1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Pamir: Elektrik kesintileri kış boyunca devam eder

6 Ocak 2017

Enerji uzmanı Necdet Pamir, Türkiye'deki elektrik kesintilerinin doğalgaz arzında yetersizlik ve idari hataların bir bileşiminden kaynaklandığı görüşünde. Pamir, önlemler alınmazsa kesintilerin süreceği yönünde uyarıyor.

Kerze Kerzenlicht Symbolbild Energiearmut
Fotoğraf: Colourbox

Türkiye'de son dönemde yaşanan elektrik kesintilerinin nedeniyle ilgili tartışmalar sürüyor. Türkiye'deki günlük doğalgaz arzının, talebin 50 ila 80 milyon metreküp altında kaldığına dikkat çeken enerji uzmanı Necdet Pamir, bu durumun elektrik kesintilerinin ana nedeni olduğu görüşünde. Elektrik kesintilerinin önlemler alınmadığı takdirde devam edeceğini belirten Pamir,  Türkiye'nin geçen yıl tükettiği toplam elektrik miktarının yaklaşık 3 buçuk katını üretebilecek kapasitede olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin tamamen bağımsız bir enerji politikası kurabileceğini savunan Pamir, ayrıca küresel çapta sorunları çözülmediği sürece nükleer enerjiden kesinlikle uzak durulması yönünde de uyarıyor. Pamir ile Türkiye'deki elektrik kesintilerinin nedenleri ve çözüm önerilerini konuştuk.

DW Türkçe: Son dönemdeki elektrik kesintileriyle ilgili farklı açıklamalar, spekülasyonlar var. Sizce sorun nerede yatıyor?

Pamir: Bir kere doğalgazda arz yetersizliği var ama yönetim yetersizliği demek lazım bu bütün resme. ‘Şu tarihte yapılmıştı, iletim hatları çöktü” demenin kabul edilebilir bir gerekçesi yok. Bir kere elektrik iletim hatları yapılırken geçeceği güzergâh üzerindeki tüm bölgelerin yazın yükselebileceği en yüksek sıcaklık, kışın düşebileceği en düşük sıcaklık dikkate alınarak, iletkenlerin salınma gerilme durumları göz önüne alınarak bu tasarım ve inşaatlar yapılır. Kontrol edilir, denetlenir. Bunun bakım ve onarımı da tamamıyla TEİAŞ’ın ve Enerji Bakanlığı’nın sorumluluğundadır.

Necdet PamirFotoğraf: privat

Şimdi şöyle bir kaynak düşünün: Enerji üretiminizin üçte biri, elektrik üretiminin ise yarısı doğalgaz ile karşılanıyor ve bu kaynakta siz yüzde 99 dışa bağımlısınız. Kış aylarına baktığımızda kışın soğuk olması bir sürpriz değildir... Arzı topladığımızda iyileştirmelerle beraber günlük 200 milyon metreküpün azıcık üzerine çıkıyoruz. Ancak Enerji Bakanlığı’nın gayri resmi rakamlarına göre talep 280, BOTAŞ’ın gayri resmi rakamlarına göre ise 250 milyon metreküpe çıktı. Tüketim değil, talep. Sizin elinizde ne var? 200 milyon metreküp. Demek ki günlük 50 ile 80 milyon metreküp arası bir eksik var. Ne yaptı BOTAŞ? İlk önce santrallerden başlıyor ve doğalgazdan elektrik üreten santrallerde kesintiye gidiyor. Bu kesintiyi yaptığınız zaman kaçınılmaz olarak elektrik üretiminiz düşüyor. Önce yüzde 50’lik sonra da yüzde 90’lık bir kesinti yaptı. Sanki bunlar yokmuş gibi kesintiyi iletim hatlarının üstüne atmak kesinlikle kabul edilebilir değildir. Hem fiyatlar çok arttı. Elektrik piyasa takas fiyatları 14- 15 kat arttı.

DW Türkçe: Enerji Bakanı, 2017 yılında elektrik fiyatlarına zam yapılmayacağını söyledi. Bu sizce bir süre sonra yine de son tüketiciye yansıyacak mı?

Pamir: Yani bunun yansımaması mümkün mü? Bu yol, su, elektrik olarak her zaman için geliyor. Doğrudan elektriğe zam getirmese bile ki ben bunu inandırıcı bulmuyorum, daha yeni faturalarda görünmez zam yapıyorlar. Yani enerji bedeli ne olursa olsun, o faturalarda bir şeffaflık olmadığı için farklı kalemlerden giydiriyorlar.

