1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Yaraya parmak basıyor

14 Şubat 2012

Reis Çelik'in yazıp yönettiği "Lal Gece", Türk toplumunun ağır yaralarından birine parmak basıyor. Gençlik filmlerinin gösterildiği Kuşaklar bölümünde yer alan film, Kristal Ayı ödülüne aday.

Fotoğraf: Berlinale

Allı pullu bir gelin, karlar içinde kalmış köyünden düğün dernekle damadın evine getirilir. Gerdek gecesi için tüm hazırlıklar tamamdır. Hazır olmayan sadece gelindir. Zira 60 yaşındaki bir adamla evlendirilen kız sadece 14 yaşındadır.



"Bu yalanı kaldıralım"

Bu hikayeyi hep içinde taşıdığını söyleyen yönetmen Reis Çelik, Türkiye'deki kadın ve erkek kavramlarına bir eleştiri olarak çekmiş filmini:

"Genç yaşında kadınlar, kızlar evlendiriliyorlar, vah vah vah. Erkekler bunları alıyorlar, vah vah vah. işte, günahtır, yazıktır, vah vah vah. Bunu söyleyenler ve yapanlar aynı insanlar. Bu yalanı kaldıralım ve gerçekle yüzleşelim. Bir erkek, 60 yaşında, nasıl olur da bir kızı almak durumunda kalır? Bir toplum, binlerce yıllık nasıl bir donanımla bir erkek motifi yarattı, bir kadını nasıl bunu kabullenir bir noktaya getirdi? Buna bakmazsak, altındaki hikayeyi bilemeyiz ve kendimizi yenileyemeyiz. Onun için bu filmi yapma ihtiyacı duydum.“

Neredeyse bir oda oyunu


"Lal Gece" neredeyse baştan sona tek bir odanın içinde geçiyor. Gerdek gecesi boyunca yaşlı damat usulca genç geline yaklaşmaya çalışıyor. Gelini oynayarak sinema dünyasına ilk adımını atan 16 yaşındaki Dilan Aksüt, o kızın yerine kendisini koymakta zorlandığını şu sözlerle ifade ediyor:

“Çünkü çok zor birşey, kendinizden yaşça çok büyük bir insanla aynı odaya konuyorsunuz ve amaç belli. Mecbursunuz, karşı taraf da kurban, sadece siz değil ve ilk defa görüyorsunuz birbirinizi, hiç tanımadığınız, hiç görmediğiniz bir insan ve ömrünüzün geri kalan kısmını onunla geçirmek mecburiyetindesiniz. Çok zordu gerçekten."

Zorla aşk olmaz

Filmde yaşlı adamı canlandıran Türk Sineması'nın en emektar isimlerinden İlyas Salman ise senaryoyu ilk okuduğunda kendisi için asıl önemli olan noktanın, dev yaş farkı olmadığını söylüyor. Salman, "Beni öyküde saran şey, genel anlamda yaşanan, dünyanın her tarafında yaşanan şey. Yanyana getirilen insanların aşkıyaratamayacakları, aşkın sevginin örgütlenmişhali olduğunu anladım. Örgütlenmeden de hiçbirşey üretilemez diye düşünüyorum." şeklinde konuşuyor.

“Türkiye beni bir türlü güldüremedi”

Yönetmen Reis Çelik, başrolü Türk Sineması'nın en emektar isimlerinden birine nasıl verdiğini şöyle anlatıyor:

"Bir televizyon programında İlyas Salman'ı seyrettim. Ki 20-25 yıldır başrol oynamıyor İlyas Salman ve büyük bir oyuncu. Orada bir söz söyledi ve bu söz beni çok etkiledi. Dedi ki, ben 40 senedir bu Türkiye'yi güldürdüm, ama bu Türkiye beni bir türlü güldüremedi. Ben de dedim ki, İlyas Salman gel, yeteneğinden dolayı, gel şu filmde, gene gülme ama, şu filmi oynaman lazım.“



Madalyonun iki yüzü

İlyas Salman iyi ki de oynamış, zira filmi seyrettikten sonra insan o anlayışla sertlik arasında gidip gelen rolde başka hiçbir aktörü düşünemiyor bile. Genç kızların çocuk yaşta evlendirilmesi sorununa yer yer bir beyin cerrahı keskinliğiyle yaklaşan yönetmen Reis Çelik, gerdek gecesini bir oda oyunu havasında aktarmayı tercih etmiş. Filmin senaryosunu da yazan yönetmen, sadece gelinin çaresizliğini değil, damadın da gelenek ve göreneklerin kurbanı olduğunu göstererek, toplumun bu yarasına farklı noktalardan parmak basmayı başarıyor.

Reis ÇelikFotoğraf: Berlinale
Fotoğraf: Berlinale

© Deutsche Welle Türkçe

Haber: Aydın Üstünel / Berlin

Editör: Başak Sezen