ABD-Türkiye hattındaki krizler
9 Ekim 2017Türkiye ile ABD arasında son yıllardaki krizlerin çoğu, Suriye politikası ve IŞİD’le mücadele konusunda iki ülkenin görüş ayrılığına düşmesi ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrasına denk geliyor. İşte stratejik ortak, NATO üyesi geleneksel müttefik iki ülkenin son dönemlerde arka arkaya yaşadığı krizler:
15 Temmuz darbe girişimi ve Gülen’in iadesi meselesi
2016 yılında darbe girişimi atlatan Türkiye, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesi Washington’dan beklediği güçlü desteği göremedi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın "seçilmiş hükümete destek talebine" rağmen ABD makamlarından Ankara’nın yanında olduğuna dair açıklama geç saatlerde, darbenin başarısız olacağının belirmesinin ardından geldi. Bu durum Ankara’da hayal kırıklığı yarattı. Bu hayal kırıklığı sonraki aylarda Türkiye’in darbenin sorumlusu olarak gösterdiği ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’in iadesi meselesinde de devam etti. Gülen’e yönelik suçlamalar ve iadesi konusunda ABD makamlarına teslim edilen belge ve dosyaların Washington’da Ankara’nın beklediği ciddiyetle ele alınmaması Türkiye tarafında sürekli bir eleştiri konusu oldu. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere ABD ile yapılan bütün üst düzey temaslarda, Gülen’in iadesi ilk gündem maddesi olmasına rağmen bu konuda henüz bir ilerleme kaydedilemedi.
Krizin bir de ABD’ye yönelik suçlamalar boyutu var. Türkiye hiçbir zaman resmen darbenin arkasında ABD’nin olduğunu ilan etmese de hükümete yakın medya organları sürekli Washington’u suçladı, bazı bakanlar ABD’yi hedef alan görüşlerini dile getirdi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Darbenin arkasında ABD var” açıklaması ve Beyaz Saray’ın buna verdiği tepki iki taraf arasında ciddi bir güven sorunu olduğunu ortaya koydu.
Amerikan vatandaşı rahibin tutuklanması
Dabe girişimin ardından yürütülen soruşturmalarda Aralık 2016’da İzmir’de tutuklanan ABD’li rahip Andrew Craig Brunson, iki ülke arasındaki bir krize yeni bir başlık ekledi. "Casusluk" ve "darbe" suçlamasıyla cezavine gönderilen rahip Washington tarafından üst düzeyde gündeme getirildi. ABD Başkanı Donald Trump, Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyareti sırasında konuyu gündeme getirerek Brunson’un serbest bırakılmasını istedi. Tükiye, Gülen yapılanmasıyla irtibatta olduğunu öne sürdüğü rahibi henüz serbest bırakmadı.
Erdoğan’ın korumalarının karıştığı kavga
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 16 Mayıs 2017’deki Washington ziyaretinde korumalarının karıştığı kavga uzun süre Amerikan kamuoyunun gündeminden düşmedi. Türk Büyükelçiliği önünden toplanan bir grup Erdoğan karşıtı protestocuya, ABD polisine rağmen korumaların müdahale etmesi ve ortaya çıkan şiddet görüntüleri tartışma yarattı. Amerikan medyasında uzun süre gündem olan olayla ilgili ABD kongresi de harekete geçti. Ayrıca adli makamların yürüttüğü soruşturmada Erdoğan’ın 12 koruması hakkında 15 Haziran’da tutuklama kararı çıktı ve ülkeye girişleri halinde yakalanmalarına karar verildi. Kongre de Ankara’nın Erdoğan’ın korumaları için almayı planladığı 1 milyon 200 bin dolar değerinde ABD yapımı silahların satışını iptal etti.
YPG’ye silah yardımı
Türkiye’nin Suriye politikası ve terör örgütleriyle mücadele konusunda ABD ile en çok ayrıştığı konu IŞİD’e karşı verilen savaşta oldu. IŞİD’e karşı ABD öncülüğünde oluşturulan uluslararası koalisyonun üyesi olmasına rağmen Türkiye, IŞİD'e karşı operasyonlarda cephede Kürtlerin kullanılmasına şiddetle itiraz etti. ABD nezdinde de terör listesinde yer alan PKK’nın Suriye uzantısı olarak görülen YPG’nin Washington tarafından silahlandırılması Ankara’nın tepkisine neden oldu. Suriye’nin kuzeyinde, kendi sınırında bir Kürt koridoru oluşmasına engel olmak isteyen Türkiye Ağustos 2016’da bölgede başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı ile hem IŞİD’le hem de YPG ile savaştı. Türkiye bu harekatla YPG’nin Fırat Nehri’nin batısına geçmesini engellese de Washington’ın Suriye’deki operasyonlarda başrolü Kürtlere vermeye devam etmesi iki taraf arasında hep bir gerilim konusu oldu. Türkiye her fırsatta en üst düzeyde Beyaz Saray’ın bu stratejiden vazgeçmeye davet etse de istediği sonucu alamadı.
Rıza Sarraf davası ve Çağlayan hakkında yakalama
Türkiye’deki 17-25 Aralık yolsuzluk iddialarının kilit ismi İran asıllı işadamı Rıza Sarraf’ın ABD’de tutuklanması Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir sorunun başlangıcı oldu. Mart 2016’da İran’a karşı yaptırımları delmek suçlamasıyla tutuklanan Sarraf’a yönelik soruşturmaya Ankara’nın tepkisini çeken başka isimler de eklendi. ABD adli makamları Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla ve Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın tutukluluğunu istedi. Çağlayan’la ilgili karara Erdoğan, "Bu adımı Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik bir adım olarak değerlendiriyorum" sözleriyle tepki gösterdi.
Büyükelçilik görevlisinin tutuklanması
ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu görevlilerinden Metin Topuz’un geçen hafta tutuklanması iki ülke arasındaki krizin şimdilik son halkası. ABD’nin tutuklama kararına tepki gösterdiği Topuz, “siyasi ve askeri casusluk”, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamalarıyla karşı karşıya. ABD Büyükelçisi John Bass, tutuklanmaya ilişkin rahatsızlığını dile getirirken, "hükümetten bazılarının intikam peşinde olduğunu" söyledi. Topuz’un tutuklanmasının ardından ABD Büyükelçiliği de “Mahkeme yerine medyada yargılıyorsunuz” diyerek Ankara’ya tepkisini gösterdi, bu gelişmelerin iki ülkenin ortaklığını bozduğunu bildirdi. Topuz’un tutuklanmasından dört gün sonra ABD Türkiye’den yapılan vize başvurularını askıya alarak, Ankara’ya karşı tavrını gösterdi. Göçmenlik vizesi dışındaki vizelerin askıya alınması kararına Ankara’dan misilleme geldi. Bu gelişmelerin ardından Türk lirası ABD doları karşısında sert bir değer kaybı yaşadı.
Derleyen: Gökhan Yivciger
© Deutsche Welle Türkçe