1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

İsrail baskı altında: Netanyahu yalnızlaşıyor mu?

Tessa Walther
28 Mayıs 2025

Gazze'deki savaş 18'inci ayını geride bırakırken, Almanya ve ABD başta olmak üzere İsrail'in en yakın müttefiklerinden gelen eleştiriler sertleşiyor.

Netanyahu kürsüde konuşuyor
Almanya ve ABD'nin İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya desteğinde çatlaklar meydana gelmeye başladıFotoğraf: Ronen Zvulun/AP Photo/picture alliance

Gazze'de 18 ayı aşkın süredir sürmekte olan savaşta, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya yönelik uluslararası desteğin giderek zayıflıyor. Başta Almanya ve ABD olmak üzere, uzun süredir İsrail'e güçlü destek veren ülkelerde bile siyasi söylemler değişmeye başladı.

Almanya'dan gelen eleştiriler

Tarihi nedeniyle İsrail'i ilgilendiren konularda izlediği politikalarda son derece temkinli olan Almanya'da, görevi Mayıs ayı başında devralan Başbakan Friedrich Merz'in İsrail'e getirdiği eleştiriler, Berlin'in İsrail'e yönelik yaklaşımında bir dönüşüme işaret ediyor.

Birkaç gün önce Berlin'de düzenlenen "re:publica" konferansında konuşan Merz, İsrail'in Gazze stratejisine sert eleştiriler yöneltti. Merz, "Sivillerin çektiği acılar artık meşru gösterilemez" diye konuştu. Almanya'nın İsrail'e karşı taşıdığı özel sorumluluğa dikkat çeken Merz, uluslararası insancıl hukukun açıkça ihlal edildiği durumlarda ise sessiz kalınamayacağını vurguladı.

İsrail'in Gazze'de nasıl bir stratejik hedefle hareket ettiğini "açıkçası artık anlayamadığını" da dile getiren Merz, "İsrail, en yakın müttefiklerini bile yabancılaştırmamalı" diye konuştu. Almanya ile İsrail'in yakın temas halinde olduğunu da vurgulayan Merz, bu hafta içinde Netanyahu ile bir telefon görüşmesi planlandığını da sözlerine ekledi.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da Gazze'deki insani durumu "katlanılmaz" olarak tanımlayarak, bölgeye yardım ulaştırmanın daha etkili hale gelmesi gerektiğini söyledi. Wadephul, Almanya'nın İsrail'e olan bağlılığı ile insan onuru ve uluslararası hukuk değerleri arasında bir denge kurulması gerektiğini vurguladı.

2023'te Almanya, İsrail'e 326,5 milyon euro değerinde silah ihracatına onay vermişti. Bu, 2022'ye kıyasla 10 katlık bir artış anlamına geliyor. 2024'te bu rakam 161,1 milyon euroya geriledi.

Başbakan Merz'in yanı sıra Dışişleri Bakanı Wadephul da İsrail'in Gazze'deki faaliyetlerine karşı eleştirinin dozunu son günlerde artırdı.Fotoğraf: Thomas Imo/AA/IMAGO

ABD'den dikkat çeken açıklamalar

İsrail'in en önemli müttefiki olan ABD'de de söylem değişiyor. Başkan Donald Trump, New Jersey'de gazetecilere yaptığı açıklamada, "İsrail ile konuşuyoruz. Bu durumu bir an önce sonlandırmak istiyoruz" dedi. Söz konusu açıklama her ne kadar sembolik bir karakter taşısa da bu açıklama Trump'ın Netanyahu'ya verdiği koşulsuz desteğin azaldığını gösteriyor.

Belçika'daki Louvain Katolik Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Profesörü olan Elena Aoun, bu söylem değişimini "Netanyahu ile ilişkilerde belirgin bir gerginlik" olarak değerlendiriyor. Aoun, ABD'nin İsrail'e askeri ve finansal desteğinin ise hâlâ kesintisiz devam ettiğine dikkat çekiyor.

Öte yandan İsrail hükümeti Gazze'deki savaşa ek olarak Batı Şeria'daki yerleşim politikaları nedeniyle de eleştiriliyor. İsrail'e karşı bir adım da Birleşik Krallık'tan geldi. Londra, ilk kez aşırı sağcı bazı yerleşimcileri yaptırım listesine aldı.

AB'den temkinli adımlar

Berlin ve Washington'da bunlar yaşanırken, Avrupa Birliği (AB) de İsrail'le olan ilişkilerini yeniden değerlendirmeye başladı. Geçen hafta, AB dışişleri bakanları İsrail ile ticaret ve siyasi ilişkileri belirleyen Ortaklık Anlaşması'nın gözden geçirilmesini gündeme getirdi. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Gazze'ye ulaşan insani yardımların "okyanusta bir damla" kaldığını söyledi.

Bu gelişmelere temkinli yaklaşılması gerektiğine dikkat çeken Aoun, "Bu söylem değişikliği, eyleme dönüşmüş değil. Anlaşmanın gözden geçirilmesi sadece bir başlangıç. AB'nin hâlâ karar vermesi gereken asıl konu, İsrail'in Anlaşma'nın 2'nci maddesini ihlal edip etmediği" değerlendirmişini yapıyor. Bu madde, AB ile İsrail arasındaki ticari ilişkileri insan haklarına saygı koşuluna bağlıyor.

Şu ana kadar 27 AB ülkesinden 17'si anlaşmanın gözden geçirilmesini destekledi. Almanya, Macaristan ve Çekya ise bu adıma karşı çıktı. İsrail bu üç ülkeye açık bir şekilde teşekkür etti.

Çalışmalarını Fransa'daki IFRI Güvenlik Araştırmaları Merkezi'nde sürdüren Amélie Férey, AB'nin bu bağlamda etkisinin sınırlı olduğunu vurguluyor. Férey, "ABD, ana silah ve finansman sağlayıcısı. Dolayısıyla destek ya da destek eksikliği büyük fark yaratıyor" diyor.

Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığı'na göre Gazze'de 54 bin civarında kişi hayatını kaybetti.Fotoğraf: Jack Guez/AFP/Getty Images

Uluslararası Ceza Mahkemesi süreci

2024'ün Kasım ayında, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Kararın sembolik önemi büyük olsa da pratik etkisi tartışmalı.

Almanya, Macaristan, Fransa ve Belçika bu kararları uygulamayacaklarını açıkladı. Aoun bu durumun uluslararası adalet mekanizmalarının zayıfladığını gösterdiği görüşünü savunurken, Férey farklı bir görüşte: "Tutuklama kararı, Netanyahu ve ekibinin hareket özgürlüğünü kısıtladı. Artık birçok ülkeye seyahat etmekten çekiniyorlar."

UCM'nin Netanyahu hakkındaki kararı, mahkemenin demokratik bir ülkenin görevdeki liderine, sürmekte olan bir çatışma nedeniyle çıkardığı ilk karar olma niteliğini taşıyor. Karara sert tepki veren Netanyahu, suçlamaları "rezalet" olarak nitelendirmiş ve İsrail'in Gazze'de yalnızca kendini savunduğunu söylemişti.

Avrupa'nın inandırıcılığı sorgulanıyor

Öte yandan Férey, Avrupa'nın Gazze konusundaki yaklaşımının iki yüzlü olduğu eleştirisini yöneltiyor. AB'nin izlediği politikaların kuruluşun küresel düzeyde güvenilirliğini ciddi biçimde zedelediğine dikkat çeken Férey, Avrupa'nın artık iki devletli çözüm yönünde somut bir yol haritası sunması gerektiğini söylüyor. Férey, "Avrupa Ukrayna için kendi kaderini tayin hakkını savunurken, Gazze'de Filistinliler için aynı ilkeyi uygulamıyor" diye konuşuyor.

İsrail Gazze Şeridi'nin yüzde 40'lık kısmını kontrol ettiğini belirtiyor. Fotoğraf: Jack Guez/AFP/Getty Images

İsrail içinde ve dışında artan baskı

İsrail'in Gazze'deki askeri operasyonu sürerken, ordu bölgenin yaklaşık yüzde 40'ını kontrol altına aldığını ve iki ay içinde bu oranın yüzde 75'e çıkarılacağını duyurdu.

On bir hafta süren ablukanın ardından Gazze'ye yardımların sınırlı bir biçimde girişine izin verilse de bölgedeki insani durum hâlâ çok ağır. Uluslararası yardım kuruluşlarına göre, koşullar felaket düzeyinde. Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığına göre ise savaş nedeniyle şimdiye kadar yaklaşık 54 bin Filistinli öldürüldü, 122 bin kişi de yaralandı.

Öte yandan İsrail içindeki muhalefet de giderek büyüyor. Rehinelerin aileleri ve sivil toplum örgütleri, protesto gösterilerini sürdürüyor. Aoun, buna rağmen İsrail halkının büyük çoğunluğunun hâlâ savaşa desteğinin sürdüğünü söylüyor: "Anketler yüzde 50'den biraz fazla bir kesimin operasyonları desteklemeye devam ettiğini gösteriyor.

Stratejik hedeflere ulaşıldı mı?

Netanyahu, savaşın başlangıcından bu yana ana stratejik hedefin Hamas'ı yok etmek olduğunu defalarca dile getirmiş olsa da, bu hedefe henüz ulaşılabilmiş değil. Aoun, "Savaş iki yıldır sürüyor. Değişen asıl şey uluslararası algı. Özellikle Filistinlilerin çektiği acılar artık daha fazla görünür durumda" diyor.

Férey ise farklı bir görüşte:

"Eğer amaç Hamas'ın askeri tehdidini yok etmek idiyse, bu başarıldı. Fakat siyasi hedefler ve kalıcı barış çok daha karmaşık."

 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?