1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD medyası nasıl Trump'ın yörüngesine giriyor?

Scott Roxborough
19 Eylül 2025

ABD'de televizyoncu Jimmy Kimmel'ın programının yayından kaldırılması ve diğer başka emareler Hollywood ve ABD medyasında keskin bir sağa kayışa işaret ediyor.

Jimmy Kimmel, 96. Akademi Ödülleri'nin açılışında seyircileri selamlıyor.
Jimmy Kimmel Fotoğraf: Mike Blake/REUTERS

Robert Redford'un bu hafta hayatını kaybetmesi yalnızca bir sinema efsanesinin kaybı değildi. Aynı zamanda kendisini Amerika'nın ilerici vicdanı olarak gören bir Hollywood döneminin de sonunu simgeliyor.

Redford, bağımsız sesleri ve toplumdaki eleştirel bakış açısını destekleyen, ABD eğlence endüstrisinde liberal bir vizyon anlamına geliyor. "Başkanın Bütün Adamları" filminde Watergate skandalını araştıran gazeteci Bob Woodward'ı canlandıran Redford, kamera dışında da çevre sorunları ve yerli halkların hakları için savaşan bir aktivistti.

Redford'un ölümüne denk gelen bu hafta, ABD eğlence sektörünün sağa kayışının yeni işaretleri görüldü. Kültürel güç dengesi giderek Redford'un temsil ettiği Hollywood'dan Donald Trump'ın Amerikasına daha yakın bir yöne kayıyor.

Bu kayış, aşırı sağcı aktivist Charlie Kirk'ün öldürülmesine ABD medyasının verdiği tepkide açıkça görüldü.

Charlie Kirk, Cumhuriyetçi Ulusal Kongre'nin ilk gününde konuşma yapıyor.Fotoğraf: RS/MPI/Capital Pictures/picture alliance

ABD'nin ulusal yayın ağı ABC, popüler gece şovu ve eski Oscar sunucusu Jimmy Kimmel'ı, Kirk'ün katilinin bir MAGA (Trump'ın "Make America Great Again" hareketi, Türkçe anlamı ile Amerika'ya Yeniden Mükemmel Yap) destekçisi olabileceğini ima eden sözlerinin ardından "süresiz" olarak yayından kaldıracağını duyurdu.

Bu karar, ulusal yayın denetleyicisi Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın Kimmel'in sözleri nedeniyle ABC'ye karşı harekete geçeceği tehdidinin ardından alındı. Rakip yayın kuruluşu CBS de birkaç hafta önce Stephen Colbert'in yer aldığı "Late Show" programını mali sebeplerden dolayı iptal edeceğini duyurmuştu.

David Ellison: Paramount medya patronu Trump ile aynı safta

Ancak bu iptal kararının zamanlaması, Stephen Colbert'in programının siyasi sebeplerle sonlandırıldığı yönünde soru işaretleri ve suçlamalara yol açtı.

Stephen ColbertFotoğraf: Andy Kropa/Invision/AP/picture alliance

Temmuz ayında medya şirketi Paramount'a bağlı CBS News kanalı, 2024'te Kamala Harris ile yapılan "60 Minutes" röportajıyla ilgili bir davayı çözmek için Trump'a sessizce 16 milyon dolar (13,5 milyon euro) ödedi. Trump, "60 Minutes" röportajının Harris'i daha iyi göstermek için değiştirildiğini, ancak çok az kanıtla iddia etmişti. Colbert, bu ödemeyi "koca bir rüşvet" olarak nitelendirdikten sonra CBS programını iptal etti. Colbert geçen Pazar Emmy ödülü kazanmış olsa da Mayıs 2026'ya kadar ekrandan çekilecek.

Bu hafta ayrıca Oracle milyarderi ve dünyanın en zengin ikinci insanı olan, Trump'a yakınlığıyla bilinen Larry Ellison'ın oğlu David Ellison hakkında da yeni spekülasyonlar ortaya atıldı. Haberlere göre Ellison, Paramount'u 8 milyar dolara satın aldıktan sonra şimdi de Hollywood'un bir başka devi Warner Bros'u bünyesine katmayı düşünüyor. Discovery da satın almayı düşündüğü şirketler arasında.

David EllisonFotoğraf: Charly Triballeau/AFP/Getty Images

Böyle bir hamle, Paramount'un CBS ile "Görevimiz Tehlike" ve "Star Trek" serilerini de içeren varlıklarını, Warner'ın DC Studios (Örümcek Adam, Batman), CNN ve HBO gibi güçlü markalarıyla birleştirebilir.

Başka bir dönemde bu gibi bir anlaşma büyük bir tekelleşme alarmı yaratırdı. Ancak Trump yönetimindeki düzenleyici kurumlar önceliğini değiştirdi. Yetkililer artık rekabet endişesi yerine siyasi "tarafsızlığı" öne çıkarıyor ve CNN'in ise özellikle dikkatli incelemeye tabi tutulması bekleniyor.

Bari WeissFotoğraf: Leigh Vogel/Getty Images

Ellison, Trump'ın gündemine uyum sağlama konusundaki istekliliğini, CBS News için ombudsman olarak Trump danışmanı ve muhafazakâr düşünce kuruluşu yöneticisi Kenneth Weinstein'ı atayarak şimdiden göstermiş durumda. Ayrıca "anti-woke" (anti-duyarlı) Free Press'in kurucusu Bari Weiss ile CBS'de olası bir rol hakkında görüşmeler yaptı.

Bir dizi iftira davası

Paramount, güçlü sağcı aktörlere boyun eğen tek şirket değil. ABC News kısa süre önce, sunucu George Stephanopoulos'un Trump karşıtı yorumları nedeniyle açılan bir iftira davasını çözmek için 15 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Öte yandan Wall Street Journal ve New York Times ise hâlâ Trump'ın açtığı milyarlarca dolarlık benzer davalarla karşı karşıya.

ABC'nin Kimmel'i yayından kaldırma kararının ticari bir gerekçesi de var. ABC'ye bağlı birçok istasyonu elinde bulunduran Nexstar, ABD'nin en büyük istasyon sahibi olmasını sağlayacak dev bir birleşme için hükümet onayı bekliyor. Bu birleşme öncesinde Nexstar, geçici olarak Kimmel'in gece şovunu kendi istasyonlarında durdurdu.

Bundan birkaç hafta önce şirketin CEO'su, TV rakibi Tegna ile yapılacak 6,2 milyar dolarlık birleşmeyi duyururken Trump yönetimini öven açıklamalar yapmıştı. Eleştirmenler, bu eylemlerin etkisinin caydırıcı olduğunu; televizyon kanallarının, stüdyoların ve dijital platformların, başkanın tepkisini çekebilecek programlar konusunda giderek daha temkinli davrandığını söylüyor.

Medya devleri Woke değerlerden vazgeçiyor

Disney de kısa süre önce "woke" (duyarlılık / farkındalık) değerlerden uzaklaştığını ilan etti. Şirket CEO'su Bob Iger, amaçlarının "herhangi bir gündemi ilerletmek değil, eğlendirmek" olduğunu açıkladı.

Trump'ın yeniden seçilmesinin ardından geçen aylarda, büyük stüdyolar çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) programlarını sessizce geri çekti. Disney kültürel girişimlerini yeniden markalarken Amazon ve Paramount ise DEI ile bağlantılı işe alım hedeflerini ve eğitim programlarını kaldırdı.

Bu değişiklikler, Trump'ın federal DEI programlarını ortadan kaldıran ve bu programları sürdüren şirketler için düzenleyici denetim sinyali veren başkanlık kararnamesinin ardından geldi.

Muhafazakâr içerik üretimi

Program akışındaki değişim de gözle görülür durumda. Amazon, Melania Trump'ın hem yapımcısı olduğu hem de konu alındığı iki belgesel için, #MeToo döneminde iptal edilen yönetmen-yapımcı Brett Ratner'ın yöneteceği projeler dahil, dudak uçuklatan 40 milyon dolar ödüyor. Platform ayrıca Trump'ı ABD'de ünlü yapan reality şovu "Çırak"ın ilk yedi sezonunu yeniden yayımlıyor.

Donald TrumpFotoğraf: PicturePerfect/IMAGO

Hollywood'un muhafazakâr yöne kayışı, Trump'ın ikinci başkanlığından önce başlamıştı. Taylor Sheridan'ın neo-Western dizisi "Yellowstone" ve onun benzeri dizileri Emmy Ödülleri tarafından görmezden gelinmesine rağmen milyar dolarlık birer yapım hâline gelmişlerdi. Sheridan'ın son dizisi "Landman" ise hikâyesinin merkezine petrol işçilerini yerleştiriyor; dizideki karakterler temiz enerjiye ve devlet bürokrasisine karşı sert eleştiriler yöneltiyor.

Ayrıca Hristiyan temalı film ve diziler de yeniden yükselişte. Utah merkezli "inanca dost" yapım şirketi Angel Studios, bu alanda öne çıkan yeni bir oyuncu haline geldi. "Tutku - İsa Mesih'in Çilesi" oyuncusu Jim Caviezel'in rol aldığı "Özgürlüğün Sesi" dünya çapında 250 milyon dolar hasılat yaptı. Bununla birlikte İsa'nın yaşamını konu alan animasyon filmi "Kralların Kralı" ise 77 milyon dolar kazandırdı.

Alanna De La Rossa ve Jim Caviezel, Sound of Freedom filmi sahnesi.Fotoğraf: Landmark Media/IMAGO

Geçen hafta Angel Studios 1,3 milyar dolarlık bir piyasa değeriyle halka açıldı. Yaklaşan projeleri arasında destansı bir İncil gerilim filmi "Zero A. D." ve Amerika'nın ilk başkanı George Washington'ın gençliğini yücelten "Young Washington" yer alıyor.

Bu yöneliş yalnızca ideolojik değil, çünkü bu noktada ekonomi de belirleyici rol oynuyor. Sinema gişe gelirleri hâlâ COVID öncesi seviyenin altında ve dijital yayıncılık, DVD işini yani stüdyolar için önemli bir gelir kaynağını bitirmiş durumda. Bunun yanı sıra kablo TV endüstrisi de izleyicilerin yayın paketlerini iptal etmesiyle darbe aldı. Dolayısıyla kâr arayışındaki Hollywood, düşük maliyetli ve garantili projelere yöneliyor. Bu nedenle inanç temalı ve muhafazakâr eğilimli film ve diziler, çoğu zaman düşük bütçeyle ve ünlü yıldızlar olmadan üretilebildiği için sadık bir izleyici kitlesi ve daha yüksek kâr marjı sağlayabiliyor. Reklam verenler de kutuplaştırıcı temalardan uzak duran içerikleri tercih ediyor.

Ancak eleştirmenler, Hollywood'un bir tür tekdüzeliği başka bir tekdüzelikle değiştirme riskine dikkat çekiyor. New Republic ve diğer yayınların "büyük duyarsızlık" (great unwokening) olarak adlandırdığı bu yeni dönem, seyirci talebinden çok sektörün çaresizliğini yansıtıyor olabilir.

2010'ların sonlarında ilerici hikâye anlatıcılığının yükselişi nasıl dijital yayıncılğın genç aboneleri çekme arayışıyla örtüşmüşse, bugünkü sağa kayış da stüdyoların maliyetleri düşürme ve bilançoları dengeleme çabasına denk geliyor.

Bir zamanlar Hollywood'un devlet gücüne meydan okuyabileceği fikrinin simgesi olan Robert Redford'un aksine, günümüzde eğlence endüstrisi artık meydan okumaktan çok ayakta kalmaya odaklanmış görünüyor ve şimdilik hayatta kalmak, Trump'ın MAGA ideolojisiyle uyum sağlamak anlamına geliyor.