1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu 2024'e savaşla giriyor

Kersten Knipp
29 Aralık 2023

2023 yılında patlak veren İsrail-Hamas savaşı, Ortadoğu'nun siyasi çehresini değiştirdi. Meyvelerini veren İsrail-Arap yakınlaşması, askıya alındı. Peki bu gelecekte böyle olmaya devam mı edecek?

İsrail'in Gazze'ye başlattığı kara harekatı
İsrail'in Gazze'ye başlattığı kara harekatıFotoğraf: IDF/Xinhua/picture alliance

Filistinliler, son yıllarda Arap dünyasında unutulmuştu. Filistin sorunu, Arap ülkelerinin liderlerinin ne gündeminde ne de aklındaydı. Filistinlilerin kendi devletlerini kurma hedefi, birçok Arap liderin siyasi hesap ve stratejilerinde çok ama çok küçük rol oynuyordu.

İsrail-Filistin anlaşmazlığı onlarca yılı geride bırakırken, Arap ülkelerininGazze Şeridi ve Batı Şeria'daki insanlarla gösterdiği dayanışma, tükenmişe benziyordu. Batı'nın bölgedeki birçok müttefiğinin öncelikleri, Filistinlileri savunmaktan, İsrail ile iş birliği yapma yönüne kaymış durumdaydı.

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Fas ve Sudan gibi çeşitli ülkeler, 2020 yılında İsrail'le, Abraham Anlaşmaları adı altında normalleşme anlaşmalarına imza attılar. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, o dönemde, "barış çağı" ifadesine varacak iyimser sözler sarf etti. O dönemde Suudi Arabistan ile de umut veren görüşmeler sürdüren İsrail, komşularıyla sorunlarını kalıcı olarak sonlandırma yolunda aşama kaydediyordu…

Dönüm noktası 7 Ekim

Ta ki 7 Ekim 2023 tarihine kadar. Radikal İslamcı Hamas, İsrail topraklarına tarihte eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı.  Almanya, AB ve ABD tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan Hamas, bu saldırıda yaklaşık bin 200 İsrailli'yi öldürdü ve 240'ı aşkın kişiyi de rehin aldı. Bu rehinelerin bir kısmı, İsrail ile Hamas arasında varılan anlaşma kapsamında, Kasım'da serbest kaldı. Bunun karşılığında da İsrail, cezaevlerinde tuttuğu bir grup Filistinli tutukluyu serbest bıraktı.

Başbakan Netanyahu, Hamas'ın saldırısından kısa süre sonra savaş hâli ilan etti ve sayısı yaklaşık 300 bini bulan yedek askerleri seferber etti. İsrail kısa süre sonra Gazze Şeridi'ne önce hava saldırılarına, Ekim ayı sonunda da kara harekâtına başladı. İsrail, Hamas'a, askeri altyapısını ağırlıklı olarak sivillerin yaşadığı mahallelere konuşlandırma ve Gazzelileri canlı kalkan olarak kullanma suçlamasını yöneltti.

Kara harekâtı kapsamında Hamas militanlarının yanı sıra çok sayıda sivil hayatını kaybetti. Hamas kontrolündeki Gazze Sağlık Bakanlığı, Gazze Şeridi'ndeki can kaybının 21 binden fazla olduğunu açıkladı. Söz konusu veriyi bağımsız olarak teyit etmek mümkün değil.

Savaşın başlangıcını takip eden günlerde, Gazze Şeridi'ndeki insanlarla dayanışma mesajları veren Arap devletlerinin sayısı giderek arttı. Konuya ilişkin sert bir dil benimseyen Ürdün Dışişleri Bakanı Aymen Safadi, İsrail'in Gazze Şeridi'nde Hamas'a karşı sürdürdüğü savaşın, Filistinli sivillere karşı "bariz bir saldırganlık" olduğunu ve Ortadoğu'nun bütünü üzerinde tehdit oluşturduğunu söyledi. Kasım ayı ortasında yaptığı açıklamada, Safadi, bölgeye gıda, ilaç ve yakıt aktarılmasına engel olan İsrail'in "savaş suçu" işlediğini savundu.

İsrail Başbakanı Netanyahu Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleriyle (26 Kasım 2023)Fotoğraf: Avi Ohayon/GPO/Handout via REUTERS

Filistinliler yeniden gündemde

Hamas terörünün beraberinde getirdiği en önemli sonuçlardan biri, Filistinliler ve siyasi amaçlarının 2023 yılında, yeniden ülkelerin bölgesel ve uluslararası gündemlerine dahil edilmesi oldu. Bir süredir pek sorulmayan, 70 yıldır kördüğüm halini alan Ortadoğu sorununun uzun vadede nasıl çözüleceği sorusu da, yeniden sorulmaya başladı.

Söz konusu soru, çok sayıda Arap devletini doğrudan ilgilendiriyor. Hamburg'daki Alman Küresel ve Bölgesel Çalışmalar Enstitüsü'nden (GIGA) André Bank, Arap devletlerinin ana itici gücünün, istikrara ilişkin endişeleri olduğunu söyledi. Ürdün ve Mısır'ın, komşuları İsrail'le onlarca yıl önce barış anlaşması yaptığını hatırlatan Bank, şimdi bu iki hükümetin, Gazze veya Batı Şeria'da tırmanacak olası bir gerilimin bir Filistinli mülteci akını yaratması ve bunun içeride de toplumsal huzursuzluğa yol açmasından çekindiğini aktardı.

Sisi yönetiminin, Filistin yanlısı gösterilerin, 2011'deki demokrasi hareketinin merkezi olan, Kahire'deki Tahrir Meydanı'nda yapılmasına izin vermediğini aktaran Ortadoğu uzmanı, "Çünkü Sisi rejimi, protestoların birer Arap Baharı gösterisine dönüşmesinden korkuyor" değerlendirmesinde bulundu.

Ürdün'ün merkezi Amman'da da hâlihazırda Filistin yanlısı gösterilerin düzenlenmesine izin veriliyor. Ancak bu gösterilerin Batı Şeria sınırına yakın yerlerde yapılmasının söz konusu olmadığına dikkat çeken Bank, "Protestoların kolayca kontrolden çıkabileceğinden korkuluyor" diye konuştu.

Körfez ülkelerinin rolü

Körfez ülkelerinde ise şu ana kadar herhangi bir Filistinlilerle protesto gösterisi yapılmadı. Bu durumun Körfez devletlerinin büyük kısmının şu ana kadarki tutumuyla uyum içerisinde olduğunu kaydeden Bank, üstelik BAE'nin başlangıçta aslında İsrail tarafında yer aldığını aktardı.

Hamas'ın müttefiği olan, başkenti Doha'da üst düzey Hamas yöneticilerinin yaşadığı Katar ise, İsrail'i şu ana kadar birçok kez açık biçimde eleştirdi. Bunun karşısında Katar Başbakanı El Thani, Kasım ayı sonunda Frankfurter Allgemeine Zeitung'a (FAZ) verdiği söyleşide, ülkesinin İsrail'le faydacı bir ilişkisi olduğunu ifade etti. "Biz Katar'da, İsrail ile sorunumuzun işgal ve Filistin sorunu olduğunu tekrar tekrar söyledik. İsrail ve Katar arasında bunun dışında başka hiçbir direkt sorun bulunmamaktadır" diyen Thani, bu sorunların çözümü için çaba sarf edilmediği takdirde, bölgenin sonsuza dek şiddete sahne olacağını kaydetti. Al Thani, "Bu soruna çözüm arandığı takdirde, neden İsrail'le sorunumuz olsun ki?" sözlerini de sarf etti.

Hamas'ın Gazze'deki tünellerinde ilerleyen bir İsrail askeriFotoğraf: Ronen Zvulun/REUTERS

Ortak çıkarlar

Savaşın ne yöne evrileceği ve ne kadar süreceği sorularının yanıtları, henüz belirsizliğini koruyor. Savaş diğer ülkelere yayılır mı, savaşta daha kaç insan hayatını kaybeder gibi soruların yanıtları, Arap ülkelerinin İsrail ile ilişkilerini doğrudan ilgilendiriyor.

Ancak uzmanlar, İsrail ile Arap dünyası arasındaki yakınlaşmanın Ortadoğu'daki savaş ve Gazze Şeridi'nde yaşanan yüksek can kaybı nedeniyle çıkmaza girmeyeceğini düşünüyor. Birçok uzman, Arap liderlerin mevcut tutumlarının, Arap toplumlarında son derece yaygın olan İsrail karşıtı tavra uyan birer sözden ibaret olduğu görüşünde.

Heidelberg'de bulunan Yahudi Çalışmaları Yüksekokulu'ndan Johannes Becke, "Arap-Müslüman devletlerin Kasım ayı başında Riyad'daki zirvede beklendiği gibi sert bir retorik benimsediği ancak bu retoriğin orada kaldığı izlenimine sahibim" değerlendirmesini yaptı.

Becke, bunu, çoğu Arap devletinin İsrail ile bağlantılı ekonomik ve jeostratejik çıkarlarının, Hamas terörü ve Gazze savaşına rağmen değişmediği görüşüyle açıkladı. İsrail'in ekonomi ve teknoloji alanlarında çekici bir ortak potansiyeline sahip olduğuna dikkat çeken Becke, İsrail ile yakınlaşmanın aynı zamanda ABD ve diğer Batılı ülkelerle ilişkiler açısından da avantajları beraberinde getirdiğine vurgu yaptı. Bu ülkelerin ortak noktalarından biri de, İran'ın bölgedeki etkisinin sınırlı tutmayı amaçlamaları, ki bu da İran'ın ezeli düşmanı İsrail'in çıkarlarıyla örtüşüyor.

Gazze Şeridi'nde İsrail bombardımanı sonrasında yıkılmış binalarFotoğraf: Hatem Ali/AP Photo/picture alliance

Ortadoğu ve her yönde uçuşan roketler

Öte yandan Ortadoğu uzmanı Becke, örneğin Suudi Arabistan'ın, 2023 yılının sonlarına doğru, Çin arabuluculuğunda İran ile ilişkilerini güçlendirdiğine dikkat çekti. Suudi Arabistan ile İsrail arasındaki yakınlaşma da, Hamas'ın İsrail'e saldırısıyla eş zamanlı olarak sekteye uğradı.

Becke, Yemen'de İran destekli Husilerin, Aralık ayı başında, Hamas'ı destekleme amacıyla İsrail yönüne roket fırlattığını ancak bu noktada Suudi Arabistan'ın devreye girerek bu roketleri havada imha ettiğini aktardı. Becke, "Bu roketler, henüz kısa süre önce Suudi Arabistan'a fırlatılıyordu ve bir gün Suudiler yeniden bu roketlerin hedefi olabilirler" değerlendirmesinde bulundu. Becke, "Bu çerçevede, Arap-İsrail yakınlaşmasını destekleyen jeopolitik argümanların, Hamas'ın saldırısıyla değişmediğini söylemek mümkün. Tam aksine: Saldırı, bu argümanları güçlendirmiş bile olabilir" diye konuştu.

Savaşın toplumsal gücü

Ancak Arap ve İslam dünyasında sürmekte olan Filistin yanlısı gösteriler, savaşın insanları ne derecede mobilize edebileceğini gözler önüne serdi. Bu nedenle, uzmanların görüşü, savaşın hızlı ve kalıcı bir biçimde sonlandırılmasının, Arap liderlerin önemli bir kısmının çıkarına olacağı görüşünde. Aksi takdirde, savaşın bu liderlerin temsil ettiği toplumlarda istikrarsızlığı tetiklemesi ihtimaller dahilinde.

Bu çerçevede, İsrail ile yakınlaşma süreci, ancak silahlar sustuğunda ve Filistinliler nihayetine belirli bir kazanım elde ettiğinde yeniden mümkün olacak: Örneğin iki devletli çözümün hayata geçirilmesi gibi bir durumda.

Katar Başbakanı Al Thani, FAZ'ye verdiği söyleşide, tamı tamına buna atıfta bulundu:

"Filistin sorunu artık görmezden gelinemez."

 

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?