1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
PolitikaKüresel

MSC: Dünya savaşa mı gidiyor ?

Değer Akal
19 Şubat 2022

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması engellenecek mi? Küresel güç ve sistemik mücadelenin şiddetlenmesi önlenebilecek mi? Demokrasiler tehlikede mi? Scholz, Harris, Yi ve Johnson, Münih’te merak edilen soruları yanıtladı:

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ve Almanya Başbakanı Olaf ScholzFotoğraf: Sven Hoppe/REUTERS

58. Münih Güvenlik Konferansı'nın ikinci gününe Avrupa'da artan savaş endişesi, küresel güç mücadeleleri, Batılı ülkeler ile Çin ve Rusya arasındaki sistemik rekabet damgasını vurdu.

Dünya siyasetinin önemli aktörleri, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson, ülkelerinin uluslararası politika sahnesindeki rolleri ve dış politika öncelikleri hakkında açıklamalarda bulundu.

Scholz: İnsanlık onuruna saygı duyan devletler daha güçlü”

Almanya Başbakanı Olaf Scholz, hem Ukrayna krizini, hem de demokrasilerde yaşanan gerilemeyi değerlendirdi.

Scholz, Batı'nın liberal demokratik düzeninin rekabete rağmen dirençli ve güçlü olduğunu vurguladı. Düşünce özgürlüğü, çoğulculuk, serbest seçim, azınlıkların korunması gibi temel ilke ve değerlerin uzun vadede toplumlarda adaleti güvence altına aldığını söyleyen Scholz, bunun devletlerin istikrarını da temin ettiğini kaydetti.

"İnsanlık onuruna saygı duyan devletler, insanlık onurunu ayaklar altına alanlardan daha güçlü” ifadelerini kullanan Scholz, "Özgür, adaletli ve onurlu bir yaşam sürdürme arzusu sadece Batılılara özgü değil, son derece insani ve evrensel bir arzu” değerlendirmesini yaptı.

"Sorun çok kutupluluk değil”

21. yüzyıl dünyasının ne tek ne de iki kutuplu olacağını, dünyada pek çok farklı güç merkezlerinin bulunacağını, bunu da özünde bir sorun olarak görmediğini aktaran Scholz, nüfuz alanı kazanma, önemli olan evrensel değerlerin bir gecede bir kenara atılmasını sorun olarak gördüğünü söyleyerek, "kimse bir diğerinin arka bahçesi olmamalıdır” dedi. 

Almanya Başbakanı, "Çok taraflı düzen tehdit edildiğinde, insan hakları ayaklar altına alındığında, gereken sert yanıtı vereceğiz” diye konuştu.

"Avrupa savaş tehlikesi ile karşı karşıya”

"Avrupa savaş tehlikesiyle karşı karşıya” diyen Olaf Scholz,

Rusya ile Ukrayna konusunda yaşanan gerilime diplomasi ve müzakere yoluyla çözüm bulmaya çalıştıklarını anlattı,

Rusya Devlet Başkanı Putin'i, "Ukrayna'ya askeri bir saldırı büyük bir hata olur” sözleriyle de uyardı.

Son gelişmelerin Batı İttifakı'nın önemini bir kez daha gözler önüne serdiğini söyleyen Almanya Başbakanı, ülkesinin NATO'nun kollektif savunmaya ilişkin 5. maddesine taahhüdünü yineledi.

Harris: Avrupa'nın güvenliği tehdit altında

Konferansta vereceği mesajlar merak edilen ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Rusya'ya diplomatik çözüm önerisini yineledi, ancak işgal durumunda çok sert yaptırımlar uygulayacaklarını vurguladı.

Ukrayna krizine işaret eden Harris, Soğuk Savaş'tan bu yana en tehlikeli günlerden geçilmekte olunduğunu ifade etti, "Avrupa güvenliğinin temelleri tehdit altında” dedi.

"İki dünya savaşının yol açtığı yıkım sonrasında, Avrupa ve ABD'de, kaos değil düzen, çatışma değil güvenlik konularında mutabakat sağlandı” diyen ABD Başkan Yardımcısı, o günden bu yana, üzerinde anlaşılan normlar, kurallar ve anlaşmalar yoluyla Avrupa'da barış ve refahın sağlanabildiğini vurguladı.

Kamala Harris, bu bağlamda hem Avrupa hem ABD'nin temel ilkelere bağlılık taahhüdünde bulunduklarını hatırlattı, bunlar arasında hukukun üstünlüğüne bağlılık, başka ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygının da yer aldığını kaydetti.

"Sınırların askeri güç kullanılarak değiştirilmemesi” gerektiğinin de altını çizen Harris, "Bugün burada yeniden bu ilkelere bağlılığımızı yinelemek için Münih'te bulunuyoruz. Bu ilkeler bizlere barış ve güvenliği getirdi. Ve bunun omurgası gayet tabii ki NATO, dünyanın gördüğü en büyük askeri ittifakı” diye konuştu.

Harris de Scholz gibi, NATO'nun 5.maddesine atıf yaparak ABD Yönetimi'nin müttefiklerinin savunmasına güçlü taahhüdünü yineledi.

"Suç ortaklarını da hedef alacağız”

Konferansa Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve yaklaşık 40 kişilik kongre heyeti eşliğinde katıldığını, bunun önemli bir mesaj niteliği taşıdığını belirten Harris, Rusya'yı Ukrayna'ya olası bir askeri saldırı konusunda uyardı.

ABD Başkan Yardımcısı Harris, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini sürdürmesi halinde buna sert, geniş kapsamlı, eşi benzeri görülmemiş mali ve ekonomik yaptırımlarla karşılık vereceklerini, bunun için partnerleri ve müttefikleriyle gerekli hazırlıkları yaptıklarını söyledi.

Harris, sadece Rusya'nın önemli mali kurumları ile kilit öneme sahip sanayisini değil, Kremlin'in suçuna ortak tüm aktörleri de hedef alacaklarını sözlerine ekledi.

Çin'den ABD eleştirisi

Ukrayna krizinde Rusya'ya destek mesajları vermesiyle dikkatleri üzerine çeken Çin, konferansta Dışişleri Bakanı Vang Yi tarafından temsil edildi.

Pekin'den video konferans yoluyla Münih'teki konferans katılımcılarına seslenen ve soruları yanıtlayan Yi, ABD'yi hedef aldı, Washington Yönetimi'ni kutuplaşmayı kışkırtmakla suçladı.

"Dünyada ayrışma ve ihtilafların yol açtığı tehditlerle karşı karşıya, bir büyük güç, Soğuk Savaş zihniyetini yeniden canlandırıyor, bloklar arasında gerilim inşa ediyor” diyen Yi, buna izin verilmemesi gerektiğini, bu tutumun "tarihin ilerlemesine ters düştüğünü” savundu.

Pekin NATO'nun genişlemesine neden karşı?

Yi, Putin'in Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yayımladığı, iki ülkenin NATO'nun genişlemesine karşı olduklarını kayda geçirdikleri ortak deklarasyon ile ilgili soruları da yanıtladı.

"Neden egemen, bağımsız bir devlet, yer almak istediği ittifakı seçme hakkına sahip olmasın? Devlet Başkanı Şi, Çin'in dış politikasının müdahaleye karşı olduğunu söylüyor. O zaman Çin, neden Putin'in, bir BM üyesi olan Ukrayna'ya tehditleri konusunda sesini çıkarmıyor?” sorusunu Çin Dışişleri Bakanı Yi şu sözlerle yanıtladı:
"Her ülkenin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli. Çünkü bu uluslararası ilişkilerin temel ilkesidir. Bu, BM anlaşmasının da bir gereğidir ve Çin Hükümeti'nin istikrarlı tutumu ile uyumludur. Ukrayna bunun istisnası değildir… Her kim, Çin'in bu pozisyonunu sorguluyorsa art niyetlidir…  Çin'in NATO konusundaki tutumu da tutarlıdır. Biz Soğuk Savaş'ın uzun süre önce geride bırakıldığına inanıyoruz. NATO, Soğuk Savaş döneminin bir ürünüdür ve şimdi de günümüz koşullarına intibak edilmesi gerekiyor. NATO doğuya genişlerse bu gerçekten Avrupa'da barışın garanti edilmesini sağlar mı? Avrupa'daki dostlarımız, bu soruyu ciddiyetle değerlendirmelidir.”

Johnson: "Şok tüm dünyada yankı bulur"

Çinli Dışişleri Bakanı Yi'den sonra Münih Güvenlik Konferansı İngiltere Başbakanı Boris Johnson'un konuşmasına sahne oldu.

Rusya ile yaşanan Ukrayna gerilimini, "dünya için son derece tehlikeli” olarak nitelendiren Johnson, Ukrayna'ya güçlü destek açıkladı, Rusya'yı ise askeri bir müdahalenin ağır sonuçlar doğuracağı konusunda uyardı.

İngiltere Başbakanı Boris Johnson Fotoğraf: Michael Probst/AP Photo/picture alliance

Johnson, "İşgalin yol açacağı şok dünyada yankı bulur. Asya'da, Tavyan'da yankılanır… Japonya ve Avustralya başbakanları ile bu hafta konuştum, bu konuşmalar sonucunda Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin yol açacağı ekonomik şokların, dünyanın diğer ucunda hissedileceğinden emin oldum” dedi.

İngiltere'nin, ABD ve AB ile birlikte çalışarak, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş sertlik ve ağırlıkta bir yaptırım paketi hazırladığını anlatan Johnson, şu sözlerle Putin'e seslendi:
"Rusya, komşusunu işgal ederse, Rus devleti için önemli bazı kişiler ve stratejik öneme haiz şirketlere yaptırım uygulayacağız, Londra'daki sermaye piyasalarından para kazanmalarını imkansız hale getireceğiz. Rusya'nın şirketlerini, varlıklarını, Matruşka bebeklerini açacağız, nihai, gerçek hak sahiplerini bulaşacağız.”

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe