1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

MHP ile DEM Parti açıklamalarının şifreleri neler?

27 Kasım 2024

Devlet Bahçeli, kayyum atamaları sonrası DEM Parti'ye neden ikinci bir Abdullah Öcalan çağrısı yaptı? DEM Parti'nin Adalet Bakanlığı hamlesinin arkasında ne yatıyor? Düğüm Suriye'de mi çözülecek?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin meclis grup toplantısında konuşma yaparken
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Fotoğraf: ANKA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Ekim'de başlattığı ancak detayları netleşmeyen, Cumhur İttifakı ortağı AKP'nin ise tam desteğini alıp almadığı bilinmeyen adı konmamış yeni süreçte DEM Parti'nin İmralı'daki PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüşme talebi ile yeni bir adım atıldı.

Şimdi iktidarın bu başvuruya nasıl yanıt vereceği bekleniyor.

Devlet Bahçeli, partisinin 26 Kasım'daki grup konuşmasında 22 Ekim'de yaptığı Öcalan'ın TBMM'ye gelerek DEM Parti grubunda konuşması çağrısına farklı bir boyut ekleyerek "İmralı'yla DEM grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz. Yeterince çile çekildi, yeterince acı yaşandı. Silah seçenek değil, kucaklayıcı siyaset hedefimizdir" dedi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ikili görüşmesinin ardından 22 Ekim'deki Öcalan iddiasından geri adım atıp atmayacağı sorgulanan Bahçeli'nin dünkü grupta "Çağrımızın arkasındayız" demesi ise süreçte ısrarcı olduğunu gösterdi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan Fotoğraf: ANKA

DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan da grup toplantısı sonrasında gazetecilerin soruları üzerine Öcalan'la görüşme için Adalet Bakanlığına yaptıkları yazılı başvuruyu Bahçeli'nin konuşmasından bir gün önce hazırladıklarını söyledi. Bakırhan, bu sözlerinin ardından da "MHP ile aranızda eş güdüm mü var?" sorusu ile karşılaştı. MHP ile aralarında "kesinlikle" bir irtibat olmadığını ifade eden Bakırhan, şu yanıtı verdi:

"Ama işte çözümün aklı birdir demek ki. Ama çok garip bir şey değil. Sorunun önemli aktörlerinden birisi tartışılıyor. Demokratik zeminin en önemli partilerinden birisi gündemdedir. Yani düşünmüş olabilirler. İyi düşünülmüş ama biz emin olun, dün biz bunu kendi aramızda tartıştık. Dilekçemizi hazırladık. Bu Sayın Bahçeli'nin dediklerini önemsizleştirmiyor. Çözümün aklı birdir. Bakalım, Adalet Bakanı'nı bekleyeceğiz."

Devlet Bahçeli'nin çağrısı kime?

Meclis kulislerinde ise MHP ile AKP arasındaki koordinasyon konusunda farklı görüşler ve belirsizlikler hakim. Bu sürecin bizzat Bahçeli tarafından başlatılmasını önemli bulduğunu söyleyen 2013 tarihli çözüm sürecinin Akil İnsanlar Heyeti'nden akademisyen Doç. Dr. Vahap Coşkun, Bahçeli'nin tekrarladığı çağrıyı şöyle değerlendiriyor:

"Bahçeli Kürt meselesini tekrar demokratik siyasetin konusu haline getirdi. Sekiz yıldır böyle bir durum yoktu, bu son derece önemli. İkincisi sorunun çözümü için gerçekten ciddi bir imkan yarattı. Zira bugüne kadar bu tür girişimlere en sert muhalefet MHP'den ve milliyetçi tabandan geliyordu. Şimdi milliyetçi taban doğrudan sürecin içerisinde. Ayrıca Bahçeli'nin ısrarı da son derece önemli. İlk söylediğinde insanlar bunun kısa süre içerisinde tekrar eski haline döneceğini, toplumda bir reaksiyon gördüğünde bundan vazgeçeceğini söylüyorlardı. Ama Bahçeli her hafta üzerine koyarak geliyor."

Vahap CoşkunFotoğraf: Privat

Coşkun, İttifak ortakları AKP ile MHP arasında bu konuda uyum olmadığı iddialarının hatırlatılması üzerine ise Erdoğan ile Bahçeli arasında genel çerçeve noktasında bir mutabakatın olduğu kanaatini paylaşıyor. "Ama yol, yöntem ve hız konusunda farklı düşünüyor olabilirler" diyen Coşkun, kayyum atamalarını bu tabloda nereye koyduğunu ise bu husus da dahil olmak üzere şöyle açıklıyor:

"Kayyumlarla ilgili üç ihtimalden bahsedebiliriz. Birincisi, 'evet bir süreç var ama biz terörle mücadeleden hiçbir koşulda vazgeçmiyoruz' mesajını milliyetçi ve muhafazakâr kesimlere iletmek. İkincisi, Bahçeli'nin en üst perdeden olaya girip, süreci hızlandırmasına karşılık Erdoğan'ın biraz daha süreci soğutmaya, yavaşlatmaya yönelik inisiyatifi olabilir. Yani Bahçeli gaza basarken Erdoğan bu kadar süratin kendisine de iktidara da zarar vereceğini düşünüp kayyumlarla frene basmış olabilir. Üçüncü ihtimal ise sopa göstermek. Yani eğer bu süreçte ilerleme kaydedilmez ise devletin daha sertleşeceğinin mesajı."

Erdoğan: Kandil ve DEM Parti aynı kafada  

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın partisinin grup toplantısında Devlet Bahçeli'nin yeni çağrısına ilişkin neler söyleyeceği merak ediliyordu. 

Erdoğan, toplantıdaki konuşmasında bir yandan "Türkler ile Kürtler arasına örülmek istenen terör duvarını yıkacağız. Terör destekçisi siyasetin olmadığı bir Türkiye inşa edeceğiz” diyerek Bahçeli'nin çağrısı için ”ezber bozan ve cesurca" ifadelerini kullandı.

Öte yandan da terörle mücadelenin “son terörist kalana kadar” devam edeceğini ifade ederek "Sayın Bahçeli'nin tarihi çağrısından sonra hem Kandil'den hem de DEM Parti'den gelen ilk açıklamalar her iki yapının hâlâ aynı kafada olduğuna işaret etmiştir. Bu kafanın mutlaka değişmesi gerekiyor" dedi.

Erdoğan, sözlerini "Kandil ve DEM'in aynı kafada olduğu anlaşılıyor. Karşımızdaki tablodan çok umutlu değiliz. Silahları gömdüğünüz anda önünüz açılır. Ama bombalara devam ederseniz devlerin eli omzunuzda olur" diye sürdürdü. 

DEM Parti başvuru sonucunu beklemede

Ekim ayı başında Bahçeli'nin TBMM'nin açılışında gelip ellerini sıkmasıyla filizlenen ancak ardından kayyum atamaları gelen bu yeni sürece dair DEM Parti'nin yaptığı başvurunun ardında biraz da "netlik ihtiyacı" yattığı belirtiliyor.

DW Türkçe'nin konuştuğu bazı DEM Partili siyasetçiler sürece dair belirsizliklerin hâlâ yüksek oranda olduğunu, kamuoyu kadar parti için de bu belirsizliklerin devam ettiğini belirterek başvuru ile bu sis bulutunun biraz olsun dağılabileceği umutlarını dile getiriyor.

En son 3 Mart 2020'de ailesiyle görüştürülen İmralı'daki Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecrit geçen yıllarda Kürt siyaseti tarafından çok kereler dile getirilmiş ancak sonuç alınamamıştı. Son gelişmeler kapsamında ise DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan'ın Bahçeli'nin çağrısından bir gün sonra yani 23 Ekim'de Öcalan'ı "aile görüşmesi" çerçevesinde ziyaret etmesine izin verilmiş, ardından ise geçtiğimiz günlerde 6 aylık avukatlarla görüşme yasağı gelmişti.

İstanbul'da geçen Mart ayında Kürt grupların düzenlediği protesto gösterisinden Fotoğraf: Umit Bektas/File Photo/REUTERS

Daha önce HDP eş başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar ile Edirne Cezaevi'ndeki Selahattin Demirtaş, Öcalan ile görüşme yapabilmek için Adalet Bakanlığı'na başvuru yapmış ancak olumlu yanıt alamamıştı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, AKP'nin Meclis grubu öncesinde gazetecilerin DEM Parti'nin başvurusunu hatırlatması üzerine Öcalan "terör suçundan" dolayı içerde olduğu için görüşmelerin Adalet Bakanlığının izniyle gerçekleşebileceğini belirterek başvuruyu "değerlendirmekte olduklarını" kaydetti.

Düğüm Suriye'de mi çözülecek?

Türkiye'de adı konmamış bu sürecin Suriye'deki Kürt oluşumu ile doğrudan ilgisi bulunduğu, 2013-2015'deki sürecin bitmesinde önemli bir etken olan bu hususun bu kez yeni bir sürecin kilidini açabileceği yorumları da sıkça yapılıyor.

Suriye'nin SDG/YPG kontrolündeki Kürt bölgesinin Dış İlişkiler Sorumlusu İlham Ahmed, Al Monitor'de Amberin Zaman'a verdiği demeçte Türkiye ile aralarında görüşmeler olduğunu belirtti. Ahmed, “Aramızda arabulucular var. Daha fazla bilgi vermem doğru olmaz. Durumu yatıştırmak için çalışan birçok taraf var ve bunu önemsiyoruz” diye konuştu.

Coşkun da farklı taraflar arasında bir görüşme trafiğinin olduğunu düşünüyor ve şunları söylüyor:

"Devlet ile PKK, devlet ile Öcalan arasında görüşmelerin yapıldığını düşünüyorum. Bu görüşmelerde taraflar birbirleriyle mutabakata varırlar mı, varmazlar mı bilinmez ama bir görüşme trafiğinin devam ettiğini gösteriyor. Hem Kandil tarafıyla hem Rojava tarafıyla görüşmelerin yapıldığına dair haberler de medyada yer alıyor ve buna dair bir yalanlama da olmuyor."

Suriye'de taraflar eğer bir uzlaşma noktasına gelebilirlerse Türkiye'de bu süreci ilerletmenin çok daha kolay olacağını belirten Coşkun, "Bahçeli'nin yaptığı bu son çıkıştan sonra eğer Suriye'de bir çözümde iki tarafın tatmin olacağı bir anlaşma olursa Öcalan'ın hukuki durumu, PKK'nin hukuki durumları, bunların tamamına dair daha rahat adım atılabilir bir zemin oluşur. Deyim yerindeyse dananın kuyruğu Suriye'de kopacak" diyor.

Eski İmralı heyeti Meclis'te bir araya geldi

Meclis'i MHP ve DEM Parti'nin grup toplantıları ve açıklamalarının olduğu gün 4 Kasım'da yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk'ün ziyaret etmesi de merakla takip edildi.

Türk, DEM Parti grubu öncesi TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder ile bir araya gelirken Bahçeli'ye de Türk ile görüşüp görüşmeyeceği soruldu. Bahçeli, bu soruya geçtiğimiz günlerde Türk'ün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu Mardin'de misafir etmesine atıf yaparak şu yanıtı verdi:

"Ahmet Türk Bey değerli bir şahsiyet. Ağalık vasfına sahip bir insan. Görüşme talebi bize intikal etmedi ama görüşme arzusu olursa her zaman görüşürüz. Bazı toplantılar olur. Ağaların kapısı açık olur, aşı da bol olur. Birileri ziyaret ettiğinde 42 davar kesmesi de sofranın bol olmasındandır."

Ahmet Türk ise aynı saatlerde TBMM Başkanvekilliği yapan, 2013-2015 çözüm sürecinde İmralı'ya gidenler arasında olan Sırrı Süreyya Önder ve eski Eş Başkan Pervin Buldan ile bir araya geldi.

Mardin'in görevden alınan Belediye Başkanı Ahmet Türk Fotoğraf: DHA

Meclis'te yaşanan bu trafiğin ve olası bir Türk-Bahçeli görüşmesinin sorulması üzerine Önder, "Barış için uzatılan her eli şüphesiz karşılarız. Her davete icabet ederiz. Bu bizim sürece dair eleştirilerimizi, önerilerimizi baskılayacak bir şey değildir. Zaten sağlıklı olan da budur" yanıtını verdi.

Buldan ise "süreçte" üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını ifade ederek "Bu topraklar kana, acıya doydu. Artık onurlu bir barış için adım atılması gereken bir sürece girmek isteriz. Hem DEM Parti hem de eski İmralı heyet üyeleri olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız" dedi. 

Ahmet Türk de DW Türkçe muhabiri ile kısa sohbetinde bu sürece dair henüz kendilerinin de çok bilgi sahibi olmadığını belirtirken gazetecilerin soruları üzerine ise şunları kaydetti:

"“Barışa katkı sunacak herkesi canı gönülden destekleriz. Ama bu barışın gerçekten onurlu bir barışa dönüşmesi lazım. Acıların sona erdiği halkların özgür ve eşit olduğu bir ortamın yaratılması gerektiğini ifade etmek isterim. Kürt halkının varlığını, kimliğini, kültürünü inkar etmeden bu meseleyi içselleştirmişseniz bu meseleyi çözersiniz. Ama bunu içselleştirmemişseniz çözümün de kolay olmadığını da ifade etmek isterim."

Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.