Mali teşvik programları tartışma yarattı
21 Kasım 2008Berlin’den Brüksel’e kadar bütün Avrupa başkentlerindeki politikacılar iki ay öncesine kadar ‘resesyon’ ve ‘teşvik programı’ gibi kavramları kullanmaktan özenle kaçınıyordu. Euro bölgesindeki 15 ülkede de ekonomik faaliyet hacminin daralmaya, felaket haberlerinin de artmaya başlamasından sonra, bankaları kurtarma operasyonu başlatan Avrupa Birliği şimdi de 130 milyar euroluk konjonktürü teşvik paketi hazırlıyor.
Peki, bu doğru olur mu? Kiel’deki Dünya Ekonomisi Araştırmalar Merkezi’nden Profesör Joachim Scheide, ‘teşvik programları bir şey kazandırmaz’, diyor ve ekliyor: ‘Tecrübeler bu gibi programlardan geriye daha fazla borç ve daha yüksek vergilerden başka bir şey kalmadığını ve devlet eliyle yapılan teşviklerin ekonomiye zarar verdiğini gösteriyor.’ Profesör Scheidt önce en acil soruna el atılıp, bankalardaki kredi akışını engelleyen tıkanıklığın giderilmesi gerektiği görüşünde.
Alman uzman, küresel resesyona karşı John Maynard Keynes’in 72 yıl önce ortaya attığı tezlerin ısıtılıp yeniden gündeme getirilmesini yanlış buluyor. Keynes 1936 yılında kriz dönemlerinde devletin borçlanmasını tavsiye etmişti. İngiliz iktisatçı, kamunun yol ve konut gibi alanlara yoğun yatırım yapıp vergileri düşürmesinin istihdamı ve tüketicinin daha fazla para harcama eğilimini arttıracağını savunmuştu.
Hükümetin çekinceleri var
Kapsamlı teşvik paketleri Almanya hükümetine de inandırıcı gelmiyor. Maliye Bakanı Peer Steinbrück, kamu programlarıyla genel trendin aksi yönündeki gelişmeleri finanse edemeyeceğini, söylüyor. Almanya şimdilik 12 milyar euroluk bir teşvik programı başlattı. Bu teşviklerden öncelikle yeni motorlu taşıt alanlar yararlanacak. Avrupa Birliği ise 27 üye ülkenin de milli gelirinin yüzde biri oranında katkıda bulunacağı teşvik paketi hazırlıyor. Almanya bu programa yerli teşvik paketine ayırdığı kadar fon aktarmayı planlıyor. Böylece Almanya milli gelirinin yaklaşık yüzde birine tekabül eden 25 milyar euroluk bir pay üstlenmiş olacak.
Hamburg’daki Dünya Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün Başkanı Thomas Straubhaar Kielli meslektaşı Scheide’nin aksine, bu gibi kritik resesyon dönemlerinde teşvik tedbirlerine başvurulmasını doğru buluyor. Bütçe açığının geçici olarak artmasına katlanılabileceği, ancak canlanma döneminde bu açığın kapatılması gerektiğini belirten Straubhaar, ‘Almanya milli gelirinin en az yüzde birini altyapı yatırımlarına harcamalıdır, AB bünyesindeki teşvik programının başarılı olması da, koordineli vergi indirimi gibi mali tedbirlerle beslenmesine bağlı’, diyor.
Uzmanlar ne diyor?
Hamburglu bilim adamı kamu yardımlarının gelişigüzel dağıtılmayıp vergi ve harçların düşürülmesini, önceden planlanan ama çekmecelerde bekletilen yatırım projelerinin de öne alınmasını tavsiye ediyor. Ulaşım ağının modernizasyonu ile orta ve yüksek eğitim reformu için gerekli kaynağın şimdiden devreye sokulması da Straubhaar’ın önerileri arasında. Ekonomi uzmanı AB bünyesindeki teşviklerde elektrifikasyon ve modern iletişim altyapısı gibi bütün ülkelerin birlikte yararlanabileceği projelere öncelik verilmesi gerektiğini belirtirken, krizdeki otomotiv endüstrisini kurtarma planlarını, rekabeti bozup, sübvansiyon ve müdahale yarışı başlatacağı gerekçesiyle ret ediyor.
Mali krizin boyutları genişliyor
1929 sonrasının en ağır krizi reel ekonominin hemen bütün branşlarında kendini gösteriyor. Bütün dünyada devlet göreve çağrılıyor. Çin yönetimi 470 milyar euroluk kurtarma paketi hazırladı. Bu meblağ Çin’in gayrı safi yurtiçi hâsılasının %5,5’unu buluyor. ABD’nde de 200 milyar dolarlık konjonktür programı hazırlandığını hatırlatan Profesör Joachim Scheide, daha bu yılın başlarında 100 milyarlık konjonktür paketi hazırlanıp hanelere 300 dolarlık çek gönderildiğini, ancak kriz endişesi yüzünden bu para tüketime kanalize edilmeyip borçların kapatılmasında kullanıldığı için devleti daha fazla borçlandırmaktan başka işe yaramadığını söylüyor. Scheide’ye göre resesyondan kurtulmak için yatırımların artması, daha fazla yatırım yapılması için de önce bankaların krizden kurtarılması gerektiğine işaret ediyor. Alman uzman faizlerle ve petrol fiyatındaki düşüşün yatırımlar açısından son derece önemli bir fırsat olduğunu da sözlerine ekliyor.