Silah sesleri susmuyor
20 Mart 2013Soğuk Savaş sona erdi, ama dünya daha barışçıl olmadı. Zira büyük anlaşmazlıkların ardından küçükleri geldi. Heidelberg Uluslararası Anlaşmazlık Araştırmaları Enstitüsü, 2012 yılında dünya genelinde tam 396 anlaşmazlık bulunduğunu tespit etmiş. Bu da bir önceki yıla kıyasla 11 anlaşmazlığın daha ortaya çıktığını gösteriyor. Bu nedenle başta Birleşmiş Milletler olmak üzere barışın tesis edilmesi için faaliyet gösteren kuruluşların işi yoğun.
Enstitü’nün verilerine göre, dünya genelinde şu anda 18 savaş, 25 düşük yoğunluklu savaş ve 43 de şiddet olaylarının yaşandığı anlaşmazlık söz konusu. Bu çatışmaların sona erdirilmesi için de 14 barış misyonu görev yapıyor. Bu misyonlarda çalışanların sayısı 114 bin. Tüm bu faaliyetler için ayrılan yıllık bütçe ise 7 milyar 230 milyon dolar kadar. Bu girişimlere maddî katkı sağlayan ülkelerin başında ise ABD, Japonya, İngiltere ve Almanya geliyor.
Uluslararası operasyonlarda farklı hedefler
Suriye’deki durum ise anlaşmazlıkları çözme olanaklarının kısıtlı olduğunu açıkça gözler önüne seren bir örnek. Bilim ve Politika Vakfı’ndan siyaset bilimci Christian Mölling şu hususlara dikkat çekiyor: “Şunu göz önünde tutmak gerekir; ister askerî ister sivil bir operasyon sırasında olsun, tek başına değil, çok sayıda uluslararası aktör ile birlikte bir ülke ya da bir bölgede faaliyet gösterilir. Yani koordineli çalışmak lazımdır; bu çok önemli. Ama böyle bir operasyonda sorunlar da olabilir. Çünkü o bölgedeki aktörlerin farklı hedefleri var. Bunların ortak noktasının bulunması şarttır, bu da uzlaşma gerektirir. Bazen sicili çok temiz olmayan kişilerle çalışmak zorunluluğu doğar. Bu işbirliğini de kendi hükümetiniz ve parlamentonuzda savunabilmeniz zorunludur. Belirli aktörler farklı hedefler izledikleri için sizinle işbirliğine yanaşmazlar. Ya da belirli bir süre uluslararası bir ortak ile çalışmanın çıkarlarına uygun olduğunu düşünürler, sonra da bu işbirliğinden vazgeçerler.”
Almanya anlaşmazlıkların çözümüne sadece katkıda bulunabilir
Uluslararası anlaşmazlıklara tek başına ya da NATO, AB ya da BM'deki müttefiklerle müdahale olanakları hayli sınırlı. Alman Savunma Bakanı Thomas de Maiziere de Münih Güvenlik Konferansı’nda “Gücümüzü abartmamalıyız. Dünyanın her bir köşesindeki her gelişmeyi yönlendirebileceğimizi düşünmemeliyiz. Bizim liderliğimizde dünyanın yapılandırılması diye bir şey olamaz” diye konuşmuştu. Alman Savunma Bakanı, saptamasının sonucu olarak da şunu eklemişti: “Almanya ile müttefikleri sadece anlaşmazlıkların çözümüne katkıda bulunabilir.”
Suriye’de Esad rejimine karşı savaşan direnişçilerin yanında yer alan Almanya ile diğer AB ülkeleri, prensipte onları desteklemeye hazır. Ancak AB ülkeleri bu yardımın somut olarak nasıl yapılacağı konusunda görüş ayrılığı içinde. Fransa ve İngiltere, direnişçilere silah sevkiyatı yapılmasından yana. Her iki ülke de gerektiğinde AB kararı olmadan da silah sevkiyatı yapabileceklerinin mesajını vermişti.
Almanya ve diğer bazı Batılı ülkeler ise bunun siyasî sonuçlarından endişeli. Zira Suriye’deki direnişçilerin ideolojik görüşlerinin ne olduğundan hâlâ tam olarak emin değiller. Çünkü muhalif silahlı gruplar içerisindeki İslamcıların rolü ve gücü konusunda kesin bilgiler bulunmuyor. Bu AB ülkeleri, Libya’daki tecrübelerinin ardından gönderdikleri silahların aşırı dinci grupların eline geçmesini ve bu silahların namlularının Batıya dönmesini kesinlikle engellemek istiyorlar.
Müdahalelerde farklı çıkarlar söz konusu
Bilim ve Politika Vakfı’ndan siyaset bilimci Christian Mölling bu kapsamda şu görüşleri savunuyor:
“Geçmişte askerî ve sivil müdahalelerin diğer toplumsal ve siyasî sistemlerde işleyebileceğine ilişkin hep hayal kurduk. Çünkü bu yönetim olanakları bir anda sınıra dayandı. Söz konusu bölgedeki halk ve siyasi ortaklar, uluslararası müdahalenin sınırını oluşturuyor. Öte yandan uluslararası müttefikler arasında da sınırlar oluşuyor. Örneğin bir NATO müdahalesinde tüm üyelerin farklı çıkarları söz konusu. Misyona katılanlar, kendi hükümetlerinin ya da örneğin BM gibi kurumların, Paris, Berlin ya da Londra'nın hedef ve direktifleri doğrultusunda hareket ediyorlar ve bu durum çoğu kez diğer katılımcılarla çelişiyor, işbirliğinin önünde engel oluşturuyor.”
© Deutsche Welle Türkçe
Kersten Knipp / Çelik Akpınar
Editör: Hülya Schenk