1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Futbol

Türkgücü Münih: "Bize hiçbir yer deplasman değil"

7 Ekim 2020

Almanya'da göçmenlerce kurularak profesyonel lige çıkan ilk kulüp Türkgücü Münih sezona da iyi başladı. Kulübün sportif sorumlusu, seyircili maçlara geçildiğinde her statta ev sahibi gibi oynayacakları düşüncesinde.

Fotoğraf: Wagner/Fotostand/picture-alliance

Almanya'da Türkiye kökenli göçmenler tarafından kurulan ve geçmişte kadrosunda İlhan Mansız, Erhan Önal, Savaş Koç (Küçük Savaş) ve Cacau gibi isimleri bulunduran Türkgücü Münih, son dönemde üst üste yakaladığı başarılarla adından söz ettiriyor. Bu sezon yükseldiği Üçüncü Lig'de şimdiye kadar oynadığı üç maçta yenilgi yüzü görmeyen Türkgücü, uzun yıllar Bundesliga'ya damga vuran Kaiserslautern'i devirmeyi başarırken geçen sezonun şampiyonu Bayern Münih 2 ile de berabere kaldı.

Kuşkusuz bir üst lige yeni yükselen her kulüp için etkileyici olabilecek bu başlangıç, tarihsel açıdan da önem taşıyor. Zira kulübün başarısı Almanya'da göçmenlerin kurduğu bir takımın ilk kez tamamen profesyonel düzeydeki bir ligde mücadele etmesi anlamına geliyor.

"Hedefimiz Şampiyonlar Ligi"

Türkiyeli göçmenlerce 1975 yılında kurulan Türkgücü Münih, Bavyera'ya da sıkı sıkıya bağlı. Takımın armasındaki Türk ve Bavyera bayrakları da bunun en önemli işaretlerinden biri. Mottoları ise "Gelenekleri korumak, kültürleri birleştirmek".

Almanya’daki yüzlerce göçmen kulüplerinden biri olan Türkgücü Münih, bunların arasında amatörden sıyrılıp profesyonel seviyede futbola yaklaşabilen tek takım.

Fotoğraf: Eibner-Pressefoto/picture-alliance

Türkgücü'nden önce profesyonel ligde oynamaya en fazla yaklaşan "göçmen kulübü" Türkiyemspor Berlin olmuştu. Türkiyemspor Berlin, 1990-1991 sezonunda 2'nci Bundesliga'ya yükselmeye çok yaklaşsa da başaramamıştı. Almanya'da Üçüncü Lig, 2008 yılında tamamen profesyonel oldu.

Türkgücü Münih ise art arda üç sezon bir üst kümeye yükselerek Üçüncü Lig'e kadar çıktı.

Taraftarlarsa bu başarıyla yetinecek gibi görünmüyor. DW'ye konuşan Türkgücü taraftarı Haki, tuttuğu takımın başarısının devam etmesini beklediğini belirterek "Hedefimiz Bayern'den sonra Münih'te ikinci takım olmak ve bir gün Şampiyonlar Ligi'nde oynamak" diyor.

"Her deplasmanda kendi sahasında oynuyormuş gibi"

Takımın Münih'teki Türkiye kökenliler için bir temsil oluşturması bir yana, yarattığı birliktelik duygusu futbol sahasının ötesinde bir etkiye sahip. Kulüp ise Almanya'daki yaklaşık 3 milyon kökenlinin tamamını potansiyel destekçisi olarak görüyor ve ülke çapında destek toplayacağını umuyor.

Türkgücü Münih, maçlarını 1860 Münih'in sahası olan Grünwalder Stadyumu'nda oynuyor.Fotoğraf: Oryk haist/Imago Images

Türkgücü Münih'in kadro planlamasından sorumlu olan Roman Plesche "Taraftarlar tekrar maça katılabilirse tüm deplasman maçlarımızı kendi sahamızda oynuyor gibi olacağız. Nerede oynarsak oynayalım ev sahibi takımın taraftarlarından daha fazla Türk taraftarımız olacağını düşünüyorum. Bu, gerçekten eşsiz bir avantaj. Bizim de bu avantajı kullanmamız gerek" diyor.

Kulübün öne koyduğu bu kimliğinin oyuncular üzerinde de etkisi var. Takımda en uzun süre top koşturan futbolcu olan orta saha oyuncusu Ünal Tosun, "Münihliyim ama Türk kökenliyim" derken "Kulüple yüzde yüz özdeşleşebiliyorum. Bu mükemmel bir eşleşme” ifadesini kullanıyor.

Son yıllardaki kadro değişimi

Tosun'un kulübe katıldığı 2018 yılından önce Türkgücü Münih kadrolarında çok daha fazla Türkiye kökenli oyuncu görmek mümkündü. Ancak takımın kadrosu 2016 yılındaki yönetim değişikliğinin ardından yapılan transferlerle daha uluslararası bir hâl aldı. Kulübün ismiyle kendini doğrudan özdeşleştirebilen Tosun gibi oyuncuların sayısı da giderek azaldı.