DW Türkçe: Elektrik üretiminin büyük bir kısmının doğalgazdan karşılanması ve İran’dan doğalgaz tedarikindeki sıkıntılar göz önüne alınırsa siz orta ve uzun vadede bir enerji darboğazı öngörüyor musunuz? Bu elektrik kesintileri devam edecek mi?

Pamir: Elektrik kesintileri bu kış boyunca kesinlikle devam eder. Mesele şu, bütün beklentinizi şuna bağlayacaksınız: Havalar biraz daha ısınırsa o zaman evsel talep biraz daha düşecektir. Bu durum ancak önümüzdeki yıl biraz daha toparlanabilir. O da; eğer Tuz Gölü’nün altındaki depo gerçekten öngörüldüğü gibi devreye girer ve bir sızdırmazlık sağlarsa.

DW Türkçe: Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) 2016’da toplam elektrik tüketiminin bir önceki yıla oranla yaklaşık yüzde 4 oranında arttığını bildirdi. EMO yaz saati uygulamasına devam edilmesinin elektrik tüketimini artırdığını savunuyor. Siz katılıyor musunuz bu görüşe? Kalıcı yaz saati uygulaması elektrik kesintilerinde bir rol oynadı mı sizce?

Pamir: Şimdi ben Elektrik Mühendisleri Odası’nın yaptığı hemen hemen bütün çalışmaların çok doğru esasa oturduğunu, şirketlerin değil de kamunun çıkarlarını savunduğunu her zaman için söyledim, söylerim. Ama hem Enerji Bakanlığı hem de EMO için söylüyorum; olumlu ya da olumsuz yaz saati uygulamasının önümüzdeki yıllarda daha fazla verilere dayalı bir analizinin yapılması lazım. Şimdi elektrik tüketimindeki yüzde 4 küsürlük artış acaba sadece yaz saati uygulamasına mı dayalı, yoksa fiyatlar yüksek olduğu için kaçak elektriğin çok daha fazla kullanılmaya başlanmasıyla mı ilgili? Çünkü gayri safi hâsıla artışı ile elektrik talep tahminleri genelde ilintilidir.  Normalde geleneksel çizgilere hiç uymayan, yani yüzde 1,8’lik ekonomik büyümede düşüş gördüğünüz bir ortamda elektrik tüketiminin yüzde 4 küsür artmış olması ister istemez insanın aklına bu seçeneği de getiriyor. Yaz saati uygulamasını savunanların da, karşı çıkanların da henüz yeterince bilimsel verileri ortaya koyduğunu düşünmüyorum.

DW Türkçe: Peki Türkiye’de artan elektrik ihtiyacını karşılamak konusunda sizin önereceğiniz en acil çözümler nedir?

Pamir: Şimdi bugünden yarına beş dakikada çözüm çok kolay bir şey değil ama hemen en başta şunu söyleyeyim: Bir kere Türkiye’nin geçen yılki 264 milyar kilovat saat elektrik tüketimi baz alınırsa Türkiye’nin bunun üç buçuk katı kadar henüz kullanmadığı ve elektrik üretebileceği potansiyeli var. Alt stratejilerini şu an tartışmıyorum ama Türkiye’nin linyiti, henüz kullanmadığı hidroelektrik, güneş, rüzgâr, jeotermal, biyomas ve enerji verimliliğinde yapabileceklerini alt alta koyun, 264 kullanılmakta olana karşılık 810 kullanılmamakta olan var. Bu bir.

İkincisi, soğuk kış günlerinde bu kentsel gaz tüketiminin arttığını dikkate alacağız tabii ki. Ancak santrallerin gazını kesmek yerine, şebekeye verilecek gaz miktarında artışa olanak sağlayacak doğalgaz depolama ve sıvılaştırılmış gaz terminali yatırımlarını hızla sonuçlandırmak durumundayız. 15 yıldır depo kapasitesini olduğu gibi bırakmanın affedilir bir yanı yoktur.

Öbür taraftan Türkiye’nin mevcut santrallerinin uzunca yıllardır gerçek proje kapasiteleri ile bağdaşan bir performans göstermediğini görüyoruz. Bu durum her şeyi piyasaya bıraktığınız yanlış politikalar nedeniyle bazen bu santrallerin “O saatlerde benim işime gelmiyor” deyip üretimi kesmesinden kaynaklanabilir veyahut da rehabilitasyonları zamanında yapılmadığı için yetersiz kapasitede kullanılıyor olabilirler. Mevcut santrallerin hızla iyileştirilmesi ve kapasitelerinin artırılması gerekiyor.

Sistem operatörlüğü doğru yapılmalı. İletim hatlarının kesintisiz çalışmasını sağlamak için Batı ile Doğu arasındaki dengeyi sağlamanız lazım. Her şeyi piyasanın insafına bıraktığınızda zaman zaman doğalgazla çalışan santraller “piyasa takas fiyatı bana uymuyor” deyip kesebiliyorlar. Hem bunun yaptırımları eksik. Hem de bir dizi dağıtım şirketi oluşturuldu. Piyasada 20’yi aşkın elektrik dağıtım şirketi var. Bunların her birinin, hem kendisi bir sistem operatörüymüş gibi çalışıp kendi içinde bölgesel dengeyi sağlaması lazım hem de TEİAŞ’ın bunların üzerinde tüm sistemi profesyonelce kontrol edebilmesi lazım. Çünkü bazen bakıyorsunuz: Doğu’da Batı’ya iletmeye çalışıyorsunuz. İletim hatlarına da gereken yatırımı yapmadıkları için bu sefer frekans değişiklikleri nedeniyle sistem çöküyor. Bunun da önüne geçilmeli.

Enerji verimliliğinde çok ciddi eksiklerimiz var. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre 2005-2015 yılları arasında Avrupa’da enerji yoğunluğu yüzde 16 azalırken -yani enerjiyi daha verimli kullanıyorlar- Türkiye’de yüzde 7 artıyor. Bir takım kampanyalar var ama onların hepsi söylemde kalıyor, ötesine geçmiyor.

Asıl çözüm Türkiye’nin potansiyelini, yerli imalatı da öne çıkararak kullanması. Güneş panelleri, rüzgâr türbinleri vs. gibi bütün bu enerji ekipmanlarının yüzde 100 ülkemizde üretilmesini sağlayarak tamamen bağımsız bir enerji politikası kurulabilir. 

DW Türkçe: Nükleer enerji bu bahsettiğiniz kaynaklara bir alternatif olabilir mi?

Pamir: Ne münasebet. Nükleer enerji, dünyada işletme güvenliği ve nihai atık açısından hiçbir biçimde derdine çare bulamamış bir teknoloji konumunda. Ben “hep böyle olacak” demiyorum. Bir kere son derece pahalıdır, sadece ilk yatırım maliyetleri açısından değil, bakım onarım, özellikle söküm ve nihai atık, bütün bunların maliyeti hemen hemen en pahalı teknolojilerden biridir. Güneşle falan rekabet ediyor ama güneş ve rüzgâr enerjisi maliyetlerinde hızlıca bir düşüş var.

İkincisi, işletme güvenliği yok. Yani Fukuşima bunlardan bir tanesi, hala radyasyon yayıyor. Dolayısı ile gelecek nesilleri de riske atacak böylesi bir teknolojiyi, sorunlarını çözmeden ülkenize dayatamazsınız. Nükleer enerjinin yaygınlaşması için çabalayan Uluslararası Nükleer Enerji Ajansı’nın 2013 sonunda Akkuyu için verdiği 39 tane uyarı bulunuyor. Bunların hiçbiri yerine getirilmiyor. Ancak konu mahkemeye intikal edip bu rapor sorulduğunda, “rapor devlet sırrıdır” deniliyor.  Bu kadar terörün göbeğinde yaşayan bir ülkenin bir nükleer macerası eksik. Türkiye’nin nükleer enerjiye ihtiyacı da yok. Ama bu teknolojinin dünyada sorunları çözülür, o zaman düşünürsünüz.

Bununla birlikte Akkuyu’da kurulması tasarlanan WER-1200 tipi nükleer santralin teknolojisi yüzde 100 Ruslarda. Anlaşmaya göre inşaatı yüzde 100 onlar yapıyor, işletme onlarda, zenginleştirilmiş uranyum yakıt tedariki onlarda ve nihai atığın muamelesi, bunların hepsi Ruslara verilmiş bir de “bağımlığımızı azaltacağız” diyorlar. Şaka gibi.

© Deutsche Welle Türkçe

Söyleşi: Başak Demir

Bilkent Üniversitesi Ögretim Görevlisi Necdet Pamir, aynı zamanda CHP Enerji Komisyonu Başkanlığı, TMMOB Petrol Mühendisleri Odası Enerji Politikaları Çalışma Grubu Başkanı ve enerjienergy.com Genel Yayin Yönetmenliği görevlerini de yapıyor.

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik