Kıbrıs'ta sandıklar açılıyor
17 Şubat 2013Anketlere göre ikinci sırada ise yüzde 27,3’lük oy oranıyla eski Sağlık Bakanı Stavros Malas bulunuyor.
Euro krizi öncesinde turizm ve bankacılık sektörüyle göz kamaştıran Güney Kıbrıs'ta yeni devlet başkanını zorlu bir dönem bekliyor. Kıbrıs’ın güneyinde rakamlar hiç iç açıcı değil. İşsizlik oranı, adanın ikiye bölündüğü 1974 yılından bu yana kaydedilen en yüksek orana, yüzde 15’e ulaşmış durumda. Borçlar, GSYİH’nin yüzde 85’ine yükseldi. Bu oran beş yıl önce yüzde 50’nin altındaydı.
Lefkoşa Üniversitesi Avrupa Araştırmaları ve Uluslararası Gelişmeler Merkezi Başkanı Andreas Teofanus, Güney Kıbrıs ekonomisindeki hızlı düşüşü, ülkedeki bankacılık sektörünün Yunan ekonomisiyle çok iç içe geçmiş olmasına ve yüksek kamu harcamalarına bağlıyor.
“Kıbrıs bankacılık sektörü Yunan ekonomisiyle sıkı sıkıya bağlantılı. Yunanistan krize girdiğinde biz de etkilendik. Borçlar tıraşlandığında bir gecede GSYİH’mizin yüzde 25’ini kaybettik. Devlet harcamaları şu an GSYİH’nin neredeyse yarısına ulaştı. Bu, tehlikeli. Benim görüşüm, bu oranın yüzde 40’ın altında kalması gerektiği.”
"Katı tasarruf krizi derinleştirir"
Yunanistan’a yönelik kurtarma paketi çerçevesinde borçların tıraşlanması, Güney Kıbrıs’a pahalıya mal oldu. Güney Kıbrıs bankaları Yunan devlet tahvilleri bulundurduğundan, tıraşlama sonucu birdenbire 4 buçuk milyar eurodan feragat etmek zorunda kaldılar.
Teofanus, Güney Kıbrıs’ta çok fazla sayıda memur bulunduğuna, ücretlerin yüksekliğine ve sosyal sigorta sisteminin çok cömert olduğuna da dikkat çekiyor. Rum iktisatçı diğer yandan Yunanistan’daki gibi katı tasarruf politikalarından uzak durulması ve öncelikle konjonktürün yeniden canlandırılması gerektiği uyarısında bulunuyor. Ekonomik krizdeki bir ülkede katı tasarruf paketlerinin sadece krizi derinleştireceğini kaydeden Teofanus, Kıbrıs’ta kamu sektöründeki reformlarda daha ılımlı bir yol izlenmesi gerektiğini belirtiyor.
"Kıbrıs yeniden toparlar"
Kıbrıs’ta ekonomik patlama 1960’lı yıllarda başladı. Kıbrıs uzmanı tarihçi Heinz Richter, 1974’te Türkiye’nin Kıbrıs Harekâtı’nın bile ada ekonomisine büyük bir zarar vermediğini belirtiyor. Richter, ancak bölünmenin başka etkileri olduğunu kaydediyor:
“Birdenbire her üç Kıbrıslı Rumdan biri mülteci konumuna düştü. Durum, 1945’in Almanyası ile karşılaştırılabilir. 1978, 1979’da ilk kez Kıbrıs’a gittiğimde artık son çadırkentler duruyordu. Bu süre içinde işgalin etkilerini gidermeyi ve ekonomiyi geliştirmeyi başarmışlardı. Kıbrıslılar ve idare sistemleri etkindir. Burası Batı Avrupa’dan etkilenmiş bir devlet ve 70 yıllık İngiliz sömürge yönetimi de olumlu bir miras bıraktı. Kıbrıslıların yeniden bellerini doğrultacaklarına eminim.”
Rum iktisatçı Andreas Teofanus da aynı görüşte. Yunanistan’dan farklı olarak Güney Kıbrıs’ta sorunların çoğunun iç yapısal bozukluklardan ziyade, Yunanistan bağlantısı gibi dış faktörlere dayalı olduğunu belirtiyor.
Ruslar ve kara para
Güney Kıbrıs’ta hizmet sektörü, ekonominin yüzde 80’ini oluşturuyor. Turizm ekonomide önemli yer tutsa da uzmanlar bu sektörde de modernizasyona ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Ekonomide bir diğer önemli sektör, bankacılık. Eskiden Arap ülkeleriyle bağlantılar önemli rol oynarken, düşük vergiler son yirmi yıldır özellikle de Rusları adaya çekti. Güney Kıbrıs ile Rusya uzun süredir siyasî, kültürel ve dinî alanda yakın ilişki içinde. Öyle ki bu küçük ülke, Rusya’nın para aklama merkezi olarak tabir ediliyor.
Bu konu, krizdeki Güney Kıbrıs’a AB yardımlarının önündeki en büyük engellerden biri. Avrupa’daki hâkim görüş, Güney Kıbrıs bankalarına para yardımının, Rus kara parasıyla çalışan kuruluşları kurtarmak anlamına geleceği yönünde.
AB'den 17,5 milyar euroluk beklenti
Tarihçi Heinz Richter ise, başta Ruslarınki olmak üzere adada kara para aklandığının yirmi yıldır herkesçe bilindiğine dikkat çekiyor ve "AB bunu şimdi mi fark etti" diyor. Rum iktisatçı Teofanus da kara para aklama tartışmalarını abartılı buluyor ve Kıbrıs’ta kimsenin bir kara para aklama makinesi olarak görülmeyi istemediğini, sorunların yasal çerçevede çözümü için elden gelenin yapılacağını belirtiyor.
“Kıbrıs toplumu olumlu bir yeni başlangıç istiyor. Ama ortaklarımızın dayanışmasına da ihtiyacımız var.”
Bu da Kıbrıs’ın geçtiğimiz yaz AB’den talep ettiği 17 buçuk milyar euroluk yardım anlamına geliyor. Euro Bölgesi ülkelerinin çoğu ise iktidar değişikliğine bel bağlıyor. Komünist AKEL partisinin lideri, şu anki devlet başkanı Dimitris Hristofyas yardımlar karşılığında özelleştirmeleri reddettiği için müzakerelerden sonuç alınamamıştı.
© Deutsche Welle Türkçe
Daphne Grathwohl/Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Ercan Coşkun