1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Türkiye'de ekonomik büyümeden hangi kesimler faydalandı?

30 Kasım 2024

Resmi verilere göre ekonomik büyüme geniş ücretli kesimlerden faiz, rant ve kar geliri elde eden kesimlere kaynak aktarımıyla gerçekleşti. Geniş kitleler büyümenin etkisini hissetmiyor.

Verilere göre ekonomi iki çeyrek üst üste küçüldü.
Verilere göre ekonomi iki çeyrek üst üste küçüldü. Fotoğraf: DesignIt/Zoonar/picture alliance

Türkiye'de üçüncü çeyrek büyüme verileri, ekonominin iki çeyrek üst üste küçüldüğünü gösterirken gelir dağılımı eşitsizliğinin vardığı boyutları da ortaya koydu.

İnşaat sektörünün yeniden büyümenin lokomotifi konumuna geldiğine işaret eden verilerde öne çıkan çarpıcı noktalardan biri deişgücü ödemelerinin GSYH'den aldığı payın düşmesi oldu. 

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) cuma günü açıkladığı verilere göre ekonomi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0,2 daralırken, yıllık büyüme yüzde 2,1'e geriledi. İkinci çeyrekte açıklanan yüzde 0,1'lik büyüme verisi de yüzde 0,2 daralma olarak revize edildi. 

"Teknik resesyona girildi"

DW Türkçe'ye konuşan Kırklareli Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Alçın, son iki çeyrekte de bir önceki çeyreğe göre binde 2'lik daralma olduğuna işaret ederek bunun "teknik resesyon" anlamına geldiğini söylüyor.

Büyüme verilerine göre inşaat yatırımları yüzde 9,4 artarken makine ve teçhizat yatırımları yüzde 8,6 azaldı.

İktisadi faaliyet kollarına göre inşaat sektörü yüzde 9,2, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 6,2 ile GSYH'nin üzerinde büyüdü. Gayrimenkul faaliyetlerinde büyüme de yüzde 2,5 oldu. Sanayide ise yüzde 2,2 küçülme gerçekleşti.

Prof. Dr. Sinan Alçın'a göre mevcut durum "teknik resesyon" anlamına geliyor.Fotoğraf: privat

Deprem bölgesindeki yapılanma

Sinan Alçın, "Alt kalemlere baktığımızda inşaat sektörünün esas çekici güce sahip olduğunu, diğer tarafta da sanayi sektöründeki yavaşlamanın, durgunluğun kalıcı hale geldiğini görüyoruz" diyor.

Alçın, bu durumu, üçüncü çeyreğin inşaat faaliyetlerinin yoğun olduğu yaz aylarına denk gelmesinin yanı sıra, Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası bölgede gerçekleşen yeniden yapılanmaya bağlıyor.

"Yeniden yapılanma nedeniyle özellikle de Dünya Bankası gibi kurumlardan alınan fonlarla gerçekleştirilen projeler büyümenin bir anlamda motor gücünü oluşturmuş."

İnşaat yine lokomotif oldu

DW Türkçe'ye konuşan iktisatçı Prof. Dr. Oğuz Oyan da verilerin Türkiye'de inşaatın yeniden ekonominin lokomotifi haline geldiğini gösterdiğini söylüyor. 

Verilerden ayrıca durgunluk eğiliminin olduğunun görüldüğünü, dördüncü çeyrek için de çok umutlu olacak bir durum olmadığını dile getiren Oyan, üçüncü çeyrek rakamlarıyla birlikte büyümenin yıl sonunda yüzde 3'ün altında kalacağının kesinleştiğini söylüyor. 

Yüz yıllık bir trend olarak bakıldığında Türkiye'de yıllık büyümenin yüzde 4,5 dolayında olduğunu aktaran Oyan, bunun epey altında bir rakamla karşı karşıya olunduğunu vurgulayarak mevcut büyüme rakamının istihdam yaratacak bir seviye olmadığını aktarıyor.

Oyan, sanayi katma değeri küçülürken, ihracatın yüzde 0,8 ile neredeyse yerinde saydığını, ara malı ve yatırım malı ithal eden bir ülke olarak sanayi için önemli olan ithalatın da yüzde 9,6 azaldığını anlatıyor.

Son iki çeyrektir iş gücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payı azalıyor. Fotoğraf: Tolga Ildun/ZUMAPRESS.com/picture alliance

Ücretlerin payı iki çeyrektir düşüyor

TÜİK verilerine göre işgücü ödemelerinin cari fiyatlarla gayrisafi katma değer içerisindeki payı ikinci çeyrekteki yüzde 40,4 seviyesinden yüzde 36,4'e geriledi. İşgücü ödemelerinin payı yılın ilk çeyreğinde ise yüzde 41,7 seviyesindeydi.

