Kılıçdaroğlu tartışmaları sadece CHP'yi mi etkiliyor?
28 Mayıs 2025
CHP kurultayları ile ilgili yargı süreci devam ettiği sırada partinin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu sürece ve son gelişmelere yönelik tutumu tartışma yarattı. DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, bu sorunun çözülmemesinin sadece CHP'yi değil toplumsal muhalefeti de etkileyebileceğine dikkati çekti.
CHP'nin 38'inci Olağan Kurultayı ve 21'inci Olağanüstü Kurultayı ile ilgili iddialar üzerine açılan soruşturmaların yargı süreci devam ediyor. 26 Mayıs'taki ikinci duruşmada mahkeme tutanağında ilk kez "mutlak butlan" ifadesi yer alırken, davacılar "kurultayın yok hükmünde olduğunun tespitini" de istedi. Yeni duruşma 30 Haziran'da yapılacak.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise "Bu duruşmalar sonuç odaklı değil, süreç odaklı. CHP'yi tartıştırmaya, karıştırmaya çalışıyorlar. Bu işlerin sürecinden istifade ediyorlar" ifadelerini kullandı.
"Mutlak butlan" ilanı yani 38'inci kurultayın yok hükmünde sayılması durumunda 4-5 Kasım 2023'ün hemen öncesine dönülecek ve Kılıçdaroğlu'nun yeniden genel başkan olmasının önü açılmış olacak.
Kılıçdaroğlu neden sessiz?
Kılıçdaroğlu, kurultayda kaybetmesinin ardından gerek kendisi gerek yakınındaki isimlerin bazıları partinin yeni yönetimi ve değişim bayrağını açan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile gergin bir ilişki yürüttü. Son dönemdeki tutuklamalara karşı sürdürülen mücadeleye de yeterli destek vermeyen Kılıçdaroğlu sessizliğini koruyor.
Kamuoyunda ise "mutlak butlan ilanı durumunda" partiye yeniden genel başkan olarak dönüp dönmeyeceğini ve neden sessiz kaldığını sorgulayanlar bulunuyor.
DW Türkçe olarak son gelişmelere dair sorularımızı Kılıçdaroğlu'nun yakınındaki pek çok isme ve özel kalemine ilettik. Kılıçdaroğlu'nun Özel Kalem Müdürü "Sayın Genel Başkan bu konularda herhangi bir açıklama yapmayacak" yanıtını verirken, avukatı Celal Çelik de Kılıçdaroğlu'nun röportaj vermeyeceğini kaydetti. Kılıçdaroğlu'na en yakın isimlerden Bülent Kuşoğlu ise Kılıçdaroğlu'nun "partiye zarar vermemek için sessiz kaldığını, çünkü dediklerinin sosyal medyada çarpıtıldığını" ifade etti.
Peki Kılıçdaroğlu'nun bazılarının tepkisini çeken sessizliğini nasıl yorumlamak gerek?
Siyaset Bilimci Berk Esen, şu ana kadar "şaibe kapsamında" Kılıçdaroğlu ile hareket eden ekibin tek bir somut bir delil paylaştığını ya da iddiaları destekleyecek bir örnek verebildiğini görmediğini söyleyerek, şöyle konuşuyor:
"Ortada elle tutulur hiçbir iddia yok. Ama bir şekilde Kılıçdaroğlu'na yakın siyasetçiler bunu hep gündemde tutarak hem CHP içinde bu kavganın devam etmesine olanak sağlıyor, hem de iktidarın medya üstünden CHP'yi vurmasına ve bu süreçle partiyi köşeye sıkıştırmasına yol açıyorlar."
Kılıçdaroğlu'nun ne şaibeyle ilgili somut bir delil ortaya koyabildiğini ne de çıkıp "şaibe yoktur" dediğini söyleyen Esen, şöyle konuşuyor:
"İkisini de yapmayarak davanın nereye evrileceğini ve kendi işine yarayan bir sonuç çıkıp çıkmayacağını görmek istiyor. Bunu yaparken de açıktan eleştiren bir pozisyona girerek muhalif kamuoyunun tepkisini üstüne çekmek istemiyor. Dolayısıyla ne şiş yansın ne kebap usulü bir strateji takip ediyor."
Esen, Kılıçdaroğlu'nun kurultay sonrası yapması gereken şeyi geçmişten şu örnekle açıklıyor:
"Nasıl İsmet Paşa 1972'de, ki o zaman İnönü dolaylı yoldan kaybetmişti, ceketini ilikleyip Bülent Ecevit'in elini sıktıysa ve ondan sonra da genel başkanlıktan istifa edip, ardından Ecevit'i açıktan eleştirmediyse pekala Kılıçdaroğlu da bunu yapabilirdi."
