Londra’da ‘işgal’ sürüyor
17 Aralık 2011“Bu soğukta neden bu çadırlarda kalıyorlar?” Londra’nın en önemli tarihi mekânlarından Saint Paul Katedrali’ni gezmeye gelen turistler, binanın girişinde karşılaştıkları manzara karşısında birbirlerine buna benzer sorular soruyor. Cevap aranırken bir yandan da fotoğraf makineleri çıkarılıyor ve binaya girmeden alandan renkli kareler alınıyor.
Onları böylesine şaşırtan görüntü "Occupy London" (Londra’yı İşgal Et) eylemcilerinin "çadır kentiyle" ilgili. 15 Ekim'de Katedral'in önüne çadırların kurulmasıyla başlayan eylem bugün artık kent hayatının bir parçası haline gelmiş durumda.
O tarihte ABD'deki "Wall Street’i İşgal Et" eylemine destek olmak için bir grup eylemci, Londra Hisse Senetleri Borsası’nın hemen yanındaki Katedral’in önüne çadırlarını kurmuştu. Soğuklar bastırınca eylemcilerin evlerine döneceği düşünülüyordu ancak şimdilik bu gerçekleşmedi. Hatta zaman içinde biri yine kentin merkezindeki Finsbury Park'ta biriyse doğusundaki Hackney’de olmak üzere iki küçük çadır kent daha açıldı. Bugünlerde dilden dile dolanan polis saldırısı ihtimaline karşın işgalciler eylemi "gittiği yere kadar" sürdürme niyetinde.
'Hareketimiz antikapitalist değil'
Bu "işgalin" amacı ne? Çadır kentin girişindeki manifesto, bunun cevabını da veriyor. Mevcut sistemin antidemokratik ve adaletsiz bulunduğu metinde mevcut vergi sistemi, kesinti politikaları, şirketlerin ve bankaların piyasadaki gücü, savaşlar, silah ticareti, çevre kirliliği eleştiriliyor. Karşısında zenginliğin küçük bir kesimin elinde toplanmaması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin devamı, işsizlere iş, doğanın tahrip edilmemesi talep ediliyor; pozitif, sürdürülebilir bir ekonomik sistem isteniyor.
Bu, antikapitalizm mi demek? Sorunun cevabını hacker grubu Anonymous Grubu’nun üyelerinden (kullanmak istediği takma ismiyle) David Brown veriyor: "Medya hep böyle yazdı ama hayır, aramızda antikapitalist görüşte olanlar var ama bu antikapitalist bir hareket değil."
Hareket farklı politik görüşleri bünyesinde barındırıyor. Kararlarsa tüm katılımcıların onayıyla alınıyor. Her gün, hatta bazen günde birden fazla toplantı düzenleniyor. Ayrıca hareketin internet sitesindeki forum bölümü de aktif bir tartışma alanı olarak kullanılıyor.
Çadırdan üniversite, kütüphane, mutfak
Yaklaşık 200 kişinin kaldığı alanda tüm ihtiyaçlar düşünülmüş. Düzenli yemek yapılan bir mutfak, portatif tuvaletler, kütüphane, içinde seminerlerin düzenlediği bir "üniversite", güvenlik ve ilk yardım ekipleri, haftalık yayımlanan "The Occupied Times" gazetesi, geri dönüşüm çöp kutuları… Kültür ve eğlence etkinlikleri de unutulmamış. Film gösterimleri, konserler, partiler düzenleniyor, konuk sanatçılar ağırlanıyor. Radiohead ve Massive Attack üyeleri de geçen günlerde çadırlarda bir konser gerçekleştirmiş.
Çadırların hemen yanındaki kahve zinciri Starbucks dükkânı da ihtiyaçların giderildiği mekânlardan. Artık dükkândaki şık giyimli iş adamlarının ve iş kadınlarının sayısı azalmış. Zira eylemciler internet ihtiyaçlarını buradan gideriyor, serbest çalışan bazı eylemciler dizüstü bilgisayarlarıyla buradan işlerini yapıyor.
'Gittiği yere kadar gideceğiz'
Peki bundan sonra ne olacak? Polisin tıpkı ABD’de olduğu gibi çadırları sökmeye geleceği söylentisi, geçen günlerde aşırı sağcı EDL (İngiliz Savunma Ligi) grubunun 170 üyesinin kampa saldıracakları şüphesiyle gözaltına alınması, bazı gazetelerde çıkan "Zaten gece kimse orada kalmıyor" minvalindeki haberler eylemcilerin moralini bozmuyor değil. Ama “Bekleyeceğiz ve ne olacağını göreceğiz” diyorlar.
Bir teknik okulda öğretmenlik yapan ve sabah işe gidip akşamları da alanda uyuyan Chris Lemin “Eğer polis saldırırsa şiddetle karşılık vermeyeceğiz, pasif bir şekilde tepki göstereceğiz” diyor ve ekliyor: “Eylemi herhangi bir yerde sürdürebiliriz ama sonuçta sürdürmek istiyoruz. Gittiği yere kadar gideceğiz!”
© Deutsche Welle Türkçe
Haber: Mahmut Hamsici / Londra
Editör: Ercan Coşkun