Son iki çeyrektir iş gücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payı azalırken kar, faiz ve rant gelirlerinden oluşan net işletme artığı/karma gelirin payı ikinci çeyrekteki yüzde 38'den yüzde 45,1'e yükseldi. Bu pay ilk çeyrekte ise yüzde 36,4'tü.

Yılın üçüncü çeyreğinin işçi sınıfı açısından asgari ücret artış beklentisiyle geçtiğini söyleyen Prof. Dr. Sinan Alçın da bu beklentinin karşılanmamasının doğrudan sonucu olarak ücret gelirinin toplam katma değer içerisindeki payında dört puanlık bir düşüş görüldüğüne işaret ediyor.

"Enflasyonun sınıfsal etkisini gösteriyor"

Alçın, "Bu da aslında mevcut enflasyonun gelir dağılımını bozucu etkisini, dolayısıyla sınıfsal etkisini de gözler önüne sermiş oluyor" diyor.

Türkiye'deki gelir dağılımı bozukluğunun farklı verilerde görüldüğünü ifade eden Alçın, "Üçüncü çeyrek büyüme verisinde de yapılmayan ücret artışının etkilerini gördük" diye ekliyor.

Alçın'a göre yeni yılla birlikte asgari ücret, memur maaşları ve emekli aylıklarında yapılacak artışın da enflasyonun gerisinde kalması durumunda emekçi kesimlerin toplam pastadan aldığı payın azalacağını da önümüzdeki çeyrek açısından da öngörmek mümkün. 

Yılın son çeyreğinde ikinci ve üçüncü çeyrekten daha sert bir daralma görüleceğini vurgulayan Alçın, "Sanayideki yavaşlama bir kalıcı resesyona dönüşme riskini de barındırıyor" uyarısı yapıyor.

Prof. Dr. Oğuz Oyan'a göre ücretler aşağı çekilirken sermaye gelirlerinin yükselmeye devam etmesi, gelir bölüşümündeki adaletsizliği ve bu adaletsizliğin artarak devam ettiğini gösteriyor. 

Gelir dağılımı arasındaki uçurum giderek büyüyor. Fotoğraf: Tuncay Yildirim/DW

"Aşırı bir gelir dağılımı bozukluğu var"

TÜİK verilerine göre GSYH yılın üçüncü çeyreğinde cari fiyatlarla 11 trilyon 893 milyar 252 milyon TL oldu. Doları bazında 357 milyar 989 milyon olarak gerçekleşti.

Gelir dağılımına bakıldığında en düşük yüzde 20'lik gelir grubunun milli gelirden yüzde 1 pay alırken, en yüksek yüzde 20'lik kesimin milli gelirden yüzde 48 pay aldığını ifade eden Oyan, "Dolayısıyla Türkiye'de çok ciddi aşırı bir gelir dağılımı bozukluğu hüküm sürüyor" diyor ve ekliyor: "Milli gelirde yüzde 2,1 artışın da geniş halk kesimlerine çok yansımadığını söylemek lazım. Nitekim ücret payının gerilediğini görüyoruz  ki Türkiye'de nüfusun yüzde 70 küsürünü ücretliler oluşturuyor."

Oyan, yüzde 2,1 büyüme, Almanya ya da Fransa gibi gelişmiş sanayi ülkeleri için iyi bir oran olsa da Türkiye gibi gelişmiş ülkeleri yakalamaya çalışan ülkelerin sanayi ve istihdam için en yüzde 4-5 büyümesi gerekiyor.

"Daha çok vergi daha az hizmet"

Türkiye mutlaka daha yüksek büyüme patikalarına girmesi gerektiğini vurgulayan Oyan'a göre 2025'te daha fazla işsizlik ve milli gelirde işgücü payında daha büyük bir gerileme öngörmek mümkün. 

Bütçe rakamları ve genel devlet dengesine bakıldığında kamu yatırımları ve sosyal harcamalarda daralma öngörüldüğüne işaret eden Oyan, "Demek ki bir taraftan vergiler enflasyonun üzerinde artarken öbür taraftan harcamaların enflasyonun gerisinde kalması yani reel olarak daraltılması öngörülüyor. Bu da aslında geniş kesimlerin daha çok vergi vereceği, daha az hizmet alacağı yeni bir yıl bize haber veriyor" diye ekliyor. 

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişilir?