1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
PolitikaAvusturya

"Türk casusların Avusturya’da yeri yok"

03:24

This browser does not support the video element.

2 Eylül 2020

Avusturya’da İçişleri Bakanı Karl Nehammer’in, Uyum Bakanı Susanne Raab ve Kamu Güvenliğinden Sorumlu Genel Müdür Franz Ruf ile düzenlediği basın toplantısı Türkiye’ye yönelik ciddi casusluk suçlamalarına sahne oldu.

Avusturya’nın başkenti Viyana’nın Favoriten bölgesinde Haziran ayı sonunda düzenlenen protestolarda milliyetçi ve ülkücü Türk gruplar ile Kürt ve solcu eylemciler arasında şiddet olayları yaşanmış, bunun üzerine soruşturma başlatılmıştı. Gösterilerde, Türk Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) parmağı olduğu iddiaları üzerine soruşturmada bu konunun da dikkate alındığı belirtilmişti.

Olayların soruşturması sırasında Avusturya istihbarat ve güvenlik birimlerinin Türkiye'nin ülkede casusluk faaliyetleri yürüttüğüne dair somut bir olayı ortaya çıkardığı açıklandı. Dün kameraların karşısına geçen Avusturya İçişleri Bakanı Karl Nehammer, MİT tarafından çalıştırılan bir muhbirin ülkedeki Türkiye kökenliler ile Avusturyalılar hakkında casusluk yaptığını ve ulaştığı bilgileri Türk makamlarına bildirdiğini itiraf ettiğini söyledi.

Gözaltına alınanlara Avusturya'da çekilmiş fotoğrafları gösterildi

Nehammer, 2018-2020 arasında Avusturya’dan Türkiye'ye giden en az 35 kişinin gözaltına alındığını, bu gözaltılara MİT’in de dahil olduğunu, söz konusu kişilere Avusturya’da katıldıkları protestolarda çekilmiş fotoğrafları da gösterilerek, Avusturya'da muhbir olarak çalıştırmak üzere bağlantıya geçildiğini kaydetti. İçişleri Bakanı Nehammer, insanlara özgürlüğüne kavuşmalarına karşılık casusluk teklifi yapıldığını ifade etti.

Ayrıntılı belgelere ulaştıkları da vurgulayan Nehammer, casusluğa işaret eden somut bir olayı da örnek gösterdi. Buna göre Innsbruck’ta AKP karşıtı bir gösteriye katılan 46 yaşındaki bir kişinin Türkiye‘de gözaltına alındığını, gözaltında gösteride çekilmiş fotoğraflarıyla yüzleştirildiğini, akabinde söz konusu kişinin 3 ay 15 gün tutuklu kaldığını hatırlattı.

Nehammer, "Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan‘a bir mesajımız var. Türkiye'nin casusluk faaliyetlerine Avusturya‘da yer yok. Türkiye'nin Avusturya'daki temel hak ve özgürlüklere tesir çabasına Avusturya'da yer yok. Ve bütün gücümüzle bunlara karşı mücadele edeceğiz" diye konuştu.

AB ve Europol ile bağlantıya geçti

Avusturya İçişleri Bakanı Karl Nehammer, konuyla ilgili Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını yürüten Almanya'nın İçişleri Bakanı Horst Seehofer ile de görüştüğünü, soruşturmadaki son durumu ona aktardığını da belirtti. Nehammer, Europol’e de başvurulacağını ve Türkiye'nin AB’nin iç işlerine karışmasını engellemek için harekete geçeceklerini belirtti.

Avusturya Uyum Bakanı Susanne Raab da açıklamasında, Türkiye'nin Avusturya'daki casusluk faaliyetlerinin oradaki Türk kökenli insanlar üzerindeki etkisinin, dernekler ve camiler üzerinden sağlandığını söyledi. Konu, Haziran ayında Favoriten bölgesindeki gerilim üzerinde Avusturya'da baş gündem maddesi olmuştu.

Casusluk iddiaları Almanya'da da gündeme geliyor

Ankara’nın muhaliflerine yönelik casusluk faaliyetleri yürüttüğü, muhbirler aracılığıyla muhalifler hakkında bilgi topladığı iddiaları Almanya’da siyaseti, toplumu ve yargıyı uzun süredir meşgul ediyor. Bunlardan en kapsamlısı 2015 yılında Koblenz’de açılan davaydı. Davada baş sanık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski danışması Muhammed Taha G.‘ydi. Onun ve tutuksuz yargılanan diğer sanıklar Ahmet Y. ile Göksel G'nin davası başladıktan iki ay sonra takipsizlik kararı verildi ve G.‘nin 70 bin euro, Y.’nin 5 bin, G.’nin de bir sosyal yardım kuruluşuna 100 saat çalışması şartıyla dava kapantıldı.

Üç yıl önce ise Hamburg’da görülen bir davada kendini gazeteci olarak tanıtan Mehmet Fatih S. adlı Türk vatandaşı yargılanmış, iki yıl tecilli hapis cezasına çarptırılmıştı. Ona yöneltilen suçlama da Almanya'daki Kürt siyasetçi ve aktivistlere yönelik MİT için bilgi toplamaktı.

Almanya’da MİT‘in faaliyetlerine ilişkin ilk büyük tartışma ise 2013’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez'in Paris'te öldürülmesi olayı ile yaşandı. Cinayetlerin sanığı Ömer Güney'in MİT için çalıştığı ve Paris’te üç kadını öldürmeden önce sekiz yıl Güney Almanya'da yaşadığı ortaya çıktı. Almanya’da muhalefet ve bazı istihbarat kaynakları, MİT’in Almanya’da da muhaliflere yönelik infazlar düzenleyebileceği iddiasını gündeme getirmişti.

Elmas Topcu

© Deutsche Welle Türkçe