1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Muafiyet büyük denklemin küçük parçası"

6 Kasım 2018

Alman Marshall Fonu’ndan dış politika uzmanı Ian Lesser, ABD'nin İran yaptırımlarında Türkiye için enerji alanında muafiyet öngördüğünü, bunun ise büyük denklemin sadece küçük bir parçası olduğu değerlendirmesini yaptı.

Gas Pipeline Iran Türkei Symbolbild
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Bazargan

ABD'nin İran'a yönelik yeni yaptırımlarında Türkiye'ye muafiyet tanıması, bir süredir gerginliğin hakim olduğu ABD-Türkiye ilişkilerinde, kısa vadeli de olsa, rahatlamaya yol açtı. ABD yönetiminin İran Özel Temsilcisi Brian Hook, Ankara-Washington hattında son iki haftada yoğun temaslar yapıldığını açıklayarak bu görüşmelerin olumlu geçmesi sonucunda yaptırımlarda geçici muafiyet kararı aldıklarını vurguladı.

ABD'nin İran'a karşı yürüttüğü ekonomik yaptırım ve siyasi baskı kampanyasının koordinasyonundan sorumlu olan Hook, ikinci yaptırım paketi hakkında düzenlediği telekonferansta DW Türkçe'nin Türkiye'ye tanınan muafiyet ile ilgili sorularını da yanıtladı.

Washington'ın koşulları neler?

Hook, kendisinin son iki hafta içerisinde Türk yetkililer ile "çok olumlu görüşmeler” yaptığını, bunun dışında da Amerikalı diplomatların Türk yetkililerle çok iyi temaslar yürütmekte olduğunu vurguladı. Amerikalı yetkili, bu görüşmelerin sonucunda Türkiye'nin, İran yaptırımları konusunda altı ay süreyle geçici muafiyet tanınan ülkeler arasına alınmasını kararlaştırdıklarını söyledi.

Türkiye'ye tanınan muafiyetin kapsamı ve koşulları hakkındaki soruya "Bu konular hakkında konuşmuyoruz” karşılığını veren Hook, muafiyet konusunda Mayıs ayında yeni bir değerlendirme yapacaklarına işaret etti. Geçici muafiyet tanınan 8 ülkeden ikisinin şu an için İran'dan petrol ithalatını durdurduğu bilgisini veren Hook, üçüncü bir ülkenin bu yılın sonunda ithalatını durdurmuş olacağını işaret etti. Amerikalı yetkili, "Hedefimiz tüm ülkelerin ithalatlarını sıfırlamalarını sağlamak. Altı aylık süre tanıdık” şeklinde konuştu.

"Olumlu atmosfer yaratma isteği"

Düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun (GMF) Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Direktörü Ian Lesser, DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Washington ile Ankara arasında son haftalardaki olumlu havaya rağmen ufukta zorlu bir süreç olduğunu kaydetti.

ABD yönetiminin İran ile yoğun ticari ilişkilere sahip Türkiye'nin yaptırımlar nedeniyle ciddi mali zarara uğrayabileceğinin farkında olduğuna işaret eden Lesser, muafiyet kararında etkili olan faktörleri "İran'dan enerji ithalatının Türkiye için taşıdığı önem biliniyor. Türkiye NATO üyesi bir ülke. Dahası, rahip Andrew Brunson'ın serbest bırakılması sonrasında ikili ilişkilerde daha olumlu bir atmosfer yaratma istediği de var” şeklinde sıraladı.

Alman Marshall Fonu'ndan Ian Lesser Fotoğraf: GMF

Ancak Lesser yaptırımlarda Türkiye için enerji alanında muafiyet öngördüğünü, bunun ise büyük denklemin sadece küçük bir parçası olduğuna dikkat çekti. ABD'li uzman, "Gerçek şu ki kapsamlı yaptırımların yeniden devreye girmesi Türkiye'yi doğrudan mali olarak ciddi boyutta etkileme potansiyeline sahip, bunlar nihayetinde Türkiye'yi mali zarara uğratacak” dedi.

ABD yönetiminin altı aylık geçici muafiyet kararının bir rahatlama getirdiğine işaret eden Lesser, orta vadede İran konusundaki farklılıkların aşılmasının kolay olmayacağını vurguladı.

Hedefte bir, yöntemde farklılaşma

Hem ABD yönetiminin hem de Türk hükümetinin İran'ın bölgedeki etkisini dizginlemek istediklerini söyleyen Lesser, "Sorun bu hedefe nasıl ulaşılacağında düğümleniyor. Hem ABD'de hem Türkiye'de milli çıkarların öne çıktığı, milliyetçi bir dış politikanın izlendiği bir dönemdeyiz. İşte bu, her daim yönetilmesi zor bir ilişkiyi daha da zora sokuyor” görüşünü dile getirdi.

Trump yönetiminin İran'a baskıyı artırmayı dış politikasının mihenk taşı haline getirdiğini, müttefikleriyle işbirliğinde de bunu bir kıstas olarak değerlendirdiğini vurgulayan Lesser, Türkiye'nin ise İran'a yaptırım politikasını doğru bulmadığını, bu nedenle de Ankara-Washington hattında yeni sorunların oluşabileceğine işaret etti.

Halkbank beklentisi gerçekçi mi?

ABD'nin geçmişte İran yaptırımlarını delmekle suçladığı Halkbank'a açtığı soruşturma, bankaya verilmesi beklenen ceza ile Halkbank'ın eski yöneticilerinden Mehmet Hakan Atilla'nın halen ABD'te tutuklu bulunması, Ankara ile Washington arasında büyük gerginlik yaratan konular arasında bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile 1 Kasım'da yaptığı telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Halkbank konusunu da görüştüklerini belirterek "[Başkan Trump] bu konularla ilgili bakan arkadaşlarıma hemen talimatı vereceğim, dedi" ifadesini kullanmıştı.

Geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı'nda da görev almış olan Ian Lesser, "Türkiye'nin ya da en azından Türk bankalarının İran'la bağlantılı olarak para akladıkları yönündeki iddialar halen gündemde” ifadesini kullanarak Erdoğan ile Trump'ın telefon görüşmesi hakkında da şu yorumu yaptı:

"Cumhurbaşkanı Erdoğan gerçekten Trump'ın bu konuyu ‘bir şekilde çözebileceğini' kast ettiyse işte bu ABD sisteminde olabilecek bir durum değil. Yönetim yargıya, mahkeme kararlarına müdahale edemez. Ama gayet tabii ki Halkbank'a cezanın ne kadar büyük olduğu mevzusu henüz belli değil ve belki burada yönetimin ulusal güvenlik zemininde hareket edebilme imkanı vardır.”

Gerilimin sürmesi bekleniyor

Gelecek haftalarda ABD-Türkiye ilişkilerinde İran konusunun önemli yer tutmaya devam edeceğini, ancak bunun dışında önemli diğer başlıkların da bulunduğunu vurgulayan Lesser, Ankara'nın Gülen yapılanması hakkında Washington'dan beklentilerinin, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmelerin, Türkiye'nin Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi alması gibi konular nedeniyle gerilimlerin sürmesini beklediğini ifade etti.

Lesser, "Görüş ayrılıklarının oluşturduğu derin çatlaklara rağmen ilişkileri yönetebilir halde tutmak gerçekten yüksek mahareti gerekli kılıyor. Uluslararası ilişkilere kişisel perspektiften bakan iki lider olan Trump ve Erdoğan'ın konuşması bir ölçüde ilişkileri sürdürülebilir kılabilir. Ama asıl endişeye yol açan konu gerçekler ve işbirliği ihtiyacı arasındaki derin uçurum” değerlendirmesini yaptı.

Dikkatler bu hafta sonunda Fransa'nın ev sahipliği yapacağı Paris Barış Forumu'na çevrildi. Birinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinin 100. yıldönümü dolayısıyla Paris'te düzenlenecek anma törenine katılacak olan Erdoğan ve Trump'ın ikili bir görüşme gerçekleştirmesi bekleniyor.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik