"Heybetli bir güzelliğe sahip olan Dubrovnik ve gri Üsküp arasındaki zıtlıklar, tahmin edilenden daha da büyük. Zira Horst Köhler'in art arda ziyaret ettiği eski Yugoslavya'nın iki kenti arasında sadece mimari açıdan farklılar söz konusu değil.

NATO'nun üyelik davetinden sonra Hırvatistan'ın kendine olan güveninin daha da arttığı aşikar. Ayrıca dış politikada en önemli hedefi olan Avrupa Birliği'ne tam üyeliğe de giderek yaklaşıyor. Hırvat hükümeti, en geç 2010 yılına kadar Birliğe üye olacağı kanısında. Ancak o tarihe kadar yapılması gereken ev ödevleri de var: Yargı ve kamusal yönetiminde reformlar, ayrıca yolsuzlukla mücadele konularında ikna edici ilerlemeler sağlaması gerekli.

Ancak bu sukünet, Makedonya'da daha az hissediliyor. NATO'dan üyelik daveti gelmemesi nedeniyle yaşanan hayal kırıklığı büyük. NATO'da Yunanistan'la yaşanan isim tartışmasında dost ülkelerin sözünü geçireceğine yönelik büyük beklentiler, tamamen sönmüş durumda. Beklenen reformların hala gerçekleşmemesi yüzünden AB üyeliğine de kuzeyindeki komşularından daha uzakta bir yerde duruyor.

Bu çerçevede, Köhler'in ziyareti tam da zamanında yapılmış oldu. Alman Cumhurbaşkanı, isim tartışmasında Yunanistan'ın uzlaşma yönünde adım atması gerektiğini, şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. Köhler ayrıca Üsküp yönetiminin; ulusal kimliğinin isminde olduğu gibi kalması görüşüne de destek verdi.

Diğer yandan Köhler, kibirsiz ve doğal tavırlarıyla Makedonyalı gençleri etkiledi. Gençlerle biraraya gelen Köhler, meraklı ve açıktı. Rahat ve özgün tavırları, insanları dinleme yeteneği ve onlarla ilgilenmesi, inandırıcıydı ve bu ona olan saygıyı arttırdı.

Bununla birlikte Köhler, rahatsız edici konuşmalar da yaptı. Gençlere uyarılarda bulunarak birbirine düşman etnik grupların uzlaşma aramalarını isteyen Köhler, siyasi muadillerinden de ortalığı kasıp kavuran yolsuzlukla mücadele etmelerini, yargı ve idari alanda gerekli reformların yapılması talebinde bulundu. Ancak bu, her yerde açık olan kulaklara çalınmadı. Daha çok Alman ekonomi uzmanlarının yaptığı görüşmelerde kafaların karışmasına yol açtı. Aynı şekilde Hırvatistan'da da Alman işadamları, politikacılar ve Hırvat ekonomistler, Alman yatırımları için öncelikli olan koşula işaret ettiler: "Yabancı yatırımcıları zarara sokan yolsuzlukla mücadele."