280711 Krebs Bekämpfung
29 Temmuz 2011Gisela, 60’lı yaşların başında. Başında örgü bir beyaz şapka var. Şapkanın altından saçlarının yavaş yavaş çıkmaya başladığı görülüyor. Beş yıl önce konulan rahim kanseri teşhisinden bu yana kanser Gisela’nın yakasını bırakmıyor. Gisela, durumunu, “Tümör ikinci kez yayıldığında, kanserin sevmediğim bir akrabam olduğu gibi bir fikre kapıldım, benimle yaşıyor, bana çok yakın, hatta içimde. İlgi görüyor ve çok iyi besleniyor. Ona iyi bakıyorum, ama bir saçmalık yaptığında silah dolabını açıyoruz, doktorlara gidiyoruz ve biraz darbe alıyoruz" sözleriyle anlatıyor.
Kemoterapi ya da ameliyat… Alman doktorlar Gisela’ya bugüne kadar bu tedavi yöntemlerini uygulamış. Ancak artık Almanya’nın iki kentinde, Heidelberg ve Münih'te yeni bir yöntem denenmeye başlandı. Kanser hastaları, atom çekirdeğinin pozitif yüklü parçacıkları protonlar ya da iyonlarla tedavi ediliyor:
Gerd Datzmann, Münih'teki Rieneker Proton Merkezi'nde görev yapan bir fizikçi. Hareket ettirilebilen bir hasta yatağının önünde duruyor. Beyaz bir hastane odasının ortasına yerleştirilen bu yatak özel bir şekilde tasarlanmış. Büyük yuvarlak bir türbine benzeyen bu yatağın üzerinde yaklaşık bir metre uzunluğunda bir kol bulunuyor. Datzmann tedavinin bu yatakla yapıldığını söylüyor: “Işın, bu uzantı sayesinde hastanın vücuduna aktarılıyor. Cihazı odanın her yanına çekebiliyoruz, böylece hasta her açıdan da ışın alıyor.”
Sağlıklı dokulara asgari zarar
Hasta, aslında devasa mıknatıslardan oluşan bir tünelin içinde tedavi ediliyor. Yaklaşık 9 metre çapında ve yaklaşık 150 kilogram ağırlığındaki bu manyetik tünelde, mıknatıslar sayesinde toplanan ışın demeti hastanın vücudundaki tümöre gönderiliyor. Uzman Datzmann, bu yöntemle sağlıklı dokuya verilen zararın asgari düzeye indirildiğini söylüyor.
Kanser hücresine odaklı proton ışınları doku içerisinde ilerlerken yavaşlıyor. Kanserli dokuya geldiklerinde ise radyasyon uzmanı tarafından doz artırılıyor ve böylelikle sağlıklı dokuya fazla zarar verilmeden doğrudan tümöre müdahale ediliyor. Münih’teki merkezin başkanı Dr. Hans Rienecker, bunun kanserle mücadelede çok daha etkin bir yöntem olduğunu belirtiyor. Rienecker, “Diğer tedavilerde tümör dışındaki yerler de ışınlara maruz kalıyor. Örneğin röntgen ışınlarında vücudun tamamı ışın alıyor. Proton tedavisinde ise durum daha farklı: Bu parçacıkların nereye kadar gireceği, hız ayarı yapılarak belirleniyor" şeklinde konuşuyor.
Hassas dokularda en etkili yöntem
Bu yöntem Gisela’nın hayatını kurtarmış. Zira daha önce tam beş kez ameliyat olan Gisela'ye, kemoterapi uygulanmış. Ancak doktorlar tümörün yayılmaya devam ettiğini tespit etmiş. Gisela son çare olarak proton tedavisine başvurmuş. Heidelberg’de bulunan terapi merkezinin Bilim-Teknik Direktörü Thomas Haberer, yılda beş bin ila 10 bin hastanın bu tedaviden faydalanabildiğini söylüyor: “Özellikle hassas dokular söz konusu olduğunda farklı bir durum ortaya çıkıyor. Örneğin, görme sinirlerinin yakında bulunan beyin söz konusuysa. Mesela prostat tedavisini ele alalım: Bağırsak ile idrar kesesi birbirinden kolaylıkla ayrılamıyor, bu nedenle vücuda gönderilen ışınların tam olarak tümöre denk gelmesini, etraftaki sağlıklı dokuya ise dik bir şekilde düşmesini sağlamak zorundayım. Böyle durumlarda parçacık ışınları tercih ediliyor.”
Bu yöntemin en büyük dezavantajı ise böyle bir tedavinin uygulanacağı merkezlerin kurulmasının toplam 100 ila 200 milyon euroya mal olması. Bu tür bir tedaviye gereksinimi olan tüm hastaların tedavi edilebilmesi için Almanya’da altı ila sekiz adet yeni merkeze ihtiyaç var.
Nicolas Martin / Çeviri: Başak Özay
Editör: Hülya Köylü