1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Kriz Hizbullah'a yaradı'

19 Eylül 2012

Gözlemciler İslam muhalifi filme karşı düzenlenen gösterilerin yer yer şiddet eylemlerine dönüşmesini, tepkinin radikal güçler tarafından istismar edildiğinin bir işareti olarak yorumluyor.

Fotoğraf: AP



Yeşil bayrakların deniz gibi dalgalandığı, çehrelerin nefret saçtığı, taş atan gençlerin, peygamberin şerefini sonuna kadar savunmaya kararlı olduklarını haykırdıkları sayısız gösteri… Tunus’tan Yemen’e kadar hemen bütün Arap ülkelerinde kitleler adeta din haysiyetini koruma mücadelesi veriyor. Şii Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrrallah, Beyrut’un güneyindeki büyük mitingde şöyle haykırıyordu: “Bütün dünya nefretinizi yüzünüzden, yumruğunuzdan ve haykırışınızdan okumalı. Damarlarımızdan kan aktığı müddetçe peygamberimizin aşağılanmasına susmayacağız!”

Nasrallah uzun süredir kamuoyuna çıkmamış ve Suriye’deki iç savaşla ilgili açıklama da yapmamıştı. Hizbullah, on yıllardır desteğini aldığı Esad rejiminden yana çıkmayı tercih etmiş ve bu yüzden de sempati kaybına uğramıştı. Beşar Esad’ın iktidardan uzaklaştırılmasının kendilerine de pahalıya mal olabileceğini fark eden Nasrallah Müslümanların Masumiyeti adlı filmi bahane ederek taraftarlarının karşısına çıktı.



"Tepkiden fırsat olarak yararlandı"

Barcelona'daki Akdeniz Avrupa'sı Enstitüsü’nden Lurdes Vidal Hizbullah liderinin, ABD ile mücadelenin bayraktarı ve İslam dininin de koruyucusu olduğunu göstermek için hakaret filmine gösterilen tepkiden fırsat olarak yararlandığını söylüyor:

“Nasrallah, Hizbullah’ın inandırıcılığını yeniden teessüs ettirmeye çalışıyor. Amerikan aleyhtarı ve İslam’ın koruyucusu olduğunu göstermek için bu fırsatı kaçıramazdı. Hizbullah, Esad rejimiyle ilişkilerinden dolayı zor durumda kalmıştı. Nasrallah aynı zamanda örgüt içindeki sorunların da üzerini kapatmaya gayret ediyor.”

Diğer İslam ülkelerinde de filme gösterilen tepkiyi kendi amaçlarına alet etmeye çalışanlar çıkıyor. El Hayat adlı Arap gazetesi, tepkinin gövde gösterisine dönüştürüldüğünü ve Selefilerin Arap Baharı’nın itici gücü olduğunu kabul ettirmeye çalıştığını yazdı. El Hayat’a göre Selefiler, teşkilatlanmış olup da kendini yeteri kadar kabul ettirememiş olan alternatif gruplara meydan okuyor.



Devlet otoritesinin henüz oturmadığı Libya’da, El Kaide’ye yakın radikal grupların etkisi artıyor. Bern Ünivesitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Reinhard Schulze, radikallerin hakaret filminin uyandırdığı infiali niyetlerine alet emek istedikleri görüşünde:

“Bingazi'deki saldırıdan sorumlu olan aşırı uçların, aynı zamanda söz konusu filmi de lanetleyerek, terör saldırısını halkın tepkisiyle maskelemeye çalıştıkları izlenimine kapılıyorsunuz.”

"Selefilerin maksadı"

Ancak Libyalıların büyük çoğunluğu kabirlerin tahrip edilmesini ve dış temsilciliklere saldırılmasını onaylamıyor. Mısır halkı da, Selefilerin maksadını biliyor. Kahire Amerikan Üniversitesi öğretim üyelerinden Cemal Sultan, her toplumda radikal unsurlara sempati duyanların olabileceğini belirtiyor:

“Selefiler ve aşırı sağcılar, Müslüman Kardeşlerle aynı ideolojiyi paylaşma mücadelesi veriyorlar. Bu nedenle de kimse milli diyaloga değer vermiyor. Ekonomik sorunlar olsun, İslam aleyhtarı film olsun, her olay ve gelişmeyi kendi çıkarlarına alet etmek, iktidarına meşruiyet kazandırmak ve kendi görüşlerini yaymak isteyenler çıkacaktır.”

Fotoğraf: REUTERS
Fotoğraf: AFP/Getty Images


© Deutsche Welle Türkçe

Kersten Knipp / Ahmet Günaltay


Editör: Nihat Halıcı

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster