tan çekildikten sonra Şii jeopolitiği güç kazandı. Arap Baharı İran’ı hareketlendirdi ve krize krizle karşılık verdi. İran otokratik rejimlerin ileri bir garnizonu niteliğinde. Bu süreç sonunda Rusya ve Çin’in başını çektiği otokratik rejimler ve Batı arasında bir bölünme olabilir. Ancak Türkiye de İran da bu krizin tırmanmasını istemiyor. İran, Rusya ve Çin'e güvenerek bu krizi daha fazla sürdüremez. Türkiye ile ilgili özellikle Malatya'ya kurulan füze kalkanından sonra sert açıklamalar geldi. Ama mevzubahis Türkiye olunca sert davranmanın akılcı olmadığını görüyorlar. Zaten ülkedeki bürokrasi Türkiye ile ilişkilerde daha realist davranıyor. Türkiye enerji konusunda İran’a bağımlı. Geçenlerde Rusya ile yapılan doğal gaz anlaşması bir sürpriz oldu. Tahminim İran ile kriz kesinleşirse Türkiye alternatifi Rusya’da arayacak.”
“İran ile Türkiye’nin sıkı bağları var”
Türkiye'nin eski İran Büyükelçisi Turgut Tülümen’e göre Türkiye ile İran ilişkilerinin ciddi bir tarihsel temele dayandığını bu aşamada unutmamak gerekiyor. Tülümen, “Türkiye ile İran’ın bundan 30 yıl önce ABD ve İngiltere ile birlikte CENTO’da yer aldığı unutuluyor. İki ülkenin uzun yıllara dayanan bir ilişkisi var. Bu tarih boyunca Türkiye İran’a ne çok yaklaştı ne de İran’dan koptu. İran’da Türk kökenli birçok insan yaşıyor. Bundan sonra da ilişkilerin boyutu değişmez. Zira politik dengelerle halklar arasındaki ilişkileri birbirinden ayırmak lazım” ifadelerini kullanıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Selçuk Oktay / İstanbul
Editör: Ahmet Günaltay