Siyaset Bilimci Nurettin Kalkan da Kılıçdaroğlu'ndan kurultaydan beri beklenenin partinin birliğini ön planda tutarak, tartışmaları büyütmek yerine sakinleştirici bir rol üstlenmesi olduğunu, böylelikle bir onursal lider veya ağabey pozisyonu elde ederek belki çok daha güçlü olma şansı bulunduğunu söylüyor.
Kalkan, sözlerini "Ama Kemal Bey, 'partimin kurultayı şaibesizdir' diyerek destek vermek yerine bu şaibe iddialarına karşı suskun kalarak tartışmayı kendisi büyüttü. Hatta bunun olabileceğini de ima etti" diyerek sürdürüyor.
Kalkan: Varlığıyla bölen, yokluğuyla eksik bırakan
Kılıçdaroğlu ile ilgili tartışmaların ve tepkilerin kurultaydan bu yana zaman zaman alevlendiği görülürken, uzmanlara göre son yargı süreci ve mutlak butlan ihtimali bu konuyu basit bir polemikten CHP'ye zarar verici potansiyeli yüksek bir boyuta taşımış durumda.
"Kılıçdaroğlu'nun varlığı Cumhuriyet Halk Partisi'ni bölüyor, yokluğu ise eksik bırakıyor" diyen Kalkan, bu ikilemdeki "varlığıyla bölme" ifadesini şöyle açıyor:
"Kemal Bey yeni yönetimle son derece mesafeli ve çevresi de Özel'in liderliğini tanımıyor. Parti içindeki bazı isimler ve bazı belediye başkanları her kritik virajda mevcut yönetimle çelişkili bir pozisyona düşüyor. Parti içi disiplin sadece genel başkanının masaya demir yumruğunu vurması değil, belli konularda ahenk içerisinde hareket edebilmesidir."
Kılıçdaroğlu'nun varlığıyla bölme etkisini böyle gösterdiğini anlatan Kalkan, diğer yandan yokluğu ile eksik bırakmasını ise şu sözlerle açıklıyor:
"Beğenelim ya da beğenmeyelim CHP'nin 13 yıl gibi çok uzun bir süre genel başkanlığını yapmış, CHP'yi başka bir paradigmaya sokmuş bir isim. Bu kadar uzun bir sürede de parti elitleri içinde kendisini seven bir kitle oluştu. Kemal Bey'in olmaması bu isimleri partiden koparıyor. Kemal Bey'in çevresi CHP'yi AK Parti ile mücadelede eksik bırakırken, hatta bazen mücadeleye köstek oluyor."
Siyaset Bilimci Esen de Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin eski genel başkanlarının aksine hiçbir etkinliğe katılmadığına dikkat çekerek, "Kemal Bey kendisini onlardan daha üst bir yere konumlandırıyor. Ayrıca onlarla bu tarz etkinliklere katılarak genel merkeze destek veriyor görüntüsü içine girmek istemiyor" diyor.
Bu arada Kalkan, Kılıçdaroğlu'na yakın 20 kadar milletvekili bulunduğunu hatırlatarak, TBMM'de bir anayasa değişikliği sürecine girileceğini ve şu anda CHP'nin bir milletvekili kaybına bile tahammülünün olmaması gerektiğine dikkat çekiyor. Kalkan bu nedenle Kılıçdaroğlu'nun partiden uzaklaştırılması yönünde yapılan bazı seçmen çıkışlarını rasyonel bulmuyor.
CHP bu sorunlu süreçten nasıl çıkabilir?
Özgür Özel, Halk TV'de katıldığı son yayında sorular üzerine "Kemal Bey hakkında hiç kötü bir şey söylemem" diyerek, mevcut genel başkanın en önemli sorumluluğunun "önceki genel başkanlarına en üst düzeyde saygıyı göstermek, onları kıracak, üzecek bir şey yapmamak" olduğunu belirtti.
CHP yönetiminden Kılıçdaroğlu ile ilgili açıktan kötü bir açıklama yapılmamaya özen gösterilirken, diğer yandan eski Genel Başkan'ın kurultaydan beri takındığı bu tutumdan genel olarak rahatsız olunduğu da bilinen bir gerçek.
Esen, Özel'in izlediği bu politikayı yanlış bulduğunu söyleyerek bunun nedenini şöyle aktarıyor:
"Özel, Kılıçdaroğlu'nu rencide edecek hiçbir açıklama yapmak istemiyor. Ona destek veren grupların bir şekilde partiden ayrılarak partiyi daha da zayıflatmasını istemiyor ve dikkatli bir strateji takip ediyor. Ama özellikle bu dava süreciyle birlikte bence bu strateji etkisiz ve tehlikeli olmaya başladı. Çünkü Özel sessiz kaldıkça Kılıçdaroğlu'nun etrafındaki ekibin CHP'ye yönelttiği suçlamaların sanki bir dayanağı varmış gibi geliyor ve Kılıçdaroğlu eleştirilemiyor."
Peki bu durum ne kadar sürdürülebilir?
Siyaset Bilimci Kalkan'a göre bu sorunu çözmenin birinci yolu kesin bir hesaplaşmaya gidilmesi. CHP yönetiminde şu anda biraz "kol kırılır yen içinde kalır" tavrının baskın olduğunu söyleyen Kalkan, "Ama bu tavır varlığıyla bölüp, yokluğuyla eksik bırakma ikilemine katkı sağlıyor. Yani parti yönetiminin bir noktada birinden vazgeçmesi gerekecek" diyor.
Kılıçdaroğlu'nun farklı yöntemlerle tasfiye edilmeye çalışılması yerine açık bir yüzleşmenin parti için daha iyi olabileceğini dile getiren Kalkan, bu sorunun böyle devam etmesinin CHP'ye etkisine ilişkin şu yorumu yapıyor:
"Bu meselenin sürekli devam etmesi, Kılıçdaroğlu'nun adeta CHP'nin aşil tendonuna dönüşmesi partiyi seçmenin nezdinde kaotik bir parti görüntüsüne sevk ediyor. Kılıçdaroğlu'nun iddialara net şekilde mesafe koymaması, parti içindeki iç çekişme algısını güçlendiriyor ve iktidarın bu tartışmaları CHP'yi yıpratmak için kullanmasına zemin hazırlıyor."
Kurultay iptal edilir ya da partiye kayyum atanırsa CHP'nin toplumsal muhalefet gücünün ciddi şekilde tahribata uğrayacağını da söyleyen Kalkan, şu anda CHP'yi ilgilendiren gibi gözüken bu durumun tüm muhalefeti etkileyebileceğini ve siyasal rejim krizi potansiyeli taşıdığını söylüyor. Kalkan'ın dikkat çektiği en önemli risklerden biri de otoriter yönetimlerde görülen "pseudo" yani "sahte muhalefetin" oluşturulma ihtimali.
"Pseudo muhalefet" ya da Türkçe sahte muhalefet terimi, siyaset biliminde gerçek bir muhalefet rolü oynamayan, yalnızca muhalefet gibi görünen ama iktidarın çıkarlarına dolaylı ya da doğrudan hizmet eden partileri veya figürleri tanımlamak için kullanılıyor.
Süreçte neler olmuştu?
14 Mayıs 2023 genel seçiminde Millet İttifakı'nın Cumhurbaşkanı adayı olan Kılıçdaroğlu'nun kaybetmesinin ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil bazı partililer "değişim" talebiyle hareket etmiş ve 4-5 Kasım 2023'teki 38'inci Olağan Kurultay'da Özgür Özel yeni Genel Başkan olarak seçilmişti.
Kılıçdaroğlu'nun yeni parti yönetimi ve İmamoğlu ile ilişkisi bundan sonra gergin devam ederken, kurultaydaki konuşmasında kullandığı "Sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım" ifadeleri özellikle iktidar çevreleri tarafından gündemde tutuldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Şubat 2025'te Manisa 8'inci Olağan İl Kongresi'nde CHP'ye göndermede bulunarak, "Eski genel başkanlarını yere göğe sığdıramıyorlardı. Sürekli övgü yağmuruna tutuyorlardı. Türkiye'yi kurtaracak adam dedikleri Bay Kemal'i bir günde istenmeyen adam ilan ettiler. Şaibeli bir kurultayla Bay Kemal'i partiden tehcir ettiler" iddiasını dillendirdi.
Eski Genel Başkan'ın 7 Şubat 2025'te KRT'de uzun süren sessizliğinin ardından katıldığı programda kurultayla ilgili şaibe iddialarının hatırlatılması üzerine "Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir" diye konuştu.
Bu açıklamadan birkaç gün sonra ise haber bültenlerine CHP'nin 38'inci Kurultayı ile ilgili "şaibe" iddiaları üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın soruşturma başlattığı gelişmesi yansıdı. Savcılık, bazı delegeler ve eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş dava dilekçelerinde delegelere para karşılığında oy kullandırıldığı iddialarında bulunurken, Kılıçdaroğlu ve eski CHP Milletvekili Akif Hamzaçebi tanık olarak ifadeye çağrıldı; ancak ikisi de ifadeye gitmedi.
19 Mart'ta İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanması ile CHP üstündeki baskı artarken, CHP lideri Özel 6 Nisan'da kayyum riskini bertaraf etmek için düzenlenen olağanüstü kurultayda genel başkanlığını perçinledi. Geçerli oyların tamamını alarak yeniden Genel Başkan seçilen Özel, delinmesi beklenen Parti Meclisi (PM) seçiminde ise çıkardığı anahtar listesini parti tarihinde örneğine az rastlanacak şekilde firesiz seçtirdi.