1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Politikacı satılık mıdır?

25 Haziran 2020

Almanya’da CDU milletvekili Amthor’un, ABD’li bir şirket için yürüttüğü lobi faaliyetinin ortaya çıkması politikacıların bağımsızlığı tartışmasını yeniden alevlendirdi. Yasal bir lobi kayıt sistemi talep ediliyor.

CDU'lu Federal Milletvekili Philipp Amthor
CDU'lu Federal Milletvekili Philipp AmthorFotoğraf: picture-alliance/dpa/B. Wüstneck

Almanya'da Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Federal Meclis milletvekili Philipp Amthor'un ABD’li Augustus Intelligence şirketi için lobi faaliyeti yürüttüğünün ortaya çıkmasıyla başlayan tartışmalar büyüyor. 27 yaşındaki politikacı, şirket ile federal hükümet arasında bağlantı kurma çalışmalarının ve yaptığı pahalı seyahatlerin medyada yer alması üzerine başta sustu, akabinde hata yaptığını açıklayarak şirket için yürüttüğü faaliyetlere son verdiğini duyurdu.

Muhafazakar ve hitabet yeteneği güçlü olarak tanınan ve CDU’nun genç yıldızlarından sayılan Amthor, artan baskı üzerine önce mecliste üyesi olduğu araştırma komisyonunundan, daha sonra tek aday isim olduğu Mecklenburg-Vorpommern eyalet teşkilatı başkanlığı yarışından çekildi. Böylece seneye yapılacak eyalet parlamentosu seçimlerinde partisi CDU adına başbakan adayı olma şansını da yitirmiş oldu.

Amthor, kendisine yönelik eleştirileri anlayışla karşıladığını ve olayın kendisine ders olduğunu açıklayıp, "satılık değilim" diye vurguladıysa da tartışmalar dinmiyor. Konu kapanmadığı gibi, aksine Almanya’da siyasilerin bağımsızlığı tartışmalarını tetikledi. Şimdiyse federal bir lobi kayıt sistemi oluşturulması gündemde.

Timo LangeFotoğraf: LobbyControl

Politikacı ve özel şahıs kimlikleri arasındaki ince çizgi

Almanya'daki lobi faaliyetlerini büyüteç altına alan ve vekillerin meclis dışındaki çalışmaları hakkında raporlar tutan LobbyControl kuruluşu uzmanlarından Timo Lange’ye göre siyasilerin politikacı kimliğiyle özel şahıs kimliği arasındaki çizgi çok ince. Buna rağmen "Politikacılar satılıktır" şeklinde bir genelleme yapmanın doğru olmadığını söylüyor ve öncelikle kaç politikacının gelir getiren ikincil bir iş yaptığına ve bu işin vekillikle çıkar çatışması yaratıp yaratmadığına bakmak gerektiğini belirtiyor. Lange, verilere göre Almanya’daki vekillerin yaklaşık yüzde 20’sinin ücret aldığı ikinci bir işi olduğunu ve bunların çoğunun da mevcut düzenlemelere göre çıkar çatışması yaratmayan faaliyetler olduğunu kaydediyor.

Karin Strenz Fotoğraf: imago/BildFunkMV

Almanya Milletvekili Yasası, vekilliğin yanı sıra lobi faaliyeti yapılmasını prensipte yasaklamıyor. Ancak vekiller, halkın temsilcisi olması dışındaki faaliyetlerini ve gelirlerini beyan etmekle yükümlü. İlaveten bir vekil, bir şirket lehine çalışması karşılığında para veya paraya denk gelen hediyeler de alamaz. Özetle rüşvet yasak. Hiçbir beklenti olmadan bağış kabul etmek ise serbest. Lange, Almanya’da rüşvetin nadiren karşılaşılan bir olay olduğunu aktarıyor ve buna CDU'lu Karin Strenz'i örnek gösteriyor. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi üyesi olan Strenz'in hakkında, kararları Azerbaycan lehinde etkilemesi için rüşvet aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı.

Meclis antetli kağıtla özel şirket için bakanlıktan randevu

DW Türkçe’ye konuşan LobbyControl şeffaflık uzmanı Timo Lange, lobicilik faaliyetlerindeki problemin, "Bir vekil ne zaman vekildir, ne zaman özel şahıs?" sorusunda düğümlendiğini söylüyor. Philipp Amthor örneğinden yola çıkılırsa, "Amthor, Augustus Intelligence şirketi için yaptığı lüks seyahatleri sadece özel şahıs olarak mı yaptı?", "Masraflarını kim karşıladı ve karşılığında bir talep oldu mu?" sorularının yanıtlanması gerekiyor. 

Şeffaflık uzmanı Lange, Amthor’un lüks seyahatlerinin, şirkette direktörlük görevi üstlenmesinin, hisse senedi opsiyonuna sahip olmasının ve bunların yanı sıra meclis antetli kağıdına basılı bir yazıyla Federal Maliye Bakanlığı'nda Augustus Intelligence için randevu ayarlamasının özel şahıs ile vekilliğin iç içe geçmesine örnek teşkil ettiğini belirtiyor. Amthor’un lobicilik faaliyetinin suç teşkil eden eylemler içerip içermediğine dair inceleme sürüyor; ancak tartışmalar sadece yasal değil, ahlaki olarak da sınırların aşılıp aşılmadığında odaklanıyor.

Philipp Amthor’un lobicilik faaliyetine ilişkin haberlerle birlikte öne çıkan bir diğer nokta da yaşı. Partisi CDU'dan bir grup, "hatasını" genç olmasına yoruyor ve "sorumluluk üstlenerek ders çıkardığı" söylemiyle onu savunuyor. Ancak bu konuda da hem siyaset hem de toplumda görüşler çok farklı. Sorulan sorular: Dürüstlük ve hakkaniyet gibi erdemler yaşa bağlı mıdır ve hatalar hangi durumda tecrübeye sayılır, hele hele de tarafsızlığın ve bağımsızlığın büyük harflerle yazıldığı siyasette?

Federal Meclis’in lobi kayıt sistemine kayıt gönüllülük prensibine dayanıyor.Fotoğraf: picture-alliance/Flashpic/J. Krick

Muhalefet yasal ve bağlayıcılığı olan lobi listesi talep ediyor

Halihazırda Almanya Federal Meclisi’nin bir lobi kayıt sistemi mevcut; ancak 1972 yılında kurulan bu listeye kayıt gönüllülük temelinde olduğu gibi, sadece kamu tüzel kişiliği olmayan sivil toplum kuruluşları, dernek ve belli meslek sektörlerini temsil eden birlikler yer alıyor. Federal Meclis'in bu listesinde Türkiye kökenli göçmenlerin kurduğu kuruluşların bulunduğu da dikkat çekiyor. Bunlar arasında Berlin Türk Cemaati, eski adıyla Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD), yeni adıyla Uluslararası Demokratlar Birliği (UID), Almanya Alevi Gençler Birliği, Berlin-Brandenburg Türk Birliği dikkat çekiyor.

CDU'lu milletvekili Amthor'un içinde bulunduğu durum, muhalefetin yıllardır dile getirdiği ve lobi faaliyetlerini kayıt altına alan, lobicilik yapan kişi ve kuruluşlar ile bağlantı kurdukları resmi makamları, politikacıları açık ve net ortaya koyacak bir lobi listesi oluşturulması taleplerini güçlendirdi. Bunun sadece bir genelgeyle değil, çerçevesi yasal düzenlemeyle güvence altına alınacak bir kanun ile hayata geçirilmesi isteniyor. Muhalefetteki Yeşiller, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Sol Parti bir süredir lobi listesi için bastırıyor; ancak CDU reddediyordu. Amthor vakası sonrasında ise CDU’nun da buna sıcak baktığı, hatta önümüzdeki aylarda harekete geçileceği bildirildi.

Öte yandan yaklaşık iki hafta önce farklı partilerden 100'e yakın Avrupa Parlamentosu milletvekilinin, Almanya Başbakanı Angela Merkel'e bir mektup yazarak, Almanya’nın 1 Temmuz’da devralacağı Avrupa Birliği dönem başkanlığı süresince şirketlerin siyasetteki etkisinin azaltılmasını sağlamak amacıyla yeni şeffafflık kurallarının hayata geçirilmesini talep ettiği bildiriliyor.

100'e yakın AP milletvekili, Merkel'e mektup yazarak, AB dönem başkanlığında yeni şeffafflık kurallarının hayata geçirilmesini istedi.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/N. Armer

Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Almanya teşkilatı (Transparency International Deutschland) ile LobbyControl gibi kuruluşlar ise lobi faaliyetleri konusunda görev yapan bütün tarafların, çıkar gruplarının, hukuk büroları ve ajansların ne tür faaliyetler yürüttüğüne, kim tarafından ne amaçla görevlendirildiğine ve nasıl finanse edildiğine dair bilgilerin yer alacağı, çerçevesi kanunla çizilen kapsamlı bir kayıt sistemi talep ediyor. LobbyControl şeffaflık uzmanlarından Timo Lange, bu listeye hükümet ve bakanlıklarla ilişkisi iyi olan eski politikacıların da dahil edilmesi gerektiğini savunuyor. Almanya’da politikacıların aktif göreve müteakip özel sektörde görev alması tartışmaya neden oluyor. Bunun en tanınmış örneği Sosyal Demokrat Partili eski başbakan Gerhard Schröder. Schröder, başbakanlık görevinin sonlanmasından kısa süre sonra Rus devletinin kontrolündeki enerji devi Gazprom için çalışmaya başladı.

Merkel'in selefi Schröder'in (sağda), başbakanlık koltuğundan kalktıktan kısa süre sonra Kremlin'in kontrolündeki Gazprom şirketi için çalışmaya başlaması, Almanya'da yoğun tartışmalara neden olmuştu.Fotoğraf: AFP/GettyImages

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Almanya Teşkilatı ise ilaveten lobi çalışmalarını denetleyecek bir "Şeffaflık Sorumlusu" olması gerektiğini savunuyor ve bu kişinin Federal Meclis tarafından seçilmesini talep ediyor. Bu kişinin lobi kayıt sistemini ve ihlalleri denetleyip, yaptırımlar uygulama yetkisiyle de donatılmasını, partilere bağış konusunda da Meclis'i bilgilendirmesini gerekli görüyor.

Augustus Intelligence’in arkasında kimler var?

Handelsblatt gazetesinin, kurucusunun Alman Wolfgang Haupt olduğunu belirttiği Augustus Intelligence şirketine dair bilinenler ise az. Tagesschau, şirketin yapay zeka alanında çalıştığını bildirirken, Der Spiegel, merkezi Manhattan’da olan ve 80 çalışanı olduğunu duyuran firmanın yüz ve obje tanımaya dair bilgisayar programları konusunda uzman olduğunu haber veriyor. Basın kuruluşları ise şirkete ve çalışanlarına dair yaptıkları araştırmalarda somut verilere ulaşılamadığını yazıyor. Kamuoyunda kafa karıştıran bir diğer nokta da doktora tezinde yaptığı intihalin ortaya çıkması üzerine istifa eden, Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partili eski Savunma Bakanı Karl Theodor zu Guttenberg ile Augustus Intelligence arasındaki bağ. Augustus Intelligence ile aynı binada danışmanlık ve yatırım şirketi olduğu bildirilen eski Savunma Bakanı Guttenberg’in üç ay öncesine kadar şirketin başkanı olarak lanse edildiği iddia ediliyor. Diğer yandan Amthor’un şirket için faaliyet yürütürken, ona eski Alman iç istihbarat şefi Hans-Georg Maaßen’in eşlik ettiğine dair iddialar dile getiriliyor. 2018 yılında erken emekli edilen CDU’lu eski istihbarat şefi, aşırı sağa yakın açıklamalarıyla tartışmalara neden oluyor.

Rüşvet konusunda suç duyurusunda bulunulması üzerine Berlin Savcılığı’nın Philipp Amthor'un Augustus Intelligence hakkındaki faaliyetleriyle ilgili ön soruşturma başlattığı bildirildi.

Elmas Topcu

© Deutsche Welle Türkçe