Sünni-Şii kutuplaşması
15 Ağustos 2012Suriye’de isyancıların elinde bulunan Azaz kentine savaş jetleriyle düzenlenen hava saldırısında Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin verdiği rakamlara göre en az 23 kişi hayatını kaybetti. En az 200 kişinin de yaralandığı kaydediliyor.
Saldırı olduğu sırada Suudi Arabistan’ın Mekke kentinde yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısı bölgedeki mezhepsel ayrılığı bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 57 Müslüman ülkeden oluşan Teşkilat Suriye’de şiddete son verilmesi çağrısını yineledi.
Kriz dinî boyut kazanıyor
Mekke’deki iki günlük İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısı, Suriye’deki krizin giderek dinî boyut kazandığını bir kez daha gözler önüne serdi. Sünni ülkeler Suriye’nin üyeliğinin askıya alınmasından yana görüş bildirirken, Şii İran buna karşı çıktı. Şiiler’in yönetimindeki Irak ise konferansa katılmadı. Bölgedeki Şii ülkeler giderek izole oluyor, Şii Esad ailesinin yönetimindeki Suriye zor durumda. Esad rejimi henüz devrilmemiş olsa bile ülkenin geleceğinde Sünnilerin şimdikinden daha büyük bir rol oynayacağına kesin gözüyle bakılıyor. Esad’ın tüm karşıtları Sünniler’den oluşuyor ve Batılı ülkelerin desteğine sahipler.
Ortadoğu’daki mezhep kutuplaşması İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da kendini gösteriyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni ülkeler, Esad karşıtlarını destekliyor, pek çok özel Suudi kuruluş Sünni radikallere para, silah ve hatta savaşçı tedarik ediyor. Bu radikaller Suriye’de demokrasi için değil, Sünni inancının zaferi için savaşıyor, Şiiler’e karşı bir ‘cihat’ yürütüyor.
"Esad gidince gerilim patlayabilir"
Almanya’nın önde gelen İslam bilimcilerinden Udo Steinbach, Esad rejimi devrildiğinde giderek tırmanan gerilimin patlayabileceği uyarısında bulunuyor:
“Çatışmalara baktığımızda sahada çok açık bir şekilde artık dinsel ögelerin rol oynadığını görüyoruz. Ve eğer din adına, mezhepsel sınıflandırma adına bir dini cemaatin mensubu öldürülürse, şüphesiz çatışmanın içine bir misilleme, ödeşme ögesi girecektir. Rejim bir gün devrildiğinde bu hesaplaşma ise çok acı olacaktır.”
Bölgede mezhep çatışması ne Suriye’nin komşularının ne de Batı ülkelerinin çıkarına. Profesör Steinbach, İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında üye ülkelerin mezhepsel gerilimi düşürme çabasının olumlu bir işaret olduğunu belirtiyor:
“Suudi Arabistan, Katar gibi Sünni ülkelerle İran gibi Şiiler arasında giderek büyüyen gerilim karşısında, bu gerilimi yatıştırma çabalarını zekice buluyorum. Hem Suriye’ye baktığımızda kısa vadede, hem de genel olarak Ortadoğu’daki siyasî anlaşmazlıkların giderek daha fazla mezhepsel boyut kazanmasını önlemek açısından uzun vadede.”
İran endişeli
İran uzmanı Walter Posch da, gerilimi en çok, bölgedeki tek müttefiki Suriye’yi kaybetme korkusu yaşayan Şii İran’ın hissettiğini belirtiyor. İran için konunun sadece Esad ailesi ve Baas Partisi olmadığına dikkat çeken Posch, İran’ın Lübnan’daki müttefiki Hizbullah ile bölgedeki Sünni İslamcı gruplar ve Müslüman Kardeşler ile bağlantısının da tehlikeye gireceğini belirtiyor. Posch’a göre İran’ın bir başka büyük endişesi, mezhep çatışmasının kendi topraklarına taşınması ve ülkedeki ikinci büyük mezhebi oluşturan Sünniler arasında huzursuzluk çıkması.
Ancak aynı tehlike Sünni ülkeler için de geçerli: Şiiler Suudi Arabistan’da nüfusun yüzde 15’ini, Kuveyt’te yüzde 35’ini, Bahreyn’de ise yüzde 60’ını oluşturuyor. Suudi Arabistan’daki Şiilerin büyük bölümü, dev petrol yataklarının bulunduğu ülkenin doğu bölgelerinde yaşıyor.
Udo Steinbach şöyle konuşuyor: “Suudi Arabistan’ın Şiilerin yaşadığı bölgelerinde kısa süre önce çıkan huzursuzlukları göz önünde bulundurursak, İran’ın diyalogun içine katılması Suudilerin fazlasıyla çıkarınadır. İran, ülkedeki Şiileri destekleyerek Suudi Arabistan’ı yumuşak karnından kolayca vurabileceğine kanaat getirdiği takdirde, Suudi Arabistan’ın istikrarı ve tabii ki aynı zamanda petrol ihracatı bundan son derece olumsuz etkilenir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Kersten Knipp/Çeviri: Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Ahmet Günaltay