Münih'teki dairesinde birçoğu Yahudi koleksiyonculardan gasp edilen on milyonlarca euro değerinde bin tablo bulunan Cornelius Gurlitt'in Salzburg'daki evinde yapılan arama, bir sürpriz ortaya çıkardı.
Reklam
Augsburg Savcılığı, Cornelius Gurlitt'in Münih'in nezih semtlerinden Schwabing'deki dairesinde vergi kaçakçılığı şüphesiyle başlatılan bir soruşturma kapsamında geçen yıl yaptığı aramada, binden fazla tabloyu gün ışığına çıkarmıştı. Soruşturmacılar, bunlardan 600'ünün, Nazi Almanyası döneminde Yahudi koleksiyonculardan gasp edilmiş ya da "soysuz" bulunarak toplatılan eserler olduğu ihtimali üzerinde duruyor. Başlarda eserlerin toplam değerinin 1 milyar euroyu aştığı tahmin edilirken, bu rakam daha sonra on milyonlarca euroyla ifade edilmişti.
Gurlitt’in dairesinde bulunan tabloları asıl sahiplerine iade etmek için Bavyera eyalet yönetimi federal hükümet temsilcileriyle birlikte çalışıyor. Soruşturma, Augsburg Başsavcılığı tarafından yürütülüyor. Soruşturmaya paralel olarak kurulan ve uzmanlardan oluşan bir çalışma grubu da savcılığa destek veriyor. Bavyera Adalet Bakanlığı eski müsteşarı Ingeborg Berggreen-Merkel, sözkonusu komisyonun başkanlığını yapıyor.
NAZİLER VE MODERN SANAT
Erken 20. yüzyıl sanatı Naziler için rahatsızlık verici bir akımdı. Nazilerin iktidara gelmesiyle birçok sanatçı takibe alındı, iftiraya maruz kaldı ve eserleri ‘yozlaşmış’ olarak nitelendirildi.
Fotoğraf: Reuters
Yenilikler Nazilere göre değildi
Dışavurumcu Paul Adolf Seehaus’un “Leuchtturm” eseri gibi resimler, nasyonal sosyalistlerin sanat anlayışını zorluyordu. Modern sanatı, bozulma sanatı olarak görüp aykırı bulan Naziler, müzikte de caz ve swing akımını uygun bulmuyorlardı. Birçok yazar ve sanatçı gibi modern klasiklerin ünlü ismi Paul Hindemith de Nazilerin takibatına maruz kaldı. 1936 yılında modern sanat tümüyle yasaklandı.
Fotoğraf: Kunstmuseum Bonn/Reni Hansen
Naziler sanatçıları tahkir ediyor
Eserler ortadan kaldırılmadan önce halka sergilenirken, “kaygı veren tuval, ruhun çürümesi, ruh hastası beceriksizler” gibi betimlemeler “Yozlaşmış Sanat” adlı gezici serginin broşüründe yer alıyordu. Fotoğrafta, 19 Temmuz 1937’de Münih’te açılan ve el konulan 650 eserden oluşan sergide, Hitler ve Goebbels ‘üstünkörü yapılmış resimlerle’ eğleniyorlar.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Politikaların arkasındaki isim Joseph Goebbels
Nazi döneminde Propaganda Bakanı olarak görev yapan Goebbels sergiyi sık sık ziyaret edip arkadaşlarına gösterdi. “Yozlaşmış Sanat” adlı gezici sergi eşzamanlı açılan Büyük Alman Sanat Sergisi’nden beş kat daha fazla ziyaretçi ağırladı. Nasyonal sosyalistler, ‘yozlaşmış’ sanat olarak kabul edilen modern sanatı yasaklarken, gençliğin korunmasını göz önünde bulundurduklarını söylüyordu.
Serginin ‘büyük başarısından’ sonra ‘yozlaşmış’ sanatın meyveleri olan eserler yok edilmedi. Naziler bu eserlerin çok para getireceğini biliyorlardı. Bu yüzden birçok eser, galericiler aracılığıyla, satılmak üzere yurtdışına çıkartıldı. Fakat Almanya’da yaşayan Yahudilere ait eserler ise saklandı. Orta Frankonya’daki kilise gibi, eserlerin saklandığı birçok mekân savaş sonrası ortaya çıkarıldı.
Fotoğraf: Reuters
Çalınan eserler askeri koruma altında
Müttefikler, Almanya’nın genelinde, farklı dönemlere ait ve paha biçilemez eserlerin toplanıp saklandığı gizli depolar buldu. Savaş sonrası birçok eser denizaşırı ülkelere götürüldü, galericilerin, koleksiyoncuların ve zenginlerin eline geçti. Özellikle bu sanat eserlerinin günümüzde ilk sahiplerini öğrenmek çok zor.
Fotoğraf: Horace Abrahams/Keystone/Getty Images
Yasaklanan sanat
Günümüzde açılan sergiler Nazi döneminde yasaklanmış sanatın varlığını tekrar hatırlatıyor. Güstrow’daki sergide, Alman heykeltıraş Rudolf Belling’in “Kopf in Messing” (1925) adlı eserinin yanında, Naziler tarafından ‘yozlaşmış’ sanata ait eserleri yurtdışına satarak, ülkeye döviz getirmekle görevlendirilen tüccar Bernhard A. Böhmers’in koleksiyonundan 600 eser ziyaret edilebiliyor.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Şimdi ödünç olarak Almanya’da
Alman ressam Max Beckmann’ın “Kreuzabnahme” (1917) adlı eseri Frankfurt Städel Müzesi’nde görücüye çıktı. 1919’da eser dönemin müze müdürü tarafından ilk Beckmann eseri olarak müze koleksiyonuna dâhil edilmişti. 1937’de Naziler tarafından “Yozlaşmış Sanat” adlı sergide gösterilip daha sonra ABD’ye satılan eser, 2011 yılında “Beckmann ve Amerika” adlı sergi için Frankfurt’a geri döndü.
Fotoğraf: imago stock&people
Gurlitt bu resmi kimden aldı?
İki yıl önce Köln’deki bir müzayede evinde, Gurlitt’in koleksiyonundan, Max Beckmann’ın “Löwenbänder” adlı eseri ortaya çıkmıştı. Tahminler, eserin Almanya’dan kaçarken tüm koleksiyonunu geride bırakmak zorunda kalan Yahudi antikacı Alfred Flechtheim’a ait olduğu yönünde. Mirasçılar eser üzerinde hak iddia ediyor.
Mirasçılar yıllar sonra yeniden keşfedilen birçok eser için uzun süren davalarda haklarını savunmaya çalışıyor. Ancak birçok davada belirsizlikler ve hukuki tartışmalar devam ediyor. Pablo Picasso’nun “Madame Soler” adlı eseri için Mendelssohn-Bartholdy ailesi yıllardan beri Bavyera Eyaleti ile davalı. İki taraf arasında yakın bir zamanda uzlaşma beklenmiyor.
2013 yılı sonunda Gurlitt'in vasisi tayin edilen avukat Christoph Edel'in girişimiyle Gurlitt'in Salzburg'daki evinde de arama yapıldı. Arama sonucunda 60 kadar ünlü ressamın imzasını taşıyan tablo ortaya çıkarıldı.
Eserler arasında Pablo Picasso, Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir ve Édouard Manet imzalı tabloların da bulunduğu belirtildi. Tabloların Nazi Almanyası döneminde Yahudi koleksiyonculardan gasp edilmiş eserlerden olup olmadığının denetleneceği belirtildi. Gurlitt'in sözcüsü Stephan Holzinger, "İlk incelemeye göre böyle bir ihtimal söz konusu değil" dedi.