1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

'Osmanlı’da bile benzerine rastlamak zor'

1 Mart 2016

Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin sözlerini değerlendirdi. Muhalefeti göreve çağıran Kaboğlu, 'Osmanlı'da bile benzerine rastlamak zor' dedi.

Recep Tayyip Erdoğan
Fotoğraf: Getty Images/B. Mehri
İbrahim KaboğluFotoğraf: privat

Anayasa Mahkemesi’nin gazeteciler Can Dündar ile Erdem Gül’ün kişilik haklarının ihlal edildiği yönünde karar vermesinin ardından tüm dikkatler Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a çevrilmişti. Tayyip Erdoğan’ın, haklarında bizzat suç duyurusunda bulunduğu gazetecilerin tahliye edilmesinden sonra “Anayasa Mahkemesi’nin kararını kabul etmek durumunda değilim, saygı da duymuyorum” açıklaması yapmasıyla Ankara’da siyasi tansiyon birdenbire yükseldi. Mecliste AKP ile muhalefet arasında sert tartışmalar yaşanırken, Erdoğan’ın açıklamalarının Türkiye’de yürütme ve yargı arasındaki dengeleri nasıl etkileyeceği merak konusu oldu. Erdoğan’ın açıklamalarını anayasa doğrultusunda analiz eden Marmara Üniversitesi’nden Anayasa Hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu DW Türkçe’nin konuyla ilgili sorularını yanıtladı.

DW Türkçe: Bir cumhurbaşkanının – Anayasa Mahkemesi’nin kararını kabul etmek durumunda değilim, saygı da duymuyorum- açıklaması yasal olarak ne anlama gelir?


Kaboğlu: Cumhurbaşkanı anayasa ile bağlıdır. Görevine, anayasaya saygı andı ile başlar; "Anayasaya, hukukun üstünlüğüne bağlı kalacağıma namusum ve şerefim üzerine andiçerim" der. (Madde:103). Görevi sırasında; "Anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir" (Madde:104). Anayasa hükümleri, yürütme organını bağlayan temel hukuk kurallarıdır (Madde:11). Yürütme organı, mahkeme kararlarına uymak zorundadır (Madde:138)

Değindiğimiz bu anayasa maddelerinin emredici hükümlerine karşın cumhurbaşkanının açıklamaları, anayasanın açıkça ihlali olup, çerçevesini "anayasal demokrasi"nin çizdiği bir hukuk devletinde vahimdir.


DW Türkçe: Erdoğan’ın açıklamaları Türkiye demokrasi tarihi açısından ne anlam taşır?


Kaboğlu: Cumhurbaşkanının yargı mercilerine açıkça ve doğrudan saldırısının, bırakalım Cumhuriyet Türkiyesi'nde Osmanlı'da bile benzerine rastlamak zordur. Bu nedenle, geleceğe yönelik yorum, daha işlevsel olabilir: Cumhurbaşkanının sözlerini öncelikle kendisine oy vermiş olan seçmenler sorgulamalıdır; çünkü istediği yönde karar vermeyen mahkeme kararlarına meydan okuyan bir kişi, hukuku sadece kişisel hedefleri için araç olarak gören kişi, demokratik dünyanın tamamen dışında yer alıyor demektir.


DW Türkçe: Bu durumda; Türkiye’de yargı ve yürütme arasında yaşanan nedir?

Kaboğlu: Yürütme, yargıyı kendi güdümüne sokmak için bugüne kadar hemen her şeyi yaptı; yargıyı çok zedeledi. Ama, bunun da sınırları olduğunu yargı göstermiş oldu. Gelinen nokta budur.


DW Türkçe: Erdoğan’ın açıklamaları bundan sonra yargıyı nasıl etkileyecek?

Kaboğlu: Nasıl etkileyeceğini zaman gösterecek. Şimdilik şu söylenebilir: Anayasa Mahkemesi, gerekçesini elden geldiğince titiz bir biçimde yazmak durumunda. Bu olumlu bir katkı olarak da görülebilir. Ne var ki, yerel mahkeme için benzer bir tahminde bulunmak zor. Çünkü dava mahkemesi, "HSYK ve Adalet Bakanlığı ile Saray" üçlüsünün nefesini ensesinde hissedecektir. Erdoğan yargıya açıkça müdahale etmiştir. Bu nedenle, eğer yerel mahkeme, kararını, Anayasa Mahkemesi tarafından saptanan ihlaller eksenine oturtmaz ise, mahkeme kararı, adil yargılanma hakkı açısından da bozulmak durumunda. Bu varsayımda, Yargıtay'a da önemli bir görev düşecektir. Konu önüne geldiğinde Yargıtay’ın da alacağı kararı Anayasa Mahkemesi kararı eksenine oturtması hukukun gereğidir. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararı sadece dava mahkemesi için değil, gazeteci davalarına bakan diğer mahkemeleri de olumlu anlamda etkilemek durumunda. Ne var ki, cumhurbaşkanının müdahalesi, bu anlamda caydırıcı bir etkiye –yani olumsuz- yol açabilir. Anayasa Mahkemesi kararları; yasama, yürütme ve yargı organlarını bağlar. Cumhurbaşkanının sözleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Ağır ceza mahkemesi de aksine bir karar veremez.

DW Türkçe: Erdoğan’ın açıklamaları TBMM’nin ve kamuoyunun da gündeminde. Sağlıklı bir tartışma ortamı için nasıl bir yöntem izlenilmelidir?

Kaboğlu: Muhalefet partileri, cumhurbaşkanının söylem ve eylemlerinin anayasanın sürekli ihlali anlamına geldiğini, bunu TBMM'nin gündemine alması gerektiği görüşünü olgunlaştırmalıdır. Bu çerçevede, "Anayasa'nın bilerek ve isteyerek sürekli ihlali" ile "vatana ihanet" arasında kurulacak bağ, 184 milletvekilinin teklifi ile TBMM'nin gündemine alınmasını sağlayabilir. Sonuçta, AKP oyları ile reddedilecek olsa da, bu sürecin zorlanması, cumhurbaşkanını söylem ve eylemlerinde "asgari bir dikkat"e yönlendirebilir. Böylelikle yargı organlarının daha rahat karar verebileceği bir sürecin de önü açılmış olur.

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster