Kur'an kurslarında istismar: "Cezasızlık politikası var"
11 Aralık 2019"Yaşadıklarımız çok kötü, kabul edilmesi kolay değil. Hocanın aileyle ilişkileri iyiydi, eve girip çıkardı. İnsan kesinlikle böyle bir şey beklemiyor…"
13 yaşındaki Ahmet, İstanbul Fatih'te yaz aylarında gittiği Kur'an kursu hocasının istismarına maruz kaldı. 53 yaşındaki Kur'an kursu hocası, aynı zamanda Ahmet’in eğitim gördüğü ortaokulda din öğretmenliği yapıyordu. Annesi Ayşe, çocuğuna yaşatılanları hastaneye gittiklerinde fark etti ve faili de karakolda öğrendi. Ayşe, "Kurs dediğim, camide tek başına ders veriyordu" diye anlatıyor.
DW Türkçe'ye konuşan anne, oğlu ile ders almaya başlayan yaşıtı başka öğrenciler de olduğunu ancak onların bir süre sonra dersi bıraktığını söylüyor. Annenin aktardığına göre, kurs hocası Ahmet'le ilgilenmeye başlamıştı. "Sesi çok güzel, zeki çocuk" gibi sözler sarf ediyordu. Anneanne ve dedeyle sıkı ilişkiler kurmuştu. Evlerine gider gelir olmuştu. Ahmet'e kıyafetler alıyor ve onu bayram günleri hamama götürüyordu. Ailesi, Ahmet'in eve gelmediği gün bir şeylerin ters gittiğini düşündü ve sonrasında istismar vakası yaşandığı hastane raporuyla da belgelendi.
Suçlamaları reddeden hoca, karakoldaki ifadesinden sonra tutuklandı. "Çocuğun nitelikli cinsel istismarı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlamalarıyla yargılanan hocaya 28 yıl hapis cezası verildi. Ancak mahkeme heyeti, sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlarını indirim sebebi kabul ederek cezayı düşürdü. Ahmet bir daha Kur'an kursuna gitmedi. Şu an tedavi görüyor. Annesi, "Görmeye gittiğimde psikolojik durumu daha iyiydi, kendine güveni gelmişti" diyor.
"Altı yılda 4-6 yaş arası 464 bin 638 çocuk Kur'an eğitimi aldı"
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu sene 17 Haziran'da başlayan Kur'an yaz kurslarının açılışını, "Camiler Çocuk Dolsun, Ahlakı Kur'an Olsun" temasıyla yapmıştı. 2011 yılında "Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun"da değişikliğe gidilerek, Kuran kurslarındaki yaş sınırlaması kaldırılmıştı. Diyanet, Ekim ayında yaptığı açıklamada 2013'te başlatılan 4-6 yaş grubu Kur'an kurslarına giden çocuk sayısının 464 bin 638'e ulaştığını belirtti. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ramazan Muslu, "Bu yıl 8 bin 471 öğretici Kur'an kurslarında 134 bin 380 öğrenciye eğitim veriyor. Çocuk eğitimi ve gelişimi sertifikası olmayan öğreticimiz kurslarda görev alamıyor" dedi.
İzinsiz Kur'an kursunda istismar vakası
Kur'an kurslarının sayısı ile beraber denetimlerde yaşanan sıkıntılar da artış gösteriyor. Diyarbakır’da yaşanan bir vaka, bu duruma örnek… Diyarbakır'da 12 yaşında bir kız çocuğu, yaz tatilinde gönderildiği kursta kadrolu imam olarak çalışan hocasının tacizine maruz kaldı. İstismar, çocuğun dolabında bir cep telefonu bulunmasıyla ortaya çıktı. 22 yaşındaki hoca, 12 yaşındaki çocuğa "hediye ettiği" telefona, taciz içerikli mesajlar atmıştı. Mesajları eşine gönderdiğini, telefonun çocukta ne aradığını bilmediğini söyledi. Sanık, kız çocuğunu, "Bu durumları kimseye anlatma, rezil olursun" diye korkutmuştu. Yaz Kur'an kursundaki 18 öğrenciden biri olan mağdur çocuk ifadesinde, hocanın sınıfta cinsel içerikli öyküler anlattığını, hamilelik ve tecavüz gibi konulardan bahsettiğini aktardı.