"Bu bir Türk kulübü. Ancak en önemlisi başarı. En başta bu geliyor" diyen Plesche, kadro oluştururken yine de mümkün mertebe kulubün köklerine sadık kalmaya çalıştıklarını belirtiyor. Plesche, "Bir yanda Müller adında bir oyuncu, diğer yanda ise bir Türk veya bir Türk-Alman oyuncu varsa ve kaliteleri aynıysa, muhtemelen Türk oyuncuyla sözleşme imzalarız" diye ekliyor.

Türkgücü'nü Alman teknik direktör Alexander Schmidt çalıştırıyor.Fotoğraf: Fotostand/picture-alliance

Taraftarlar da kulübün kimliğine, sahadaki oyuncuların kim olduğuna kıyasla daha fazla önem veriyor. “Türkgücü, Almanya'da bir Türk milli takımına sahip olmak gibi" diyen Haki "Şu anda çok fazla Türk oyuncumuz olmayabilir. Ama Fenerbahçe ve Galatasaray gibi kulüplere bakarsanız onların da çok Türk oyuncusu yok" değerlendirmesini yapıyor.

Elbette kadrodaki bu değişim, kulübün bütçe açısından büyümesiyle birlikte geldi. Bu sezon 16 transfer yaptılar. Geçen sezona da benzer sayıda transferle başlamışlardı. Yeni yüzlerin çoğu, geçmişte önemli profesyonel deneyimleri olan oyuncular. Aldıkları ücretler de lig ortalamasının üzerinde. Türkgücü'nün şu anki kadrosunda bir dönem Türkiye A Milli takım forması da giyen Sercan Sararer ve Mircea Lucescu döneminde Milli Takım'a çağrılması tartışmalara neden olan Erol Alkan da bulunuyor.

Yapılan transferlerin finansörü ise kulubün Türkiye doğumlu başkanı Hasan Kıvran. Aynı zamanda bir yatırım yönetimi ajansı başkanı olan ve uzun süredir Almanya'da yaşayan Kıvran, 1980'li yıllarda Münih Türkgücü forması giymişti. Kıvran'ın kulüp başkanlığını devraldığı 2016 yılından beri 1 milyon eurodan fazla para harcadığı belirtiliyor.

Kıvran'ın verdiği destek Alman futbol liglerindeki 50+1 kuralınca belirlenen sınırlar içinde olsa da kulüp üzerindeki ağır nüfuzu ve yaptığı büyük harcamalar bazı tartışmaları da beraberinde getiriyor. "Başkan kulübü" olarak görülen Türkgücü Münih, Almanya'da taraftarların söz sahibi olduğu kulüp yapısının dışına çıkmakla eleştiriliyor.

Irkçı tepkiler

Almanya'da göçmenlerin kurduğu kulüplerin varlığı ya da başarıları bazı taraftarların başka açılardan da hoşuna gitmeyebiliyor.

Oyuncu Tosun, "Tek başına Türkgücü Münih ismi ve göçmenler tarafından kurulan bu kulübün profesyonel seviyelere ulaşması, kutuplaştırıcı etki yaratıyor. Kesinlikle dikkatler üzerimize çekildi" diyor.

Kulübün, oyuncularının ve taraftarlarının "Türkler" ya da bir tür Türk kimliğinin karikatürüne indirgendiği söylenebilir. Ancak hedefte sadece Türkler de yok. Güney Koreli orta saha oyuncusu Park Yi-young'un Türkgücü Münih'in son deplasman maçında, Waldhof Mannheim taraftarlarının ırkçı tacizlerine maruz kaldığı basına yansımıştı.

Fotoğraf: foto2press/picture-alliance

Aşırı sağcı örgüt "Üçüncü Yol" ırkçı bakış açısına göre Alman futbolunda yeri olmayan Türkgücü Münih'in profesyonel liglerde oynamasını protesto etmişti. Taraftar Haki, bu durumu, "Bunun ortalama bir Alman için önemli olduğunu sanmıyorum. Ancak kesinlikle bu kadar yükselmemizden rahatsız olan bazı Almanlar var" diye yorumluyor.

Türkgücü Münih, taraftarlarına Alman toplumu açısından oldukça önemli olan bir çeşit temsil duygusu ve gururu sağlıyor. İstenmeyen bir azınlık, kulübü ırkçı nedenlerle eleştirse de birçok futbol taraftarı, ülkenin profesyonel seviyeye yükselen ilk göçmen kulübünün neler yapabileceğini ilgiyle takip edecek.

Plesche de iyimser: "Bu ligde oynamaktan gurur duyuyoruz. Güçlü bir ekibimiz olduğunu düşünüyorum ve bu seviyedeki bazı kulüplerin yakında karşılarına neyin çıkacağını göreceğini düşünüyorum."

Türkgücü Münih'in motivasyonu yüksek. Kim bilir belki art arda dördüncü sezonda da bir üst lige çıkarlar.

Dave Braneck

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik