Türkiye'de enflasyon neden kontrol altına alınamıyor?
5 Ekim 2025
Zimbabve ve Arjantin'den sonra dünyanın en yüksek enflasyona sahip üçüncü ülkesi olan Türkiye'de, AKP hükümetinin son iki yıldır uyguladığı enflasyonla mücadele programına rağmen fiyat artışlarına engel olunamıyor.
16 ay aradan sonra ilk kez yükselişe geçen aylık enflasyon, Eylül'de yüzde 3,23 ile beklentilerin çok üzerine çıktı. Eylül 2024'te yüzde 50 seviyesinde olan tüketici enflasyonu, Eylül 2025'te yüzde 33,2'ye gerilemiş olsa da hâlâ Avrupa ülkeleri içerisinde açık ara en yüksek enflasyon olmaya devam ediyor.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre, Türkiye'de fiyat artışlarının kontrol altına alınamamasının temelinde hükümetin kamuda tasarruf ve mali disiplinindeki eksiklikler ile hukuk ve siyaset alanındaki belirsizlikler etkili oluyor. Ekonomistlere göre hem tüketiciler hem de şirketler Türkiye ekonomisinde ve siyasetinde yakın geleceğe dair güvensizliği aşamıyor.
Gıda, konut ve eğitimde zamlar durmuyor
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) açıkladığı Eylül ayı enflasyon verilerinin beklentilerin çok üzerinde gelmesi, "Enflasyonla mücadele neden başarısız?" sorusunu yeniden gündeme getirdi. TÜİK verilerine göre Eylül 2025 döneminde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık yüzde 3,23 oranında artış gösterirken, yıllık enflasyon yüzde 33,29 oldu.
En yüksek ağırlığa sahip üç ana harcama grubunun yıllık değişimleri; gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 36,06 artış, ulaştırmada yüzde 25,30 artış ve konutta yüzde 51,36 artış olarak gerçekleşti. Okulların açıldığı Eylül ayında eğitim harcamalarındaki yıllık artış ise yüzde 66,1 oldu.
Enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından gün içinde Borsa İstanbul yüzde 1,8 seviyelerinde gerilerken, Bankacılık Endeksi'ndeki kayıp ise yüzde 3'ü buldu.
Kamil Yılmaz: Enflasyon beklentileri düşmüyor
Yüzde 2,5 civarındaki aylık enflasyon beklentilerini hayli aşan sonuçları DW Türkçe'ye değerlendiren Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Kamil Yılmaz, enflasyonun bir türlü kontrol alınamamasının en önemli sebeplerinden birinin hizmet sektöründeki fiyat artışları olduğunu söylüyor.
Konut, ulaştırma ve gıda fiyatlarındaki artışların hız kesmeden sürdüğünü ifade eden Prof. Yılmaz, "Ekonomi yönetiminin son bir buçuk yılda faizleri yüksek tutmasına rağmen, enflasyonun beli bir türlü kırılamıyor. Geleceğe dair enflasyon beklentileri yüksek kaldıkça da fiyatlama davranışları değişmiyor. O nedenle şirketler, ürün ve hizmet fiyatlarını sürekli artırmaya devam ediyor. Bu durum ne yazık ki iyiye alamet değil" diye konuşuyor.
Sadece Merkez Bankası'nın faiz politikası ile enflasyonla mücadele etmenin işe yaramadığına vurgu yapan Yılmaz'a göre, hükümetin bir an önce bütçe harcamalarını azaltacak önlemler alması gerekiyor.
"2027 sonunda bile yüzde 20'nin altına inmez"
Son enflasyon verisinden sonra Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) yetkililerinin Mehmet Şimşek liderliğindeki ekonomi yönetimi ile bir toplantı yapıp, "yeni önlemler olmadan, bu iş bu kadar oluyor" demesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, şu görüşleri dile getiriyor:
"Maliye tarafından hiçbir destek yok. Hükümet deprem harcamalarını gerekçe gösteriyor ama biliyoruz ki en üst düzeyde kısılabilecek pek çok harcama kalemi var, bunlar kısılmıyor. Hükümet hâlâ 2027 sonunda enflasyonu tek haneye indireceğini iddia ediyor. Oysa 2027 sonunda bırakın tek haneye inmesini, yüzde 20'nin bile altına inmesini olası göremiyorum. Çünkü mevcut katılık sürdükçe, 2026'yı yüzde 22 civarı bir enflasyonla kapatacağız. 2027 ise seçim yılı olacak ve enflasyonla mücadele rafa kaldırılacak."
Hükümet: Enflasyonda düşme eğilimi sürüyor
Hükümet kanadı ise beklentileri aşan ve yükselişe geçen Eylül enflasyonuna rağmen enflasyonla mücadelenin kararlılıkla sürdüğünü ifade ediyor.
Enflasyon verilerinin ardından sosyal medya hesabından bir açıklama yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu vurgulayarak, "Eylül'de yüksek gerçekleşen aylık enflasyonda gıda fiyatları belirleyici oldu. Zirai don ve kuraklık kaynaklı gıda enflasyonu uzun dönem eylül ayı ortalamasının 3 puan üzerinde gerçekleşti" dedi.