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde "çocuğun cinsel istismarı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçlamalarıyla yargılanan hoca, 26 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay 14. Ceza Dairesi Temmuz ayında, "Sanığın mağdureye sarılmak ve telefonla mesaj göndermek dışında cinsel arzularını tatmin amacıyla hareket ettiğine ilişkin deliller bulunmadığı, basit cinsel istismar suçundan hüküm kurulması" gerektiğini belirterek kararı bozdu.
Dava sürecinde, hocanın izinsiz bir şekilde kız öğrencilere ders verdiği ortaya çıktı. Hoca, görevlendirme yapılmadan Kur'an kursu dersi vermişti. Kadın öğreticinin gelmesiyle tacizde bulunan hoca da kız öğrencilere ders vermeyi bırakmıştı. Ancak kursta görev yapan bazı hocalar, kursun izin dahilinde düzenlendiğini, müftülüğün bilgisi olduğunu iddia etti. Avukatlar, Diyanet'e izinsiz ders verilmesi ile ilgili olarak tazminat talebiyle dava açmayı planlıyor.
"Günah yazılır diye kimseye söylemedim"
Kur'an kurslarında yaşanan denetim sorununun yanı sıra, yargıya intikal eden vakalarda istismarcının yanı sıra denetlemesi gerekenlerin cezasız kalması da ayrı bir sorun… Adıyaman'da 9 ve 10 yaşında iki çocuk, Kur'an kursu verilen bir yurtta 29 yaşındaki yurt müdürünün cinsel istismarına uğradı. Yurtta görevli olan müdür, yaz aylarında gönüllü olarak gelmek isteyen öğrencilere din dersi veriyordu. Olay, cinsel istismar mağduru çocuklardan birinin durumu, "Anne ben bir daha yurda gitmek istemiyorum, o adam sapık mı? Kur'an kursuna gittiğimden beri 4-5 kez yaptı" sözleriyle anlatması üzerine ortaya çıktı.
İddianameye göre, Kur'an kursu hocası çocuklara yönelik cinsel içerikli istismarda bulunduktan sonra, "Kimseye söylemeyin, sırlar söylenmez. Yoksa cehennemde cayır cayır yanarsınız" demişti. İfade veren çocuklar kursta geçirdikleri zamanı, "Kur'an okuyor, namaz kılıyor, ilmihal çalışıyor, oyun oynuyorduk" diye anlattıktan sonra, "Günah yazılır diye kimseye söylemedik" dediler. Sanık ifadesinde, çocukların başını okşadığını, sarılmış olabileceğini dile getirdikten sonra, "Ancak bu tamamen onlara duyduğum sevgiden kaynaklanmaktadır" dedi. Mahkeme heyeti sanığa her bir çocuk için "basit cinsel istismar" suçundan 15’er yıl hapis cezası verdi. DW Türkçe'ye bilgi veren dava avukatı, Kur'an kursunu denetlemesi gerekenlerin de sorumluluğu olduğunu ancak bu konuda herhangi bir işlem yapılmadığını söylüyor. "Bu tür dosyalarda genellikle adı geçen kişiyi hızlıca cezalandırıp konuyu kapatma eğilimi var. O müdürün orada kalmasına kim izin veriyor? Bu yurt kimin denetiminde? Denetim yapıldı mı? Sorumlular cezasız kalıyor" diyor.
"Tabu konular, atılan imzalardan önde geliyor"
Fatih'te istismar mağduru Ahmet’in avukatlığını üstlenen Eren Keskin’e göre de, Kuran kurslarında yaşanan istismar vakalarında kurs yöneticileri gereken cezayı almıyor. "Kuran kurslarında ya da camilerde görev yapan yöneticiler yani sorumlular hakkında aynı polis ve askerler gibi cezasızlık politikası uygulanıyor" diyen Keskin, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni hatırlatıyor.
"Devleti yönetenleri 'kızdırmamak' adına yargı mensupları da bu tür dosyalarda özgür karar veremiyorlar. Oysa sözleşmeye imzacı devletlere çocuğun üstün yararı ilkesini temel alma görevi yüklüyor. Ancak Türkiye’de tabu konular, atılan imzalardan önde geliyor" diye ekliyor.
(Güvenlik sebebiyle haberde kullanılan isimler değiştirilmiştir.)
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe