Suriye konusunda soru işaretleri
23 Mayıs 2013Alman milletvekili ve dış politika uzmanı Tom Koenigs, Suriye’de akan kanı durdurmayı amaçlayan, ancak henüz tarihi bile belli olmayan uluslararası konferanstan beklentilerin çok yüksek olduğu uyarısında bulunuyor. Koenigs, barış görüşmelerinde Esad rejimi üzerinde baskı kurabilecek tek ülke olması nedeniyle, Rusya’nın fevkalade büyük bir rol oynadığını belirtiyor. Yeşiller Partisi üyesi politikacı, bununla birlikte İran’ın da görüşmelere dâhil edilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Halen, Federal Meclis‘in İnsan Hakları Komisyonu Başkanı olarak görev yapan Koenigs, sorunun Lübnan ve İsrail’e sıçrama tehlikesi büyüdüğünü, Suriye’deki durumun hiç şu anki kadar kötü olmadığını vurguluyor. Koenigs, Suriye'de çatışan tarafları masaya oturtmayı amaçlayan Barış Konferans’ına silahlı radikal dinci grupların davet edilip edilmeyeceği konusunda şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Sürece dâhil edilmesi kesinlikle söz konusu olamayacak gruplar var. Bunlardan biri de tabii ki El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi. Onlarla ortak bir paydada buluşulamaz. Zaten bu gibi grupların muhaliflerin arasında olması nedeniyle kimse, muhaliflere açıkça silah sevkiyatı yapmaya yanaşmıyor. Belki uygulanan silah ambargosunun yumuşatılması mümkün olabilir. Ama bu, bir barış perspektifinin açılmasını sağlamaz. Zira silah gönderdiğinizde bunların en son kimin eline geçeceğini bilmiyorsunuz."
Silah ambargosu gevşetilebilir
Suriye’ye uygulanan sıkı silah ambargosunun kaldırılması, çarşamba günü Brüksel’de bir araya gelen AB liderlerinin de gündemindeydi. İngiltere Başbakanı David Cameron ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, 31 Mayıs’ta süresi dolacak silah ambargosunun, muhaliflerin silah temin etmesine olanak verecek şekilde yeniden düzenlenmesini talep etti. Avusturya Başbakanı Werner Faymann ise AB’nin silah ambargosunun gevşetilmesine kesinlikle karşı olduklarını duyurdu.
Çarşamba günü Amman’da yapılan Suriye Halkının Dostları Çekirdek Grup Toplantısı’nda bir araya gelen 11 ülkenin dışişleri bakanları da “Esad rejiminin, yapılması planlan Barış Konferans’ını engellemeye kalkması durumunda, muhaliflere verilen desteğin artırılacağı” uyarısında bulunmuştu. Bakanların toplantı sonunda yaptıkları açıklamada, uluslararası konferansın belirli bir takvimde “geçiş hükümetinin” kurulmasına odaklanacağı bildirildi.
Esad koltuğunu koruyacak mı?
ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Esad'ın ülkeyi yönetmeye devam etmesini düşünmenin zor olduğunu, yine de buna Suriye halkının karar vermesi gerektiğini vurguladı.
"Sağduyu sahibi herkese sormak isterim, bir müzakere süreci düşünün. Kendi halkına karşı yine kimyasal silah kullandığı iddia edilen, 70 binden fazla kişinin ölümüne sebep vermiş birisinin- ki bu sayı 100 bine doğru çıkıyor- kadınların, çocukların ve üniversite öğrencilerinin üzerine ağır silahlarla, Scud füzeleri ve tanklarla saldıran birisinin, aklı selim herhangi bir kişi tarafından gelecekte ülkeyi yönetebilecek güven ve meşruiyete sahip olabileceği düşünülebilir mi."
Türkiye de Esad’ın koltuğunu korumasının mümkün olamayacağı düşüncesinde. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, eli kana bulaşmış olanların müzakere sürecinde yer almamasının “ilkesel ve ahlaki bir tutum olduğunu” belirtmiş, Suriye devleti içinde olup da eli kana bulaşmamış olanların müzakerelere katılmasına destek vereceklerini kaydetmişti.
Muhaliflerin temsil gücü
Uluslararası konferans hazırlıkları sürerken Suriye’de çatışan tarafların gerçekten de barış masasına oturup oturmayacağı belirsizliğini koruyor. Federal Alman Meclisi’nin Dışişleri Komisyonu üyelerinden Joachim Hörster, DW’ye verdiği demeçte bu ihtimali, şöyle değerlendirdi:
"Görüşmelerde eğer insanî durumu öne çıkarmak mümkün olabilirse -ki buna kimsenin bir itirazı yok, zaten savaşan taraflar da insani felakete son verilmesini gerektiğini iddia ediyor- o zaman ilerleme kaydedilebilir. Esad’ın kendisi de Suriye Konferansı’na olumsuz yaklaşmadı. Hatta bu konferansın düzenlenmesini iyi bulduğunu söyledi. Bununla birlikte konferansın akılcı bir çözümü sağlayabileceğine dair umudunun da az olduğunu kaydetti. Ama 'Ben bu konferansın yapılmasını istemiyorum' ile 'Konferansın bir faydası olabilir ama sonuçlarının işe yarayacağına dair şüphelerim var' sözleri arasında büyük fark var. Diğer yandan muhalifler konusunda, muhatap olunacak aktörlerin kimliği konusunda büyük zorluklar mevcut. Kim, kimdir? Biz, kiminle pazarlık edeceğiz ve bu kişinin ne kadar salahiyeti vardır? Bu kişi muhaliflerin çoğunluğunu temsil ediyor mu? Ortada yanıtlanması çok zor sorular var ama bu zorluklar kimseyi korkutmamalıdır."
©Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Başak Demir
Editör: Ayhan Şimşek