1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ramazanda tedbirlere uyulması çok önemli

22 Nisan 2020

“On bir ayın sultanı” olarak bilinen Ramazan ayı geldi. İlk sahur perşembe gecesi yapılacak, ilk oruç cuma günü tutulacak. Ancak bu sene Ramazan ayı koronavirüs salgını nedeniyle çok daha farklı yaşanmak zorunda.

Bu yılki önlemler kapsamında iftar çadırı kurulması da mümkün olmayacak. Fotoğraf: 2014, EminönüFotoğraf: Mustafa Ozer/AFP/Getty Images

Türkiye Ramazan ayına ve ardından gelecek bayrama hazırlanırken, bu ay boyunca alınan önlemlere ve sosyal mesafe çağrılarına ne kadar uyulacağı koronavirüs salgınının Türkiye’deki gidişatı açısından kritik olacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı açıklamada, gelinen noktada salgında yatay seyre geçmeye başlandığını belirtmiş ve Ramazan ayında tedbirlere en üst düzeyde uyulduğu takdirde bayram sonrasında normal hayata geçişi hedeflediklerini söylemişti.

"On bir ayın sultanı” olarak bilinen Ramazan ayı teravih namazlarıyla, toplu iftar sofralarıyla ve zengin gelenekleriyle şu dönemde salgınla mücadele amacıyla alınan önlemlerin gerektirdiğinin aksine insanların bir araya gelmesini ve paylaşımın artırılmasını öngörüyor.

Ancak gerek bilim insanları gerekse ilahiyatçılar, bu sene insanların her zamankinden farklı bir Ramazan ayı geçirmesini zaruri gördüklerini ifade ederek, insanların bir araya gelmesini önleyecek önlemlerin yaşamsal öneme sahip olduğu noktasında birleşiyor.

Halk sağlığı uzmanları: Ramazan salgında kırılma noktası olmamalı

03:13

This browser does not support the video element.

DW Türkçe'ye konuşan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Sarp Üner, salgının tam anlamıyla kontrol altına alındığının henüz söylenemeyeceğini belirtiyor. Dr. Üner, “Eğer tedbirlere tam uyulursa eldeki sınırlı verilerle yapılan projeksiyona göre Mayıs’ın ilk haftası gibi zirveye ulaşılması, sonra da bir süre belli düzeyde salgının devam etmesi öngörülüyor. Bu nedenle inşallah Ramazan ayı sonunda, bayramda daha iyi günlere kavuşuruz” öngörüsünü paylaşıyor.

“Bu Ramazan ezberleri bozmamız gerekiyor”

Tevfik ÖzlüFotoğraf: Tevfik Özlüü

Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü ise, DW Türkçe’ye değerlendirmesinde, bu ay süresince her türlü bir araya gelmenin riskli olduğunun altını çizerek, “Bu Ramazan ezberleri bozmamız gerekiyor” diyor.

Alınan önlemlere dikkat edilmemesi ve insanların bir araya gelmesi durumunda bu ay enfeksiyon riskinde artışın söz konusu olabileceği uyarısında bulunan Özlü, önümüzdeki bu dönemin Türkiye için neden önemli olduğunu şu sözlerle anlatıyor:

“Ramazan’ın kendisi bir risk değil aslında ama bu ayı nasıl geçireceğimiz çok önemli. Eskiden kalma güzel geleneklerimiz var tabii, belki bu kez biraz buruk geçireceğiz ama bu Ramazan kırılma noktası olmamalı, bu çok önemli.”

Üner de benzer görüşleri dile getiriyor. Belki de yüzyılda bir karşılaşılan çok özel bir dönemden geçildiğini ifade eden Üner, Ramazan ayında toplu olarak gerçekleştirilecek her türlü faaliyetin risk teşkil ettiğini belirtiyor.

Üner, toplu bir araya gelmelerin ne kadar riskli olduğunun ilk sokağa çıkma yasağı öncesinde 10 Nisan gecesinde dışarı çıkanlar aracılığıyla görüldüğünü söyleyerek, o gece dışarı çıkarak virüsü kapanların semptomlarının bugünlerde ortaya çıkmaya başladığını ve Türkiye'deki enfekte hasta sayısını artırdığını ifade ediyor.

“Pide kuyruklarında sosyal mesafe şart”

Ramazan ayında salgının hızının artmaması için bazı önlemlerin alınmasına halihazırda başlanmış durumda. Öte yandan oruç tutmaya hazırlanan pek çok insanın 4 günlük sokağa çıkma yasağı öncesinde alışveriş için market ve pazarları doldurduğu da gözleniyor.

Sarp ÜnerFotoğraf: Sarp Ünerr

Bu noktada Üner pide ya da alışveriş kuyruğu gibi bazı alışkanlıklarda sosyal mesafeye dikkat edilmesinin önemine işaret ediyor. Halk sağlığı uzmanı Üner, “Bu konu çok önemli, o nedenle vatandaşın kendisine bırakılmamalı, bu kuyrukların sosyal mesafeye uygun olmasını bizzat yetkililer sağlamalı” saptamasında bulunuyor.

Fırınlardan taze alınacak sıcak pideden maalesef vazgeçilmesi gerektiğini belirten Özlü ise, "Mümkünse ben fırınlardan sıcak pide satışının olmamasını tavsiye ediyorum. Pideler soğuk satılsın, böylece birikmeler önlenmiş olur” önerisinde bulunuyor.

Bu arada Ramazan’ın vazgeçilmezi toplu iftarların bu sene yapılmaması da alınan tedbirler arasında. Özlü, “Bu Ramazan’da iftarlarımızı artık evimizde, sadece kendi hane halkımızla yapacağız. Kimseyi iftara çağırmayacak, kimseye de gitmeyeceğiz. Bunun istisnası yok, herkes iftarını kendi evinde yapmalı” diyor.

Üner, Ramazan ayı sırasında artık bir zorunluluk haline gelen hijyen kurallarının yanı sıra evlerde dikkat edilmesi gereken diğer bazı hususları şöyle sıralıyor: “Kişisel eşyalarda olduğu gibi namaz seccadelerinin paylaşılmaması çok önemli. Ayrıca eğer bir ev içinde birden fazla kişi namaz kılıyorsa arada mutlaka en az 2 metre mesafe bırakılmalı.”

İlahiyatçı Kavaklı: Tedbirlere uyulmalı

Yusuf KavaklıFotoğraf: Yusuf Kavakli

Öte yandan, Ramazan ayının bu sene her zamankinden farklı yaşanmak zorunda olması din alimlerinin çoğunun da birleştiği bir nokta.

Salgının başlamasından bir süre sonra toplu namaza kapatılan camilerde Ramazan ayı boyunca da teravih namazları kılınmayacak. Bu nedenle Diyanet İşleri Başkanlığı, teravih namazlarının evlerde hane halkı ile kılınmasını tavsiye etti.

DW Türkçe’ye konuşan ilahiyatçı Yusuf Kavaklı, teravih namazlarının genelde diğer namazlardan daha kalabalık olduğunu hatırlatarak, bunun için Diyanet’in kararını isabetli buluyor. Kavaklı, halkı devletin ve Diyanet’in aldığı tedbirlere uymaya çağırarak, dini açıdan kişilerin üstüne düşen sorumluluğu “Siz sokağa çıkarsanız ve bana bulaştırırsanız günahım size. Eğer ben ölürsem bunun altından nasıl kalkacaksınız?“ sözleriyle yorumluyor.

Hz. Muhammed'in "Hastalık bulunan yerde iseniz oradan çıkmayın, oraya gidiyorsanız gitmeyin” sözlerine referans veren Kavaklı, bu konuyla bağlantılı olarak İslam tarihinden bir olayı şöyle aktarıyor:

“Hazreti Ömer ordusuyla gittikleri bir yerde hastalık bulunduğunu öğrenir. Adamlarını toplar ve fikirlerini sorar. Herkes bir şey söyledikten sonra Hz. Ömer gitmemeyi önerir ancak bir kişi çıkar ve ‘Ya Ömer, Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun' der. Hz. Ömer de bunun üzerine yanıt verir: “Allah’ın kaderinden yine onun kaderine kaçıyorum.”

Gülsen Solaker

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik