1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Suriye satrancında Afrin hamlesi

22 Şubat 2018

TSK'nın operasyon yürüttüğü Afrin'e giren milisler kim, Esad rejimi ve İran'ın Afrin operasyonundan duyduğu rahatsızlığın altında ne yatıyor? Rusya'nın Afrin'deki tutumu ne? Prof.Dr. Mustafa Aydın ile konuştuk.

Esad yönetimine bağlı ilk milis grubu Afrin'e Salı günü ulaşmıştıFotoğraf: Getty Images/AFP/G. Ourfalian

Suriye'de iç savaş, uluslararası ve bölgesel güçlerin anlık hamlelerle yol almaya çalıştığı, her hamlede yeni soru işaretleri yaratan girift bir oyuna dönüşmüş durumda.

YPG kaynakları hafta başında Türkiye'ye karşı Esad rejimiyle askeri bir anlaşmaya varıldığını duyurmuş, ardından yalanlamış ve Esad ile anlaşmaya varılamamasından Rusya'yı sorumlu tutmuştu. Ardından "Esad rejimine bağlı" milislerin Afrin'e gittiği haberleri geldi, ancak bu milislerin kim olduğu, sayıları ve askeri donanımlarıyla ilgili somut bilgiler yok. Suriye rejimine yakın El Vatan gazetesi, Çarşamba gecesi gönderilenlerle birlikte Afrin sınırlarına konuşlandırılan milis sayısının 500'ü bulduğunu duyurdu. YPG'den Perşembe günü gelen açıklama ise bu milislerin gerçek anlamda bir takviye işlevi görmeyeceğini ortaya koydu. YPG sözcüsü, Esad yanlısı milislerin sayı ve kapasite açısından Türkiye'ye karşı yeterli olmayacağını belirterek, Türkiye'ye karşı doğrudan Suriye ordusunu göreve çağırdı.

Suriye'deki çok bilinmeyenli denklemde kim ne yapmaya çalışıyor, Moskova-Tahran-Şam ekseninde Afrin ile ilgili ne hesaplar yapılıyor? Bu soruları, hafta içinde Moskova'da yapılan ve Rus dış politikasına dair önemli sinyallerin verildiği Valdai Tartışma Kulübü toplantılarına katılan Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Aydın ile görüştük.

DW Türkçe: Sayın Aydın, önce son gelişmelere değinirsek. Esad ile YPG anlaşabilir mi? Afrin'e gittiği söylenen milisler kimler?

Prof.Dr. Mustafa Aydın: Anlaşıldığı kadarıyla bunlar doğrudan Suriye rejimine bağlı gruplar değiller. Halk güçleri denilen, aslında Irak'ta da oluşturulmuş olan Şii milisler olduğunu ben anlıyorum. O nedenle Hizbullah ve İran bağlantısı daha önde görünüyor. Bunlar son aylarda İran tarafından o bölgede oluşturulmaya çalışılan bir yapılanma gibi gözüküyor. Ama net olan şu ki, Suriye yönetimiyle YPG arasında henüz net bir anlaşma da yok.

Prof. Dr. Mustafa AydınFotoğraf: Kadir Has Universität

DW Türkçe: Bu güçlerin Esad kontrolündeki bölgelerden Afrin'e geçiş yaptığını düşünürsek Afrin'deki Türk varlığına karşı bir Şam-Tahran ittifakından bahsedebilir miyiz?

Aydın: Devlet düzeyinde bir anlaşma var mı, bilmiyoruz. Ama ben bunu sanmıyorum. Suriye yönetimi Türkiye'ye karşı bir şey yapamıyor, ama Türkiye'nin bu operasyonundan ciddi rahatsızlık duyuyor. Bu nedenle Afrin'e giden her türlü güce de kontrol ettiği alanları açıyor. Yani hem İran destekli grupların güneyden kuzeye çıkmasına müsaade ediyor, hem de basında çıkan haberlere baktığımızda Fırat'ın doğusundan YPG'ye bağlı bir takım grupların Afrin'e gitmesine. Hareket sahası çok oynak ve kaygan olduğu için tüm aktörler birden fazla politikayı güdüyorlar aynı anda ve bir süreklilik aramamak lazım. Aktörlerin şu anda birbiriyle çelişen, çelişir gibi görünen faaliyetleri yapıyor olmalarına çok şaşırmamak gerekir. Afrin'i tamamen çerçeveleyip sınırlarını kapatmadığınız sürece sanırım bu tür meydan okumalar ya da Afrin'e destek türü şeyler farklı coğrafyalardan akmaya devam edecek.

DW Türkçe: Özellikle de bölge ülkelerinde Türkiye'nin Afrin operasyonuna duyulan rahatsızlık ve endişelerin arkasında ne yatıyor? Türkiye'nin bölgede kalıcı olma niyeti taşıma olasılığı, bir başka deyişle Neo-Osmanlıcılık endişesi mi?

Aydın: Esas itibarıyla bunun jeopolitik alan kapma mücadelesinin bir sonucu olduğunu düşünüyorum. Orada İran'ın, Rusların, Amerikalıların ya da Suriye rejiminin Kürtlerin geleceğiyle ilgili derin beklentileri olduğunu, onları savunduklarını ben düşünmüyorum. Türkiye'nin bölgede kontrolü sağlaması durumunda korktukları iki şey var: Bir tanesi, sahadaki kontrol aynı zamanda Suriye'nin geleceğiyle ilgili tartışmalarda da taraflara güç ve pozisyon veriyor. Dolayısıyla Türkiye sahada kontrolündeki bölgeyi genişletirse, Suriye'nin geleceğiyle ilgili tartışmalarda daha fazla ağırlığa sahip olacaktır. İran ve diğer aktörler tabii ki bunu istemiyorlar. İkincisi, Türkiye ile ilgili artık doğrudan bir Neo-Osmanlıcılık tartışması pek yok. Ama Türkiye'nin askeri olarak girdiği ve kontrol ettiği bir bölgeden de en azından kendi istediği bazı şeyleri almadan çıkmayacağını veya çok kolay çıkmayacağını herkes tahmin ediyor, biliyor. Bunun için de karşı çıkıyorlar. Bir de tabii herkesin o bölgelerde kendi emelleri var. İran'ın bu kadar çok karşı çıkıyor olmasının arkasında şu anda Afrin'in çok yakınındaki bölgelerde oluşturmaya çalıştığı Şii milisler ve onlar üzerinden etkin olma çabası yatıyor.

Suriye basını Afrin'e giden milis sayısının 500'ü bulduğunu duyurduFotoğraf: Getty Images/AFP/G. Ourfalian

DW Türkçe: Rusya Afrin konusunda oldukça sessiz. En net mesaj, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Şam ve Ankara'ya yönelik diyalog çağrısı oldu. Rusya'nın Afrin'deki pozisyonu nedir?

Aydın: Bu süreçte en net mesajları aslında Ruslar veriyorlar… Suriye'de Rusya'nın başından beri yapmak istediği, Esad ile bir geçiş dönemi ve daha sonra çok büyük istikrarsızlığa neden olmadan belki Rusya yanlısı bir Suriye yönetimine geçiş. O nedenle Türkiye'yi buna sevk ediyor. Ama onun dışında Türkiye'nin Afrin'deki operasyonuna da özellikle hava sahasının kullanımına müsamaha göstererek net bir destek veriyor. Tabii Afrin operasyonu öncesinde YPG ile Suriye rejimi arasında da bir diyaloğu başlatmaya çalıştıkları biliniyor. Bu diyaloğun devam ettiğini düşünüyorum. Sonuçta daha önce Türkiye Cerablus'ta Fırat Kalkanı operasyonunu gerçekleştirirken çok fazla güneye inmesin diye Suriye rejimini Menbiç'e doğru harekete geçirmişlerdi ve orada aslında Türkiye'nin güneyde gidebileceği yerin sınırı, Rusya'nın aracılığında Kürtler ile Suriye rejimi arasındaki bir anlayışla oluşturuldu. Dolayısıyla şimdi benzerini Afrin'de yapmak istemeleri şaşırtıcı gelmez.

DW Türkçe: Siz hafta başında Moskova'da düzenlenen Valdai Tartışma Kulübü toplantılarına katıldınız. Devlet Başkanı Vladimir Putin'e yakınlığıyla bilinen, üst düzey katılımlı paneller düzenleyen bir düşünce kuruluşu ve Rus dış politikasıyla ilgili önemli sinyaller verilmesi açısından dikkatle takip edilen bir etkinlik. Siz Twitter hesabınızda Türkiye'den üst düzey katılım olmamasına dikkat çektiniz. Bunu neye bağlıyorsunuz?

Aydın: Konuşmacı olarak eski meclis dış ilişkiler komisyon başkanı, milletvekili Taha Özhan ve ben oradaydık. Özellikle açılış panelinde Rusya, İran, Mısır dışişleri bakanları ve Suriye devlet başkanı danışmanı olunca ister istemez dikkat çekiyor tabii Türkiye'nin eksikliği. Orada bize söylenen, Türk Dışişleri Bakanına bir hafta kadar önce davetiye gittiği. Tabii bu çok geç bir tarih planlama yapmak için. Ben bunu biraz Rusya'nın olayı böyle planladığına veriyorum. Tabii Türkiye açısından biraz üzücü bir durumdu.

Beklan Kulaksızoğlu

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik