1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye "sandığın anlamsızlaştığı" sisteme mi gidiyor?

7 Temmuz 2025

CHP'ye baskı giderek artarken Türkiye'de demokrasinin gidişatı tartışma konusu. Ankara kulislerinde siyasetin geleceğine ilişkin çeşitli iddialar tartışılıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel yan yana yürürken
Arşiv - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Özgür Özel Fotoğraf: CHP

Türkiye'de siyaset CHP'ye farklı yöntemlerle uygulanan iktidar baskısıyla sertleşiyor. Ankara kulislerinde de "siyasette sandığın anlamsızlaşacağı" iddiaları ve siyasal sistemin istikameti tartışılıyor.

Ekim 2024'ten itibaren CHP'ye karşı başlatılan ve Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasıyla bir başka evreye geçen soruşturma kıskacında, İstanbul dışındaki belediyelere de uzanılmasıyla artık yeni bir aşamaya daha geçildiği CHP'lilerin ve siyaset bilimcilerin ortak görüşü. Bir süreden beri iktidardan özellikle de Cumhurbaşkanlığındaki çeşitli birimlerden kulislere yansıtılan bilgi ya da temenniler Erdoğan'ın görevinin uzatılması, hatta bunun süresiz olmasının arzulandığı yönünde. 

19 Mart'ta CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltı süreci ve tutuklanması ile sertleşen süreçte geri adım atmayacağını açıklayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bir süredir iktidarın hedefinde. Özel hakkında TBMM'ye sevk edilen çok sayıda fezleke bulunuyor ve sonbahar aylarında TBMM'nin yeniden açılmasıyla birlikte bu fezlekelerin işleme konabileceği TBMM'deki muhalefet partilerinin ve CHP'nin dışlamadığı bir olasılık.

Özel, partisinin belediye başkanlarına yönelik son gözaltı operasyonlarının ardından 5 Temmuz'da yaptığı açıklamada sadece CHP'nin değil tüm muhalefete yönelik bir tehdidin söz konusu olduğunu söyleyerek "Milletin elinde kalan tek şeyi; sandığı ortadan kaldırmak istiyorlar ve bunun provalarını yapıyorlar. Sandığın olmadığı, otoriter bir yönetimi millete dayatıyorlar" demişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Özgür Özel'in yaptığı bu açıklamadaki bazı ifadeleriyle ilgili soruşturma açtı.

"Erdoğan'ın baştan kazandığı bir sistem tasarlanıyor"

Peki CHP'ye göre iktidar tüm bu süreçle neyi amaçlıyor?

CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre'ye göre Türkiye'de 2015 Haziran seçimlerinden itibaren bir süreç yaşanıyor ve bu süreçte "rejim sorununda” artık yeni bir aşamaya geçilmiş görünüyor. 

Geçen hafta Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının 100'üncü gününde Saraçhane'de miting düzenlenmişti Fotoğraf: Yasin Akgul/AFP

Emre, DW Türkçe'ye bu sözlerini şöyle açıklıyor:

"2015 seçimlerindeki sonuçlardan sonra, 2017'de bir anayasa referandumu oldu, orada bir geçiş süreci yaşandı. 2017'den itibaren ise siyasi rekabette adaletin hiç olmadığı, tüm devlet gücünün tek bir kişinin iktidarda kalması için kullanılabildiği bir dönem başladı. Peki şimdi neden yeni bir dönemin arifesindeyiz? Çünkü artık o bozulmuş rekabet koşullarında dahi iktidarın kazanması mümkün görünmüyor."

Emre bu nedenle iktidarın artık "seçimlerin bir şekilde formaliteden ibaret olduğu, her şeyin Erdoğan'ın baştan kazanacağı şekilde tasarlandığı bir sistem" kurmaya çalıştığını vurgulayarak CHP'ye karşı yürütülen soruşturmaların temel nedeninin partiyi "bu sisteme ikna çabası" olduğunu belirtiyor.

Özgür Özel de konuşmalarında sık sık iktidarın kendisine "Gel Ankara'da partinin başında otur" diyerek "ahlaksız tekliflerde" bulunduğunu belirterek buna razı olmayacağını ve demokrasi mücadelesini sürdüreceğini belirtiyor.

Uslu: Bir yolculuktayız, sonunda tam otoriterlik var

Tüm bu soruşturmalar ve yargı süreçleri arasında Türkiye'de siyasal sistemin ve demokrasinin istikameti sadece siyasetçiler tarafından değil siyaset bilimciler tarafından da tartışılmaya devam ediliyor.

Türkiye'de iktidarın uzun zamandır kendi istediği tarzda bir muhalefet oluşturmaya çalıştığı görüşünü uzun zamandır savunan Uslu, bundan sonraki süreci şöyle tarif ediyor:

"Biz bir yolculuk içindeyiz. Yolculuğun yönü belli. Son durakta tam otoriterlik var. Bazen reform falan deniliyor ama aslında tek yönlü bir raydayız; sağa-sola çıkış, diğer tarafa dönüş gibi bir opsiyon yok bu yolda. Tren bazen yavaşlayabilir, bazen hızlanabilir ama yön değişmiyor."

Yeni başlayan çözüm sürecini olumlu bulmakla birlikte ülkeye genel bir demokratikleşme getireceğini beklemenin saflık olacağını söyleyen Uslu, "Yolculukta daha son aşamaya gelmedik. Ama son durağa hızla yaklaştığımız için daha çok sarsıntı hissediyoruz. Her seferinde olup bitecekler bize daha sert geliyor ama aslında yıllardır yaşanan şeyler" yorumu yapıyor.

Siyaset bilimci ve analist İbrahim Uslu Fotoğraf: Privat

Peki bu yolculuğu geri döndürmenin yolları neler ve başta CHP olmak üzere muhalefet nasıl bir yöntem izlemeli?

Uslu, muhalefetin kolay olmayan bu süreçte dirençli bir politika izlediğini ancak bu gidişatı geri çevirmek için dış etkenlerin de çok önemli olduğunu belirterek Türkiye'de demokrasinin dışsal etkenlerle şekillenmesini şöyle anlatıyor:

"Dünyadaki otoriter sistemler kendi içten dinamikleriyle demokrasiye dönüşmüyor. Küresel dalgalar geliyor, doğu bloğunun çözülmesi gibi. Mesela Türkiye'nin demokratikleşme dalgalarına bakın. Birincisi 1945; İkinci Dünya Savaşı bitmiş, faşizm yenilmiş. Türkiye Rusya'ya yaklaşamadığı için Batı'ya yaklaşıyor, demokrasi dalgası yükseliyor. İkinci dalga 80'lerde liberalleşme ile geliyor. Orada da dünyada liberalizm yükseliyor. Üçüncüsü 2000'li yıllar, bütün dünyada neoliberal rüzgarlar esiyor."

Tüm dünyada sağ popülist yönetimlerin de yükselmesiyle Türkiye'nin demokrasi yolculuğunun da bu yöne kaydığını belirten Uslu, şu anda dünyadaki küresel dinamiğin otoriterleşme olduğunu ve Türkiye'nin yeniden demokrasiye yönelmesi için yeni bir küresel dalganın ortaya çıkması gerektiğini kaydediyor. 

CHP'nin yol haritası nasıl olacak? 

CHP yönetimi bir taraftan belediyelere yönelik operasyonlara karşı mücadele yürütürken diğer taraftan partinin 38. Olağan Kurultayı'nın iptali ve parti yönetiminin yargı eliyle değiştirilmeye çalışılması süreci ile de karşı karşıya.

Özel hakkındaki son soruşturmalarla iktidarın baskısını giderek artırdığı CHP'nin nasıl bir yol haritası izleyeceğini tartışıyor.

CHP'li üst düzey bir yetkili, parti olarak güvendikleri en önemli şeyin "halkın demokrasiye olan inancı, sağduyusu ve toplumsal muhalefet" olduğunu söylüyor. CHP'nin izleyeceği yolun ve mücadelesinin aşağı yukarı belli olduğunu ve bunu sürdürüldüklerini belirten aynı yetkili, "Asıl burada vatandaşın sahiplenmesi olağanüstü bir noktaya taşınırsa bir şey oluyor" saptamasında bulunuyor.

Geçen hafta Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının 100'üncü gününde Saraçhane'de miting düzenlenmişti Fotoğraf: Yasin Akgul/AFP/Getty Images

Ancak siyaset bilimcilere ve bazı CHP'lilere göre muhalefetin çoğunlukta olması CHP'nin adayının çoğunluk oyu alabileceği anlamına gelmiyor. Bu yanılsamaya "yüzde 60 çoğunluk bizde" denilerek Kemal Kılıçdaroğlu döneminde düşüldüğünü belirtenler bazı partililer, İmamoğlu'nun iktidar tarafından cezaevine konulmasının sebebini de bu çoğunluğu toplayabiliyor olması olarak gösteriyor.

Şu anda dış dünyadaki konjonktürün iktidarın lehine olduğunu ancak bu durumun ilerde değişebileceğini öngören diğer bazı CHP'li kurmaylar da şu anda iktidarın en çok güvendiği dış politika faktörünü ABD Başkanı Donald Trump olarak gösteriyorlar.

İktidarın İmralı'daki Abdullah Öcalan ve PKK ile sürdürülen çözüm süreci yoluyla Kürt seçmenlerin oylarını almayı hedeflediğini belirten CHP'li yetkililere göre DEM Partili seçmenlerin Erdoğan karşıtlığı ise halen sürüyor.

Bu arada gözaltı ve tutuklamaların diğer bazı illerdeki belediyelere sıçraması ihtimali de hesaplanıyor. 

CHP, kapalı grup ve MYK toplantılarının ardından 10 Temmuz Perşembe günü tüm belediye başkanlarını Ankara'ya çağırdı. 

 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim? 

Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.