1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Prof. Okyay: Hak kayıpları mahkemelere taşınacaktır

13 Mayıs 2020

Bilim Kurulu üyesi Prof. Okyay, koronavirüsün sağlık çalışanları için meslek hastalığı sayılmasının önemine dikkat çekerek aksi takdirde konunun mahkemelere taşınacağı ve yeni içtihatlar oluşacağı uyarısında bulundu.

Fotoğraf: Imago Images/Panthermedia/Kzenon

Türkiye’de normalleşmenin ilk aşaması başladı. Alışveriş merkezleri, berber ve kuaförlerle güzellik salonları açıldı. Kısıtlamaların gevşetilmesini olumlu karşılayanlar olduğu gibi, erken bulanlar da var.

Peki bu adımlar neye göre belirlendi? Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan kararlar, bilimsel verilerle mi alındı? Koronavirüs Çin’de ortaya çıktığı zaman Türkiye’de Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu oluşturdu ve alınacak önlemlerin, bu kurulun tavsiyelerine uyularak şekillendiği bildirildi. İlk vakanın tespit edilmesinden tam iki ay sonra, kısıtlamaların gevşetilmesine başlandı. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (Hasuder) Başkanı ve Bilim Kurulu üyesi Prof. Pınar Okyay, DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı.

DW: Normalleşme adımları Bilim Kurulu’nun görüşleri doğrultusunda mı atıldı?

Prof. Okyay: Biz dünya örneklerini içeren bir görüş yazısı ilettik. Sonrasında, benim anladığım kadarıyla hükümetin ilgili kurumlarında konuşulmuş ve takvimlendirilerek açıklanmış. Ama biz Bilim Kurulu'nda bu açıklamaların bir-bir buçuk hafta öncesinde konuştuk ve görüş bildirdik.

DW: Açıklanan önlemler ve takvim sizin görüşlerinizle örtüşüyor mu?

Bilim Kurulu'yla ilgili detayları verme hakkım yok, çünkü etik ve gizlilik sözleşmemiz var. Ama şunu söyleyebilirim bireysel görüşüm olarak; bir kısmı uyuşuyor, bazı şeyler de uyuşmuyor. Benim en baştan beri söylediğim belki bir takvim farklılığıydı. Bazı verileri görüp en azından bayram sonrasında bir takım açılmaların yapılabilmesiydi.

Normalleşme hangi kriterlere göre belirleniyor? Dünya Sağlık Örgütü'nün açıkladığı bir takım kriterler var, sizin önerileriniz de bunları mı içeriyordu?

Sadece DSÖ değil, referans olarak baktığımız pek çok örgüt var, bir de epidemiyolojinin temel kuralları. Amerika, Avrupa'daki örgütler ve yaşadığı deneyim nedeniyle Çin'in önerilerini dikkate aldık. Herkesin yaptığı önce verilere bakmak, 14 gün boyunca yeni vaka ve ölümlerde azalmayı takip etmek, bunu gördükten sonra basamaklandırmalı bir sistemle öncelikleri belirlemek.

Risk ve ihtiyaç değerlendirmesi

Nasıl belirleniyor?

Risk değerlendirmesi yapılıyor. Örneğin hangi gruplar sizin için daha öncelikli, yaşama erkenden katmanız gereken gruplar neler? Yaşama katarken de hangilerinde daha iyi önlem ve koruma yapabilirsiniz? Mesela parklarda yürüyüş yapmak, açık havada dolaşmaya izin vermek hem sosyal mesafenin korunması için önemli hem çok daha kolay. Toplu taşıma, kaçınılmaz bir şekilde açılması gereken bir alan. Riski yok mu, var. Ama ihtiyacımız da var.

Prof.Dr. Pınar OkyayFotoğraf: Privat

Covid-19’un sağlık çalışanları için meslek hastalığı veya iş kazası olarak kabulü isteniyor. Bir hekim olarak görüşünüz nedir ve bu konu Bilim Kurulu'nda gündeme geldi mi?

Uzun zamandır gündemimizde, çünkü biz hepimiz sağlık personeliyiz ve burada Türk Tabipleri Birliği’nin yaklaşımını doğal olarak benimsiyoruz ve meslek hastalığı olarak sayılmasını talep ediyoruz. Ne yazık ki hayatını kaybeden arkadaşlarımız var, hem hekim hem diğer sağlık personeli olarak. Onların durumunu düşünün, meslek hastalığı sayılmazsa başta aileleri olmak üzere çok ciddi hak kayıpları olacaktır. Bildiğim kadarıyla Sağlık Bakanlığı hukuk müşavirliği çok yoğun bir şekilde çalışıyor. Ama sayılsın ya da sayılmasın bireylerin başına bu geldiğinde doğal olarak mahkemelere başvuracaklarına ve bu konuda başka Yargıtay kararları, içtihatlarının çıkacağına inanıyorum. Kişisel görüşümü soruyorsanız tabii ki meslek hastalığı olarak sayılmalıdır.

"Veriler sınırlı paylaşılıyor"

DW: Şeffaflık meselesini sormak isterim. Günlük sayılar açıklanıyor ama bilim insanlarının çalışmasını sağlayacak veriler yok ortada. Bu konuda fikriniz nedir?

Halk Sağlığı Uzmanları Derneği'nde bu dönem yönetim kurulu başkanıyım, salgının başından beri dört defa görüş belirttik. Hepsinde ortak birkaç şey söyledik, bunlardan biri verilerin paylaşımıyla ilgili. Sayın bakanımız verileri halkla sınırlı olmak üzere paylaştığını zaten kendisi de tanımlıyor, bu aşamada bu düzeyde bir verinin kendi paylaşımı açısından yeterli olduğunu söylüyor. Bizim söylediğimiz, daha fazla veriye ihtiyacımız olduğu. Çünkü biz bu verilerle sürece daha fazla katkımız olabileceğini düşünüyoruz ve aslında böyle öğreniyoruz. İtalya’daki çalışmalar bizim şu andaki tedavimize, yönetimimize, yürütmemize ışık tutuyor. Bakanlığın yaptığı önemli bir girişim var. Sayın bakanımız ve bakanlığın üst düzey yöneticilerinden ben şahsen kulağımla da duydum, bu tip çalışmaların yapılmasını desteklediklerini ve istediklerini belirttiler. Ankara’da bir kurul oluşturdular. Kimlerden oluştuğunu inanın bilmiyorum ama özelliği şu; Türkiye'de özellikle Covid-19 süreciyle ilgili yayın yapmak isteyen kişiler buraya başvuruyor ve nasıl bir yayın yapacaklarını belirtiyorlar. Örneğin bizim kendi grubumuz da başvuru yaptık, bugün yarın yanıt alırız ama olumlu yanıt alan arkadaşların olduğunu biliyorum.

Bakanlıkta oluşturulan Değerlendirme Kurulu'nun, bilimsel çalışmaları sınırlayan ve tek elde toplayan bir yapıya dönüşme ihtimali yok mu?

Bunun riskini hepimiz konuşuyoruz açıkçası. Bizim ilk başvurumuz her zaman etik kurullar olurdu. Bu ise etik kurullar öncesindeki bir süreç, o yüzden farklı bir yapılanma. Çok yeni başladı, Covid’le ilgili her şey çok yeni. Bu döneme de bir fırsat vermek gerekiyor. Biz başvurularımızı yapacağız, gerçekten veri paylaşımıyla nasıl bir işbirliği yapılacağını göreceğiz ve sonuçları da tabii ki paylaşacağız. Burada asıl amaç, verilerin bir an önce bilimsel bilgiye dönüşmesi ve insanlığın kullanımına açılması.

"Olası vakalar da kayıt altına alınıyor"

Vaka ve ölüm sayılarında kullanılan kodlar da çok tartışmalı. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği kodlar yerine sadece PCR testi pozitif olanlar yazılıyor. Pek çok ülkede bu durum düzeltildi, Türkiye’de de olacak mı düzeltme?