Ekonomiden Sorumlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da sosyal medya hesabından bir değerlendirme paylaşarak, "Eylül ayına özgü faktörlerin etkisiyle yıllık enflasyon geçici olarak artış gösterse de, yürüttüğümüz ekonomi programı doğrultusunda enflasyonla mücadelemiz kararlılıkla sürüyor" açıklaması yaptı.
Alp Erinç Yeldan: Sebep parasal değil, siyasi belirsizlik
DW Türkçe'ye konuşan Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan'a göre, ekonomi yönetiminden gelen olumlu açıklamalara rağmen enflasyondaki tablo yakın gelecek açısında parlak değil.
Fiyat artışlarının pek çok sektörde 'yapışkan' hâle geldiğini ve durdurulamadığını dile getiren Prof. Yeldan, "Fiyat politikaları dirençli enflasyon beklentilerine göre belirleniyor ve bu nedenle enflasyonun beli kırılamıyor. Ekonomide artık 'parasal' olmayan, Türkiye tipi bir enflasyon yaşıyoruz. Sadece faiz yoluyla ve rastgele döviz müdahaleleri ile enflasyonu hafifletmeye çalışıyoruz" şeklinde konuşuyor.
Prof. Yeldan, Türkiye'de fiyatların sürekli ve hızla artmasına neden olan asıl sorunun ekonomiden çok siyasete olan güvensizlikten kaynaklandığını öne sürüyor. Yeldan, "Enflasyonla mücadelenin başarılı olmamasının nedenini, 19 Mart operasyonları ve sonrasında yaşananlar, gazeteci davaları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmaması gibi 'parasal' olmayan gelişmelerin bir sonucu olarak görüyorum. Yani enflasyonda gelecek beklentilerinin düzelmiyor olmasının asıl sebebi, bir demokrasi ve hukuk krizi yaşamamızdan ileri geliyor" değerlendirmesinde bulunuyor.
"90'ların 'Kayıp 10 Yıl'ına geri döndük"
Türkiye'de hukukun üstünlüğünün kurulmadan ekonomik kararlara olan güvenin sağlanamayacağını belirten Prof. Yeldan, şunları kaydediyor:
"Güven olmayınca ev sahiplerinden şirketlere, aracı kurumlardan tekel ağlarına kadar tüm kesimler, mevcut belirsizliklere karşı kendi rantlarını korumak için yüksek fiyatlar koymaya devam ediyorlar. Uluslararası hukuk normlarına dayalı bir karar alma süreci yaratmadan, Merkez Bankası'nın elindeki tek araç olan faiz ile enflasyonu yenmek mümkün olmayacak. Maalesef Türkiye'nin zayıf koalisyon hükümetleri ile yönetildiği ve 'kayıp 10 yıl' olarak nitelendirilen 90'lı yılların enflasyon ortamına geri döndük."
Faiz indirimleri duracak mı?
Beklentileri aşan Eylül enflasyonu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) başlattığı faiz indirimlerini de etkileyebilecek bir nitelik taşıyor.
TCMB, yüzde 50 olan politika faizini Ocak 2025'te yüzde 47,5'e çekerek faiz indirimi sürecini başlatmış, CHP yönelik başlatılan 19 Mart operasyonuna kadar da faiz oranı yüzde 42,5'e kadar indirilmişti.
Bu tarihten sonra döviz kurlarında ve piyasalarda yaşanan dalgalanmalar nedeni ile faiz artırımına geri dönülmüş ve politika faizi yeniden yüzde 46 seviyesine yükseltilmişti. Temmuz 2025'te yeniden faiz indirimine geri dönüldü ve faiz önce yüzde 43'e, ardından da yüzde 40,5'e düşürüldü.
Şimdi merak edilen konu, yükselen enflasyon nedeni ile faiz indirimlerinin yeniden durup durmayacağı.
Erhan Aslanoğlu: Faiz indirimine sert fren gelebilir
DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, Merkez Bankası'nın Eylül enflasyonun yüksek geleceğine dair önceden uyarı yaptığını hatırlatarak, "Uzun vadeli baktığımızda, enflasyonda bir düşüş var" diyor.
Öte yandan Eylül verileri ile birlikte yıl sonu enflasyon beklentilerinin yaklaşık 2 puan yükseldiğini, bunun politika faizinin de yıl sonunda beklentinin 2 puan üzerinde seyredeceği anlamına geldiğini dile getiren Prof. Aslanoğlu, şunları söylüyor:
"Yıl sonu enflasyonu için piyasaların beklentisi yüzde 29-30'du. Buna göre de faizin yüzde 35-36'ya inmesi bekleniyordu. Ancak son verilerden sonra, yıl sonu enflasyonunun yüzde 31-32 seviyesinde olacağı, dolayısıyla faizin de en fazla yüzde 37-38 civarında olması beklenmeli. Dolayısıyla Merkez Bankası, yıl sonuna kadar faiz indirimleri devam edecek; ancak piyasa beklentisinden daha az bir indirim olacak. Özellikle Ekim ayı toplantısında faiz indiriminde sert bir fren görebiliriz."