1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Katar krizinin perde arkası

5 Haziran 2017

Suudi Arabistan öncülüğündeki beş Arap ülkesi Katar'a karşı bir takım yaptırımlar da içeren diplomatik abluka kararı aldı. Peki, karara giden süreçte hangi unsurlar rol oynadı?

Katar - Doha Skyline im Sandsturm
Fotoğraf: picture-alliance/Photoshot/Nikku

Pazartesi günü erken saatlerde Suudi Arabistan'ın başını çektiği dört Arap ülkesi Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini sonlandırdıklarını açıkladı. Suudilere katılan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır'a, ilerleyen saatlerde Yemen, Maldivler ve Libya’nın doğusundaki hükümetin de eklenmesiyle doğalgaz ve petrol zengini küçük Körfez ülkesine neredeyse tüm komşularının neden cephe aldığı tartışılıyor.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ve aynı zamanda Yemen'de devam eden iç savaşta Husilere karşı mücadele eden merkezi hükümete destek veren Suudi liderliğindeki koalisyonun bir parçası olan Katar'ın dışlanmasına gerekçe olarak "terör örgütlerine desteği" gösterildi.

Gelişmeler üzerine Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, "Biz var olan tablodan üzüntü duyduk. Aşılması için elimizden geleni yapmaya hazırız" dedi.

Müslüman Kardeşler, Hamas ve diğer örgütler

Suudi Arabistan resmi haber ajansı SPA'ya göre Katar, "bölgede istikrarı tehdit eden Müslüman Kardeşler, IŞİD ve El Kaide'nin de dahil olduğu birçok terörist ve mezhepçi grubu kucaklıyor."

IŞİD ve El Kaide'ye verilen destek konusunda doğrudan bir kanıt bulunmasa da, Katar'ın Müslüman Kardeşler ve Filistin'in Gazze Şeridi'nde yönetimde olan Hamas örgütlerine verdiği destek gizli değil.

Mısır'da Temmuz 2013'te demokratik olarak seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi bir askeri darbe ile devirerek yerine geçen Abdulfettah El Sisi, siyasi İslam'ı ana ideolojisi yapan ve İhvan olarak da bilinen grubu yasa dışı addetmiş ve yöneticilerini birer birer mahkum etmişti.

İhvan ile yıllardır dostane olmayan bir ilişki içerisinde olan Suudi Arabistan, Sisi iktidarının örgüte karşı sert tavrını destekliyor. Dolayısıyla Mısır'da darbe sonrası dönemde Suudi Arabistan ile ilişkiler gelişirken, İhvan'a desteğini saklamayan Katar ile ilişkiler kademeli olarak kötüleşmişti.

Sisi döneminde Katar'ın başkenti Doha merkezli El Cezire haber kanalının gazetecileri tutuklanmış ve 400 günü aşkın hapiste kalmıştı. Diğer tarafta ise Mısır ve Suudi Arabistan yakınlaşması, Mısır'ın Kızıldeniz'deki iki adasını Suudilere devretme fikrine kadar gitmişti.

Katar tarafına yakın gözlemcilere göre, Suudi Arabistan ve mevcut Mısır yönetimi İhvan'ın birçok Arap ülkesine yayılan siyasi ağından endişe duyuyor ve örgüte desteğinden dolayı Katar'ı cezalandırıyor.

Aynı şekilde Hamas'ın da Körfez bölgesinde Katar dışında kucak açılan bir örgüt olarak tanımlanması güç. 2006 yılından beri Filistin'in Gazze Şeridi'ni yöneten ve 1987'de İhvan'ın bir parçası olarak kurulan Hamas halen İsrail, ABD ve Avrupa Birliği tarafından "terörist örgüt" olarak görülüyor.

Suudi Arabistan ve BAE de Müslüman Kardeşler'le olan organik bağlantısından dolayı Hamas'a karşı son yıllarda husumet ile yaklaşıyor ve Katar'ın Hamas yöneticilerine halihazırda kucak açmış olması süregelen krizde dikkat çeken diğer bir unsur olarak öne çıkıyor.

Katar Emiri Tamim bin Hamad es SaniFotoğraf: picture-alliance/AP Photo/O. Faisal

Trump'ın Ortadoğu vizyonu

Geçtiğimiz ay Suudi Arabistan'ı ziyaret eden ve 110 milyar dolarlık silah ve mühimmat anlaşması yapan ABD Başkanı Donald Trump temasları sırasında IŞİD'e karşı mücadelede Arap ülkelerinin somut desteğini almak ve İran'a karşı bir blok oluşturmak yönünde mesajlar vermişti.

Bugünkü kararın gerekçeleri içinde İran ve Katar arasında, diğer KİK üyesi devletlere göre daha dostane olan ilişkiler de gösteriliyor.

Trump'ın Riyad ziyareti sırasında İran'la ilgili sert mesajlar verilirken, Suudi Arabistan'ın Şii Müslüman çoğunluklu bu devlete karşı takındığı tutum İslam Devrimi'nden beri süregelen bir gerçek.

Aynı zamanda Katar halihazırda Basra Körfezi'ndeki karasularında dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerinden birine sahip ve denizin karşısındaki İran da rezervlerin diğer sahibi konumunda.

Dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ihracatçısı Katar'ın soyutlanmasının ve neredeyse tüm komşularının sınırlarını kapamasının, bu ülkenin doğalgaz ve petrol ihracatını olumsuz yönde etkilemesi bekleniyor.

Diplomatik krizin başladığı sabah saatlerinden bu yana Katar'ın doğalgaz üreticisi Qatargas, dünyanın en büyük LNG ithalatçısı Japon JERA Co'ya doğalgaz ticaretinde "muhtemel bir etkinin" olmayacağını bildirdi.

Diğer Körfez ülkelerinin, Trump'ın İran'a karşı almış olduğu cephede muğlak tutumundan dolayı Katar'ı cezalandırması, örneğin BAE'nin İran ile ticaretinin, Katar'ın İran'la olan ekonomik bağlarına göre çok daha derin olması değerlendirildiğinde çarpıcı bir tablo ortaya çıkıyor.

BAE Ulusal İstatistik Bürosu verilerine göre, Emirliklerin İran ile ticaret hacmi tüm KİK ülkelerinin İran'la ticaretinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor. Dolayısıyla rakamlar, İran'la ilişkilerde Dubai yönetiminin en az Katar kadar çıkarının olduğunu gösteriyor.

El Cezire muhabiri Cemal Elshayyal'e göre; Trump'ın ziyaretinden kısa bir süre sonra böyle bir kararın alınması, Suudi Arabistan ve BAE'nin Ortadoğu'nun inceliklerini henüz çok iyi okuyamayan ABD yönetimini istedikleri tarafa yönlendirme girişiminin bir parçası.

Benzer bir kriz 2014 yılında da yaşanmış ancak yaptırımlar bugünkü düzeye ulaşmamıştı. Her iki taraftan gözlemcilere göre, krizin devam etmesi halinde kalıcı hasarları kısa zamanda üstesinden gelinmesi güç bir noktaya ulaşabilir.

©Deutsche Welle Türkçe

Çağrı Özdemir

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik