1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ortadoğu'da mütevazi, ama önemli adımlar

Peter Phillip / DW3 Mart 2005

Lübnan’da Hariri suikastinin ardından başlayan protesto gösterileri sayesinde Suriye yanlısı iktidar istifa etti. Irak’ta şiddet olsa da seçimler yapıldı ve Filistin yönetiminde de halkın iradesiyle Mahmud Abbas başa getirildi. DW’den Peter Phillip’in Ortadoğu’da son zamanlarda demokratikleşme hareketi olduğunu savunduğu yorumu şöyle:

“Beyrut’daki Suriye yanlısı hükümet, sokaktan gelen baskılara daha fazla dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı. Böylece süper güç Amerika’nın yapamadığını onbinlerce Lübnanlı gösterici başarmış oldu. Ve Şam yönetimi sonunda Lübnan’dan çekildi. Üstelik iktidardaki Baaz Partisi’nin bazı “beton kafalı“ ileri gelenlerinin, bu ülkeyi hala “Büyük Suriye’nin bir parçası ve uzantısı“ olarak görmelerine rağmen.

Bu, yavaş da olsa demokrasinin yerleşmeye başladığına ilişkin bir umut ışığı olarak algılanabilir. Hızlandırılmış demokrasi hareketleri, gerçek anlamda bir değişim getirmediğinden, belki de bu sürecin yavaş işlemesi, demokrasinin daha iyi özümsenmesini sağlayacaktır. İnsanlar, makus talihleri karşısında çaresiz olmadıklarını nihayet kavramaya başlıyorlar.

Üstelik bu sadece Beyrut ya da Şam için geçerli değil. Aynı bilinç, bölgedeki diğer ülkelere de yavaş yavaş yayılıyor. Yaser Arafat’ın vefatından sonra Filistin halkı, yapılan seçimlerde liderliğe Mahmut Abbas’ı getirdi. Ardı arkası kesilmeyen terör saldırılarının gölgesinde yapılan Irak seçimlerinde, halk özgür iradesini ortaya koyabildi. Suudi Arabistan’da sınırlı da olsa ilk kez yerel seçimlerde halkın sesine kulak veriliyor. Mısır’da ise Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, önümüzdeki dönemde ilk kez birden çok adaya izin verilen seçimlerin yapılacağını duyurdu.

Doğrusunu söylemek gerekirse tüm bunlar, mütevazi ama önemli adımlar. En azından demokrasi yolunda bir kıpırdanma var diyebiliriz. Peki bu gelişmeler, ABD Başkanı George Bush’un Arap dünyasındaki demokratikleşme hareketi ile ilgili ortaya attığı “domino efekti“ teorisinin gerçekleşmeye başladığı anlamına gelebilir mi? Hatırlanacağı gibi Amerikan Başkanı, “Irak’ta demokrasinin yerleşmesi durumunda, bunun tıpkı domino taşlarının harekete geçmesi gibi etkiye neden olacağını ve diğer bölge ülkelerine de bu demokrasi hareketinin sıçrayacağını“ öne sürmüştü.

Yüzeysel bakıldığında bu soruya “evet“ yanıtı vermek elbette mümkün. Washington’da da sözünü ettiğimiz gelişmelerin bu çerçevede algılanacağı kesin. Ancak gözardı edilmemesi gereken bir nokta var: Arap dünyasında demokrasinin gelişmeye başlaması, Irak savaşının etkisiyle değil, halkın kararıyla mümkün oldu. Arap halkı, bugüne kadar dış mihraklardan çok başlarındaki despot yöneticilerinin kendilerine zarar verdiğini anlamaya başladı.

Bu bilincin yerleşmesindeki en önemli etkenlerden biri de sınırötesi yayın yapan ve sansürlenemeyen kitle iletişim araçlarının bölgede son on yılda giderek daha fazla yayılması ve rağbet görmesi oldu. Halkın bilgilenmesi daha fazla özgürlük taleplerini de beraberinde getirdi. Bu da iktidarda kalmak isteyen yöneticilerin, özgürlük ve demokrasi yolunda, ister istemez bazı tavizler vermesi sonucunu doğurdu. Ukrayna ya da diğer Avrupa ülkelerinde, halkın şiddete başvurmadan, demokrasi yolunda elde ettiği başarıların, pekâlâ Arap dünyasında da mümkün olabileceği görüldü. Yani, Arap dünyasındaki demokratikleşme sürecini Washington yönetimi başlatmadı; sadece hızlanmasına yardımcı oldu.“