Merkel hükümetinin Türkiye ikilemi
8 Ekim 2019Türkiye'nin Suriye’ye askeri operasyon hazırlığı, en büyük kaygısı yeni bir mülteci krizi olan Alman hükümetini sancılı bir ikileme soktu.
Merkel hükümeti, Türkiye’den Avrupa’ya son aylarda kaçak göçmen geçişlerindeki artışı frenleyebilmek için Türkiye ile diplomatik temasları yoğunlaştırdı. Ancak Berlin, Ankara’nın beklentilerini karşılamakta zorlanıyor.
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde oluşturmayı ve ilk etapta 2 milyon mültecinin yerleştirilmesini hedeflediği “güvenli bölge” için Almanya’dan destek istiyor.
Ankara, Berlin’e, “yeni bir göç dalgası istemiyorsan Suriye’de mültecileri yerleştirebileceğimiz güvenli bölgeye destek ol” mesajı veriyor.
"Erdoğan tehdit ediyor"
Muhalefetteki Hür Demokrat Parti’nin dış politika sözcüsü Bijan Djir-Sarai’a göre Türk hükümeti mülteci kartını öne sürüyor. Djir-Sarai, DW Türkçe’ye, “Erdoğan, AB’yi ‘güvenli bölgeye’ destek vermemesi halinde mültecilere kapıları açmakla tehdit ediyor” açıklamasını yaptı.
“Erdoğan Suriye’de oluşturmak istediği güvenli bölgeyi, AB ile Türkiye arasında yürütülen mülteci mutabakatı görüşmelerinde şantaj aracı olarak kullanıyor” diyen Djir-Sarai, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapacağı askeri operasyonun “yeni bir savaşa, yeni acılara ve yeni bir tehcire” yol açacağını savundu. Djir-Sarai, “Bunu Federal Hükümet tolere edemez, mali yardımda bulunması da söz konusu olamaz” dedi.
"AB silah satışını durdurmalı"
Muhalefetteki Sol Parti de Merkel hükümeti üzerindeki Türkiye baskısını arttırdı. DW Türkçe’ye konuşan Sol Parti’nin dış politika sözcüsü Stefan Liebich, “Federal hükümet ve AB, şimdi hemen, Türkiye’ye savunma ürünlerinin satışını, tüm silah ihracatını durdurmalı” dedi.
Avrupa’nın desteği olmadan mümkün mü?
Pek çok Alman dış politika uzmanına göre Afrin harekatı ve Rusya’dan S-400 alımından bu yana Batılı müttefiklerinden silah ve mühimmat almakta zorlanan Türkiye’nin, ABD’nin askeri, Avrupa’nın da mali desteği olmaksızın Suriye’nin kuzeyinde mültecileri yerleştirme hedefine ulaşması güç.
Yeşiller Partili dış politika sözcüsü Omid Nouripour da bu görüşte. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Nouripour, “Türkiye’nin, mali destek olmaksızın, gündeme getirdiği güvenli bölgeyi oluşturmasını tasavvur etmek neredeyse imkansız. Türk inşaat sektörü cumhurbaşkanının en büyük destekçisi, içinde bulundukları zorlu ekonomik durumdan çıkmak için bu tür projeleri umut ediyorlardır ama Erdoğan’a bu iyiliği yapmamalıyız” diye konuştu.
"Avrupa’ya kaçış başlar" endişesi
Nouripour, ayrıca Erdoğan’ın planlarının, yeni bir mülteci akınını frenlemek yerine tetikleyebileceğine, Suriye’deki güvenli bölgeye yerleştirilme korkusu nedeniyle Türkiye’deki Suriyelilerin Avrupa’ya kaçmaya çalışabileceklerine dikkat çekti.
Bu ihtimal, Alman hükümetinin en büyük korkusunu oluşturuyor. 2015-2016 yıllarındaki mülteci kriziyle yükselen aşırı sağın yeni bir göç akını ile daha da güçlenmesinden endişe eden Alman hükümeti, bu nedenle mültecilere ev sahipliği yapan Türkiye’ye mali desteğini sürdürmeye hazır olunduğu ancak Suriye’nin kuzeyine tek taraflı bir askeri operasyondan kaçınılması gerektiği mesajını veriyor. Alman hükümeti, askeri harekat yoluyla “güvenli bölge” oluşturulmasının daha büyük sorunları beraberinde getireceği, istikrarsızlığı derinleştireceği mesajını veriyor.
IŞİD tehlikesi
Alman koalisyon hükümeti ortaklarından Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) dış politika sözcüsü Nils Schmid, DW Türkçe’ye, “Türkiye’nin harekatının güvenlik politikaları ve insani bakımdan vahim sonuçları olabilir, IŞİD’in yeniden güçlenmesine, yeni bir göç dalgasına yol açabilir” açıklamasını yaptı.
Türkiye’nin operasyon hazırlığı kadar ABD Başkanı Trump’ın söylem ve politikalarından da endişe duyduklarına dikkat çeken Schmid, "Önce Erdoğan’a adeta yolu açıyor, sonra da Türkiye’yi ‘ekonomisini mahvetmekle’ tehdit ediyor. ABD’nin bu öngörülemez dış politikasının tarihte emsali yok…” görüşünü kaydetti.
“Haklı güvenlik çıkarları var ama…”
Alman koalisyon hükümetinin büyük ortağı Hristiyan Birlik (CDU/CSU) milletvekili Jürgen Hardt ise Suriye’ye tek taraflı bir askeri müdahalenin ne Türkiye’nin ne de Avrupa’nın çıkarına olduğuna vurgu yaptı.
Hardt, Türkiye'nin haklı güvenlik çıkarları olduğuna dikkat çekmekle birlikte şu değerlendirmeyi aktardı:
“Türkiye’de siviller ve ordu Kürt hücrelerin terör saldırısına hedef olmuştur. Buna karşı Türk devleti kendini koruyabilmeli, korumak da zorunda. Ama bu savunma odaklı ve orantılı olmalı. Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılarına daha büyük bir askeri harekat için haklı gerekçe yok.”
Tutsak muamması
IŞİD kaynaklı terör eylemlerinden endişe eden Almanya’da soru işaretlerine yol açan bir diğer konu da Beyaz Saray’ın Erdoğan-Trump görüşmesi sonrasında yayınladığı açıklamasında “IŞİD tutsaklarından artık Türkiye sorumlu olacak” ifadeleri.
Bununla tam olarak ne kastedildiği halen Washington ve Ankara tarafından açıklığa kavuşturulamazken, liberal Hür Demokrat Partinin dış politika sözcüsü Bijan Djir-Sarai şu noktaya dikkat çekti:
“Türkiye’nin askeri harekatı sonucunda IŞİD ile savaşan tek güç olan Kürtler devre dışı kalacak, bu aynı zamanda denetimleri altındaki IŞİD savaşçılarının kontrolünü sağlayamamalarına yol açabilir. Bu savaşçılar IŞİD yapılarına yeniden dahil olurlarsa savaşmaya yeniden başlayabilirler. Bu da hem Avrupa hem Almanya’nın güvenliğini etkiler.”
İç güvenlik endişesi
Almanya’nın iç güvenliğini etkilemesinden endişe edilen bir diğer kritik konu da Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine, “terör unsurlarını temizleme” hedefiyle düzenlemeye hazırlandığı operasyonun Almanya’daki Türk ve Kürt toplumları arasındaki gerilimi tırmandırma potansiyeli.
Yeşiller Partili Nouripour, bu ihtimalin mevcut olduğuna dikkat çekerek şu değerlendirmeyi aktardı:
“IŞİD’e karşı hepimizin yerine pis işi yapmalarına karşın, ABD askerlerinin çekilmesinden ötürü Kürtler ihanete uğradıklarını düşünüyor. Diğer taraftan Erdoğan da bu operasyon ile milliyetçi duyguları araçsallaştırıyor, dikkatleri ülkenin içinde bulunduğu sefil siyasi ve iktisadi durumdan başka bir yana çekmeye çalışıyor. Alman hükümeti Türkiye’nin olası bir harekatını açıkça kınamalı, Almanya’daki tüm gruplara aklı selim olmaları konusunda telkinde bulunmalı. Almanya’da düşünceleri barışçıl bir şekilde ifade etme özgürlüğü var ama 90’lı yıllardan bildiğimiz hoş olmayan görüntüler tekrarlanmamalı.”
Değer Akal / Berlin
© Deutsche Welle Türkçe