1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Kıbrıs'ta referandum...

Rainer Sollich / DW1 Nisan 2004

İsviçre’de günler süren Kıbrıs görüşmelerinin son gününde BM Genel Sekretereri Kofi Annan, planının son şeklini taraflara sundu. Plan, Ada’nın her iki tarafında referandum yapılmasını öngörüyor. DW’den Rainer Sollich, planın ve referandumun başarı şansını değerlendirdi...

BM Genel Sekreteri Kofi Annan gerçekten herşeyi denedi. Kıbrıs’taki her iki tarafın temsilcileriyle haftalar boyunca her bir ayrıntı üzerinde müzakere etti. Ardından anavatanlar Türkiye ve Yunanistan’ı göreve çağırdı. Hatta son dakikada telefonla ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ı müzakerelere dahil etti.

Ancak bunların hiçbiri işe yaramadı. İkiye bölünmüş adanın yeniden birleşmesi için yürütülen görüşmelerden uzlaşma çıkmadı. Ve bilindiği kadarıyla özellikle de Kıbrıs Rum kesiminin direnişi nedeniyle. Kıbrıs Türk tarafında da uzlaşmanın önünü tıkamak isteyenler vardı. Özellikle Kıbrıslı Türk lider Rauf Denktaş olumsuz yaklaşımıyla öne çıktı. Görüşmelerde arabuluculuk yapan Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen’ın davranışlarını Nazi generaline benzetti. Ancak bu saçma benzetmeyle aslında kendisinin ne kadar geriye dönük bir kişi olduğunu ortaya koydu.

Kıbrıs konusunda başarısızlıkla sonuçlanan sadece görüşmelerdi, fikrin kendisi değil. Çünkü Kofi Annan’ın şu anki planı, uluslararası diplomaside pek alışılmış bir yöntem olmasa da, karar yetkisinin seçilmiş devlet temsilcilerinden halkın kendisine aktarılması yönünde. Annan, Ada’nın birleşmesi ile ilgili 9 bin sayfayı aşan planını 24 Nisan’da Ada’nın her iki kesiminde referanduma sunacak. Halkların 30 yıllık bölünmüşlüğün ardından ve referandumdan bir hafta sonra gerçekleşecek AB üyeliği öncesinde politikacılardan daha bilge bir karar alabilecekleri umuduyla...

Bu umudun sonuçta saf bir dilek olarak kalması tehlikesi ise oldukça yüksek. Çünkü referandumdan "evet" kararı çıkmasına şu an için sadece Türk tarafında şans tanınıyor. Gerçi birleşmeye karşı çıkan Kıbrıslı Türk lider Rauf Denktaş’ın nüfuzu da küçümsenmemeli. Ancak Kuzey Kıbrıs Başbakanı Mehmet Ali Talat da Ankara hükümeti de çözümün çıkarlarına olacağı görüşünde. Çözüm, Talat’a da Ankara’ya da önemli avantajlar getirecek. Bir yandan, Ada’daki Türkler uluslararası dışlanmışlıktan kurtulup özellikle de ekonomik açıdan AB üyeliğinden Rumlar ile birlikte yararlanacak. Türkiye ise AB üyeliği çabalarında avantajlar yakalayacak.

Yunan tarafında ise uzlaşma isteği görülmüyor. Özellikle de Kıbrıslı Rumlar, 1974’teki Türk askeri müdahalesi ile göç etmek zorunda kalan Rumlar’ın mümkün olduğunca kapsamlı bir şekilde geri dönüşünde ısrarlı. Bir yandan oldukça anlaşılabilir durum. Diğer yandan ise bu talebin, kendi topraklarında Rumlar’ın çoğunlukta olmasından endişe eden Kıbrıslı Türkler’i korkutması da aynı ölçüde anlaşılır. Çünkü Rumlar zaten yüzde 80’lik oranla Ada nüfusunda büyük çoğunluğu oluşturuyor.

AB’nin Ankara ve Kıbrıslı Türkler üzerinde nüfuzunu kullandığı görüldü, ancak benzer baskıyı Rumlar üzerinde kuramaması dezavantaj yarattı. Rumlar’ın fazla kazanacak da kaybedecek de birşeyleri yok. Çünkü 1 Mayıs’taki AB üyeliği çoktan karara bağlandı. Atina hükümeti de bu durumu diğer AB ülkelerinin direnişlerine karşı sürekli kullandı. Yunanistan’ın şimdi kendisinin de devreye girmesi ve Annan planının kabul edilmesi için Kıbrıslı Rumlar üzerinde nüfuzunu kullanması gerekir. Ada’nın yeniden birleşmesi Rumlar’ın direnişine takılırsa sadece Kıbrıs’ın AB üyeliği çok büyük bir kusurla gölgelenmiş olmayacak. Aynı zamanda Ada’da cepheler keskinleşebilir ve sonuçta Ada’nın bölünmüşlüğü kalıcılaştıracak bir sürece girilebilir.