1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Rus-Türk ilişkilerinin şifreleri

10 Şubat 2021

Putin ve Erdoğan’ın hedefleri neler? Türkiye ve Rusya hasım mı partner mi? Türkiye'nin ABD ile S-400 krizini çözme girişimlerine Rusya nasıl bakıyor? Uzmanlar yanıtladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Putin
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı PutinFotoğraf: Reuters/Presidential Press Office/M. Cetinmuhurdar

Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nden Maxim Suchkov ve Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) uzmanı Aslı Aydıntaşbaş, Batı’da büyük merak uyandıran Rus-Türk ilişkileri ile ilgili gözlem ve değerlendirmelerini aktardılar.

Avrupa Politika Merkezi (EPC) tarafından zoom üzerinden düzenlenen "Rusya-Türkiye ilişkilerinin şifrelerini çözmek" başlıklı panelde konuşan iki uzman, rakip iki ülke olan Türkiye ve Rusya'nın, Suriye, Libya ve Kafkaslarda olduğu gibi pek çok askeri ihtilafta karşı cephelerde yer almalarına rağmen, işbirliği yapabiliyor olmalarının arka planını ele aldılar.

"Konforlu hasımlık"

Maxim Suchkov, Türkiye ve Rusya'yı "askeri güç kullanmaktan çekinmeyen, hırslı iki ülke" olarak nitelendirirken, "tarihsel olarak hasımlar ve herkes bunu bilir. Ama bu ‘konforlu bir hasımlık’" dedi.

Her iki ülkenin, birbirlerine zarar verdiklerinde, "makul düzeyde" kaldıklarında, üçüncü tarafın devreye girmeyeceğini bildiklerini söyleyen Rus uzman, buna örnek olarak, geçmişte bir Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesini, Suriye'nin kuzeyinde Türk askerlerinin Rus savaş uçakları tarafından hedef alınarak öldürülmelerini gösterdi. 

"Moskova ABD'nin hatalarından faydalanıyor”

Batı’da, devlet kurumları arasındaki bağın, ilişkilerin önemli olduğunu, Türkiye-Rusya ilişkilerinde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki ikili diyalogun, kişisel ilişkilerin ön plana çıktığına işaret eden Suchkov, Moskova’nın Ankara’nın güvenlik kaygılarına ve itibarına önem verdiğine, başta ABD olmak üzere Türkiye'nin Batılı partnerlerinin yaptıkları hatalardan da fayda sağlamaya çalıştığına işaret etti.

Erdoğan’ın Putin’in en yakın iletişimde olduğu dünya liderleri arasında yer aldığına dikkat çeken Suchkov, "Görünen o ki Putin, benzer bir kafa yapısına sahip olan Erdoğan ile iş yapmayı seviyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı PutinFotoğraf: Imago Images/ITAR-TASS/M. Metzel

Batı’nın egemenliğine son verme hedefi

Maxim Suchkov, Türkiye ve Rusya'nın uluslararası düzenle ilgili olarak da ortak bir hedefte buluştukları görüşünde.

Suchkov, "Hem Putin hem Erdoğan, uluslararası düzeni Batı egemenliğinden çıkarmak için çalışıyor. Bunu Batı’dan nefret ettikleri için değil, Batı ile ‘iyi bir anlaşma’ yapamadıkları için yapmak istiyorlar. Çünkü hem Putin hem Erdoğan, iktidara geldiklerinden bu yana Batılı kurumlarla, ister Avrupalılar ister Amerikalılar olsun, bu partnerliği sağlayabilme arayışındalardı ve bu arayışları sonuç vermedi. Her ikisi de bu nedenle uluslararası sistemde Batı’nın daha sınırlı bir role sahip olmasının ülkelerinin çıkarlarına daha uygun olduğu kanaatine vardı" diye konuştu.

Özellikle Rusya ile ilişkilerin, Ankara’nın stratejik egemenliğini güçlendirdiğine işaret eden Rus uzman, "S-400 anlaşması önemli çünkü Ankara'ya askeri bağımsızlığını güçlendirmesini sağlıyor. Rusya içinse Türkiye, büyük bir güç olarak otoritesini güçlendirmesini sağlayan bir araç. Her ikisi için de Batı egemenliğini zayıflatmak, önemli bir eğilim ve bu yönde ilerliyorlar" değerlendirmesini aktardı.

"Her iki ülke AB ve ABD'nin yol açtığı boşluğu doldurdu"

Aslı Aydıntaşbaş ise her iki ülkenin bölgedeki askeri hamlelerinin gerisinde küresel güç olma hedefinin yattığına dikkat çekerken, Avrupa ve ABD'nin yol açtıkları stratejik boşluk sayesinde de, bu iki ülkenin Suriye ve Libya hatta Kafkaslar'da askeri hamlelere girişebildiklerini söyledi.

Türkiye'nin Ortadoğu’ya, Rusya’nın Suriye harekatına yaktığı yeşil ışık sayesinde dönüş yapabildiğini hatırlatan Aydıntaşbaş, "Her iki ülke daha fazlasını hak ettiklerini düşünüyor, farklılıklara rağmen birlikte çalışarak da kendilerine farklı nüfuz alanları yaratmayı başardılar" diye konuştu.

ABD Başkanı Joe BidenFotoğraf: Saul Loeb/AFP/Getty Images

Biden Türk-Rus ilişkilerinin geleceğini etkileyebilir

İşbirliğinin büyük ölçüde Putin ile Erdoğan arasındaki  "uyumlu kimyaya" dayandığına, Türkiye-ABD ile ilişkilerinde olduğu gibi kapsamlı kurumlararası bir nitelik taşımadığına  işaret eden Aydıntaşbaş, Moskova-Ankara işbirliğinin iki devlet arasında stratejik nitelikte bir yakınlaşmayı yansıtmadığını, bunun daha çok her iki tarafın da yarar sağlayabildiği bir partnerlik olduğunu aktardı.

Bununla birlikte, ABD’yi "Rus-Türk ilişkilerinin görünmeyen üçüncü partneri" olarak nitelendiren Aydıntaşbaş, Ankara’nın Washington’daki yeni Biden Yönetimi ile ilişkilerini düzeltme arayışında olduğuna işaret ederek, "Türk-Rus ilişkilerinin nasıl şekilleneceğini aynı zamanda önümüzdeki süreçte Türk-Amerikan ilişkilerinin nasıl gelişeceği belirleyecek" dedi.

S-400Fotoğraf: Getty Images/AFP/A. Nemenov

S- 400 gerilimi nasıl çözümlenebilir?

Türkiye'nin Rusya'dan satın aldığı ve ABD’nin yaptırım uygulamasına neden olan S-400 füze savunma sistemi de panelde iki uzmanın değerlendirmelerde bulunduğu konular arasında yer aldı.

"Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri NATO üyeliği ile uyumlu mu?" sorusunu yanıtlayan Aslı Aydıntaşbaş, S-400 geriliminin çözümlenmemesi halinde Türkiye'nin ABD ile ilişkilerinde sarsıntıların süreceğine ancak jeostratejik ihtiyaçları nedeniyle Rusya ile yakınlaşmasına rağmen Ankara’nın Batı’dan kopma niyetinde olmadığına vurgu yaptı.

Aydıntaşbaş, "Türkiye'deki siyasi yapılar, kurumlar, askeri geleneklere, bürokratik kültüre baktığınızda, Batı’dan kopması neredeyse imkansız görünüyor. Mümkün tabii ama çok zor ve ve gerçekten de bunu istediklerine inanmıyorum" diye konuştu.

Girit formülü çözüm mü?

Aslı Aydıntaşbaş, Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın S-400’ler için fiilen depoda tutmak anlamına gelen Girit Formülü'nü gündeme getirdiğini hatırlatırken de şu değerlendirmeyi aktardı:

"Yunanistan’daki S-300’lerin anahtarları kimde bilmiyorum…  Ama Yunan askeri donanımının aktif bir parçası değil. Bir noktada S-400’ler için masada olacak olan çözüm formülü bu olabilir. Rusya için kabul edilebilir olur mu bilmiyorum ama öne çıkan çözüm Türkiye'nin bu sistemi aktive etmemesi olabilir. Kamuoyu önünde Türk yetkililer istedikleri zaman aktivasyon düğmesine basabileceklerini söyleyeceklerdir ama CAATSA yaptırımlarının kaldırılabilmesi için ABD ile uzlaşı bir denetim mekanizmasına dayanacaktır."

Rusya ne der?

ABD ile Türkiye arasındaki olası bir S-400 uzlaşısının Rusya tarafından nasıl karşılanacağı sorusunu ise Maxim Suchkov yanıtladı.

Dış politika uzman Suchkov, Türkiye'nin Batı ile S-400’ler konusunda yürüteceği müzakerelerin, Rusya'nın çıkarlarını zora sokacağına ihtimal vermediğini aktarırken, "Türkiye'nin bu konuda çok da taviz vermeye niyetli olduğu görüşünde değilim" görüşünü aktardı.

Değer Akal

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik