1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Nükleer enerji talebi endişelendiriyor

Ayşe Tekin / DW8 Ağustos 2007

İran’ın ardından İsrail, Libya ve Cezayir de nükleer enerjiyi gündemlerine aldı. Nükleer enerjinin sivil kullanımına yönelik talep artıyor. Gözlemciler bu talebin bir silahlanma yarışına dönüşmesinden kaygı duyuyor.

İran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmazlık devam ediyor.
İran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmazlık devam ediyor.Fotoğraf: picture-alliance/dpa

İran’ın nükleer programına ilişkin anlaşmazlık hala sonuçlandırılabilmiş değil. Tahran yönetimi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetçileri ile işbirliği yaparak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yaptırımlarından kaçınma yolunu arasa da Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, Cezayir ziyareti sırasında, nükleer enerjiden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Ahmedinecad daha da ileri giderek, “ülkesinde nükleer enerjinin sivil kullanımını engellemeye çalışan her ülke ile diyaloğa son vereceklerini” söyledi. Gözlemciler ve diplomatlar, Ahmedinecad’ın tavrını İran’a karşı varolan yaptırımların etkisini göstermeye başlaması olarak yorumluyorlar. Atom Enerjisi Ajansı’na göre Rusya, İran’ın Buşehr nükleer tesisinin çalışmaya başlaması için gerekli yardımı engelliyor.

İsrail’den açıklama

Tam da bu sırada İsrail, İmar Bakanlığı’nın ülkenin gittikçe artan enerji ihtiyacını karşılamak için nükleer enerjiye geçileceğini açıklaması tartışmalara yeni bir boyut kattı. İsrail hükümeti nükleer enerjinin sivil kullanımını uzun süredir tartışıyordu. Şimdi enerji ihtiyacı, enerjide dışa bağımlılık ve iklim korumadaki sorumluluklar gerekçe gösterilerek nükleer enerjiye geçiş çabaları daha da somutlaştırıldı. İmar Bakanı Benjamin Ben-Eliezer’e göre, Negev çölünde kurulacak 2000 megavatlik nükleer enerji tesisi sekiz yıl içinde devreye girebilir.

Olmert’in adımı

Öte yandan İsrail’in şimdiye kadar resmen kabul etmese de atom bombasına sahip olduğu varsayımı, Olmert hükümetinini bu yeni adımını daha da ilginç hale getiriyor. Çünkü İsrail’in, nükleer enerjinin sivil kullanımını başlatmakla, uluslararası sözleşmelere göre Atom enerjisi Ajansı’nın denetimlerine de izin vermesi gerekiyor. Atom Silahlarının Yayılmasını Önleme Anlaşması’na imza atmamış olsa da, İran örneği, İsrail’in merkezi Viyana’daki Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimi dışında sivil nükleer tesis işletmesine izin vermeyecek kadar sıcak.

Öte yandan bölgedeki ya da yakın coğrafyadaki diğer ülkelerin nükleer enerjiye ilgileri de artıyor. Son örnek Libya. Libya lideri Kaddafi’nin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile imzaladığı nükleer tesis anlaşması Avrupa’da tepki ile karşılandı.

Deniz suyu tuzdan arındırılacak

Tesisin deniz suyunun tuzdan arındırılarak ülkenin su ihtiyacının karşılanması için kullanılacağı ilan edilse de, Kaddafi’nin oğlu Seyf el İslam’ın, “aynı işi petrol ile de yapabilecekleri” yolundaki açıklaması, Trablusgarp’ın nükleer tesis hevesinin arkasında ne yatıyor sorusuna yol açtı. Libya’da söz konusu tesisi inşa edecek olan Areva şirketinin üçte birine Alman Siemens şirketi de ortak. Dolayısıyla Almanya da Libya ile nükleer ticaret işine karışmış oldu.

Mısır Çin ile anlaşma imzaladı

Ürdün kralı 2. Abdullah da bu yılın başında ülkesinin sivil amaçlı nükleer tesise ihtiyacı olduğunu dile getirmişti. Aynı şekilde Mısır, geçen yıl Çin ile nükleer enerjinin sivil kullanımı konusunda bir işbirliği anlaşması imzaladı.

Bir başka bölge ülkesi, Türkiye ise 5 bin megavatlık enerji ihtiyacını nükleer enerjiden elde etmeyi planlıyor. Petrol zengini olsalar da, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Umman, geçen Şubat ayında Atom Enerjisi Ajansı ile bölgesel bir nükleer program konusunda anlaşma sağladılar. Gerekçe olarak “deniz suyunun tuzdan arındırılarak içme suyu elde edilmesi” gösterilse de nükleer enerjiye olan bu ilginin altında farklı nelerler yattığı kuşkusu güçleniyor.