Siz de yakından takip ediyorsunuz, çoğu ülkede ilk vaka denilenin aslında ilk olmadığı tespit edildi. Örneğin Fransa'da çok yeni açıklandı. Pnömoni hastası, hayatını kaybediyor, örnekleri saklanmış, geri dönüp bakıldığında Aralık ayının başına kadar giden bir süreçte Covid pozitif saptandı. Radyologların geriye dönüp tomografi sonuçlarını irdeledikleri çalışmalar var. Kasım’ın başlarından itibaren dünyada bu örnekleri görebiliyorsunuz. Bu neyi gerektiriyor? Bunu Türkiye’nin de yapması, kaçınılmaz bir şekilde olacaktır. Gerçi şunu söyleyebilirim, Sağlık Bakanlığı PCR pozitifleri açıklıyor ama bunun dışındaki mesela tomografi ya da sadece klinik pozitifleri olası vaka olarak sakladıklarını biliyorum ben. Çok büyük bir veri tabanı var, şu anda milyonlara ulaşacak kadar parametreli büyük bir veri tutuyorlar. İşte bizim de amacımız bu veri üzerinde çalışabilmek.

Yeni normalin antrenmanı

Normalleşmede ikinci aşama ne zaman başlar, hangi adımlar atılır size göre?

Bugün yaptığımız her müdahalenin bir sonucu olacaktır, onları görmemiz gerekiyor. Sonra risk değerlendirmesi skalamızdaki diğer konulara geçeceğiz. Örneğin spor salonlarını açacak mıyız ya da bar ve eğlence sektörü, turizm sezonu yaklaştığı için çok konuşulan bir şey. Böyle böyle elimizde kocaman bir liste olacak, risk değerlendirmesini yapıp gelen verilerle aşama aşama açmamız gerekiyor. Şu anda aslında minik adımlarla nasıl bir yeni normal ortamında olacağımızın antrenmanını yapmış olacağız, daha büyük ortamlara gitmeden. Örneğin toplu konserlere gitmeden. Sosyal mesafemizi koruyabiliyor muyuz, maskemizi düzgün takabiliyor muyuz, el hijyenini sağlayabiliyor muyuz, öğreneceğiz. Ana kural şu: Çok gerekmedikçe hareketimizi kısıtlayacağız. Çünkü hareketlilik arttığında, -en son Imperial College’in bir çalışması var- sadece hareketliliği yüzde 20 arttırınca bile 3-4 hafta sonra vaka sayılarında inanılmaz artışlarla karşılaşılabilecek modellemeler var.

Türkiye’nin pek çok yerinden görüştüğüm hekimler, Covid dışı hastalıklar açısından büyük sıkıntı olduğunu aktarıyor. Ciddi rahatsızlıkları olanlar virüs korkusuyla hastaneye gitmekten çekiniyor veya gitse de müdahale edilmeyebiliyor. Salgının bu aşamasında belki de en büyük tehlike budur, ne dersiniz?

Şu anda tabii ki çok acil durumda olanlara müdahale ediliyor. Ama bekleyen ameliyatlar, Covid dışı hastalıklarda rutin kontrollerin de bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Çok yakın zamanda yapılacaklardan biri bu. Bu dönemde hastanelerimizin pandemi planlarının da ne kadar önemli olduğunu anladık ve güncelledik diye düşünüyorum.

"Her şey raporlanıyor"

Salgının başından itibaren genel olarak Türkiye'nin izlediği çizgiyi bir halk sağlığı uzmanı olarak nasıl değerlendirirsiniz? Eksiklikler var mıydı, önlemler yeterli miydi, nasıl işledi size göre?

Pandemi kolay bir süreç değil. Mesela İngiltere hep referans aldığımız bir ülkedir, ne kadar eleştirildi. İtalya gibi bir ülke ilk dönemde neredeyse hiçbir şeyi karşılayamaz oldu. Onu da bırakın Dünya Sağlık Örgütü aldığı her kararla ilgili sorgulanıyor. Bu çok doğal. Şimdi sizinle konuşurken bile literatüre elli tane makale eklenmiştir. Mutlak doğruyu konuşmak kolay değil. Doğrular ve yanlışlar olacaktır. Ama biraz normalleşmeyi konuşabilecek düzeye geldik, bu azımsanacak bir şey değil. Salgın sürecinin son maddesi "yaptıklarınızı raporlayın”dır. Biz bunları tutuyoruz zaten. Bakanlık da tutuyordur, hepimiz tutuyoruz. Bunları raporlayacağız ve daha sonraki salgınlarda ihtiyaç olacağı için bilim insanlarının takdirine sunacağız.

Emine Algan

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik