1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Orban üçüncü defa seçilir mi?

8 Nisan 2018

Macaristan’da bugün yapılan seçimleri Başbakan Viktor Orban ile partisi Fidesz’in kazanması bekleniyor. Seçim sonrası Macaristan ile AB arasındaki gerginliğin büyüyeceği tahmin ediliyor.

Fotoğraf: Reuters/M. Djurica

Macaristan'da 1989'daki siyasi dönüşümden bu yana bütün seçimler hararetli bir ortamda yapıldı. Ancak bugünkü genel seçimler öncesinde tansiyon hiç olmadığı kadar yükselmiş durumda. Milliyetçi ve muhafazakar Başbakan Viktor Orban ve lideri olduğu Fidesz partisi bu seçimlerin "Macaristan için en önemli seçimler” olduğunu belirtiyor. Orban'a göre seçimlerde "göçmenler” ile “uluslararası güçler” tarafından tehdit edilen Macar halkının bekası tehlikede. Solcu ve sağcı muhalefet partilerine göre ise söz konusu olan hukuk devleti ile demokrasinin kurtarılması.

Bunların Macaristan’da alışılagelmiş seçim söylemleri olduğu göz önünde bulundurulsa dahi, herkes bu seçimin daha önemli olduğunun farkında. Bu durum Macaristan için olduğu kadar Avrupa Birliği (AB) için de geçerli. Çünkü Viktor Orban birçok açıdan Avrupa'da öncü konumunda. Her şeyden önce Orban, hukuk devleti ve demokratik ilkeleriyle yönetilen mekanizmalar ve prensiplerin sadece şeklen var olduğu liberal olmayan bir devleti kuran ilk AB devlet başkanı oldu. O sebepten 10 milyonluk nüfusa sahip ülkedeki seçimler önemsiz gibi görünse de Avrupa ve Avrupa Birliği için büyük bir öneme sahip.

Seçimler “özgür ancak adil değil

Macaristan’daki değişim seçim sitemine de yansımış durumda: Genel seçimlerde 199 milletvekili seçilecek. Bunların 106’sı tek pusula ile tek seçim bölgesinden çoğunluğun oyunu alarak seçilirken, 93 milletvekili de karışık bir nispi temsil sistemi ile parti listelerinden seçilecek. Seçim bölgeleri, son seçimlerden önce Macaristan’ın tek büyük siyasi partisi olan Fidesz'in ihtiyaçlarına göre düzenlenmişti. Macaristan'ın azınlık topluluklarına ait olup komşu ülkelerde yaşayan ve Macaristan vatandaşlığı bulunan kişiler parti listeleri için dilerlerse posta yoluyla bile oy kullanabiliyorlarken, yurt dışında yaşayan Macar vatandaşlarının sadece büyükelçilik veya konsolosluklara gidip bizzat oy kullanmaya hakları var. Bu ve başka şartlar nedeniyle bağımsız seçim uzmanları Macaristan'daki seçimlerin “özgür ancak adil olmadığını” belirtiyor. Nedeni ise seçim sisteminin Orban'ın partisinin seçime daha avantajlı başlamasını sağlaması. Son seçimlerde kullanılan oyların yüzde 44'ü Orban için üçte iki çoğunluğu elde etmeye yetti.

Orban ile Fidesz'in 2014’te elde ettikleri bu başarıyı tekrar edip etmeyecekleri belirsiz. Hiçbir anket şirketi seçim sonucu tahmini kesin olarak veremiyor, anketlerden çıkan sonuçlar bazen birbirinden çok farklı. Gerçekleşmesi en muhtemel senaryo Fidesz’in salt çoğunluğu alması, ancak üçte iki çoğunluğa erişememesi olarak duruyor. Bu senaryo, muhalefet partilerinin tek seçim bölgelerinde ne kadar fazla ortak adaylarda anlaşabileceğine dayanıyor. Eğer muhalefet partileri bunu başaramazlarsa o zaman Fidesz'in zaferi adeta kesinleşiyor, çünkü Orban’ın partisi neredeyse diğer bütün muhalefet partilerin toplamı kadar bir güce sahip. Fidesz ülkedeki hem en büyük hem de en disiplinli seçmene sahip siyasi parti.

Fotoğraf: Reuters/M. Djurica

Tamas: Macar parlamentosu sadece içi boş bir kabuk

Viktor Orban’ın bu seçimlerde oyların üçte ikisini alması her şeyden önce kendisi için bir prestij unsuruyken, aynı zamanda iç ve dış siyaset için de önemli sembolik bir anlam taşıyor. Aslında Orban oyların üçte ikisini almadan da yoluna devam edebilir. İktidarda olduğu son sekiz yıl içerisinde Orban Macaristan'ı bir hayli değiştirdi ve aldığı üçte ikilik çoğunluktan epey faydalandı. Aynı kamuya ait yayın organlarının olduğu gibi özel basın kuruluşları da ya iktidarın kontrolü altında ya da sahipleri Fidesz partisine yakın isimler. Devlet idaresinde seçkin sınıf tamamıyla değişirken, adli sistemde kontrol gücüne sahip bütün makamlarda Orban’a sadık yöneticiler oturuyor. Solcu filozof ve eski anti-komünist muhaliflerden G.M. Tamas’a göre Macar parlamentosu çok az toplandığı için aslında sadece "içi boş bir kabuk”. Tamas’ın verdiği bilgilere göre Orban ayrıca bütün bölge ve ilçe yönetimlerini kaldırdı ve bu sebepten hükümet ile muhtarlar arasında başka bir siyasi otorite kalmadı.

Orban’ın gücü o kadar geniş kapsamlı ve uzun süreli sabitlenmiş durumda ki muhalefette dahi olsa teorik olarak Macaristan’ın en güçlü adamı olmaya devam edebilir. Buna rağmen iktidara sahip olmak Orban için önemli bir konu. Bunun sebebi muhalefetin "mafya devleti” olarak adlandırdığı oluşumun hayatta kalması. Bu gösterişli terim aslında Orban’ın aile, arkadaş ve parti çevresinden iş insanlarının son senelerde çoğunlukla kirli ve şeffaf olmayan yollarla zengin olmalarını tanımlıyor.

Kuvvetli kutuplaşma

Bağımsız uzmanlar "mafya devleti” tanımını belirsiz ve abartılı buluyor. Budapeşte'deki Orta Avrupa Üniversitesi'nden (Central European University) muhafazakar iktisatçı Laszlo Csaba, Orban’ın "gereğinden fazla düzenleme” ile ülkeyi yönettiğini ve orta ölçekli işletmelere de ciddi oranda müdahale ettiğini belirtti. Czaba'ya göre bu yolla zengin olan "Orban’ın oligarkları” bir fenomen olarak benzer bir şekilde Macaristan'ın yer aldığı bölgenin her yerinde bulunabilir. Liberal iktisatçı Andras Inotai'ye göre ise ortada “bağımlı bir devlet” bulunuyor ve bu devlette Orban, girişimciliği büyük ölçüde kendine bağlı hale getirmiş.

Orban’ın Macaristan’ında iddia edilen veya kanıtlanmış sayısız yolsuzluk skandalları, kamuoyunda son aylarda giderek daha fazla kızgınlık yarattı. Muhalefet için bu konu seçim kampanyalarının temel alanlarından bir tanesi. Diğer tarafta Orban, bu kızgınlıkları daha da kuvvetli bir kutuplaşma ile karşı gelmeye çalışıyor: Eğer kendisi iktidarda olmazsa o zaman Macarlık harabeye döner ve Macaristan batar.

Böyle söylemler aynı zamanda yeniden seçilmesi halinde Orban ile iktidarından bekleneni göstermesi açısından bir panorama olmalı ki bu her durumda bir rahatlama anlamına gelmiyor. 2014’teki seçimleri kazandıktan sonra da Orban, Fidesz partisi içinde tartışılan daha pragmatik siyasi seyir düşüncesini reddetmişti. Macarlar aynen Avrupalılar gibi muhtemelen bu duruma kendilerini yeniden alıştırmak durumundalar.

Keno Verseck

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik